Milletimiz yıllardır fakirlikle savaşmakta; çırpındıkça daha çok batıp, çıkmaya çalıştıkça sular altında boğulmaktadır.Yakın zamanda, manavın önünden her geçişlerinde canı meyve istemesin diye çocuğunun gözlerini kapatmaktan utanan babanın intihar girişimine şahit olduk. Bebeğinin sağlık masraflarını karşılayamadığı için hastaneden çıkışı istenen annenin çatıya çıkıp aşağı atlamaya hazır olduğunu gördük. Her gün yaşlı-çocuk, kız-erkek demeden onlarca düşkün insanın çöp karıştırarak yemek arayışında olduğunu görmekteyiz. Binlerce liralık banka borçları altında ezilen, intihara kalkışan, psikolojik sağlığı zarar gören vatandaşlar, artık çare aramaktan vazgeçmiştir. Bu durumun en vahim tarafı; insanımızın, fakirliği kabullenmiş olmasıdır. Onları gayri-insani koşullara teslim eden kadroları ısrarla savunmak, vatandaşımızın maalesef en büyük yanılgısıdır.Fakirliği kader olarak kabullenme raddesine Türk milleti nasıl gelmiştir?Ekonomiyi idare ettiği süre içerisinde, zekat verilecek müşkül insan bırakmayan Hz. Ali'yi bilmiyor mu bu millet?Osmanlı'dan kalan ağır dış borçlara rağmen yeni kurduğu devlette vatandaşının yüzünü güldürmeyi başaran Ulu Önder Atatürk unutuldu mu yoksa?Kabul etsek de etmesek de ülkemizin çiftçisi, esnafı, memuru, işçisi, yaşlısı, genci, çocuğu her bir kesimi, yaşadığı hayattan memnun değildir. Takdir edersiniz ki ay sonuna aç kalmayarak ulaşabilmeyi dert edinmiş insanların mutlu olması, kendi ve ülkesi adına yararlı işler yapması, birlik ve huzur içinde yaşaması mümkün değildir. Kabul edelim, Türkiye çok hızlı bir şekilde kan kaybetmektedir.Yaşanan trajedilerin, işsizlik ve fakirlik sorunlarının yanında, %1'lik kesim var ki, halkın %99'unun gelir toplamına eşit düzeyde gelire sahiptir. Millete hizmet amacıyla ve milleti zenginleştirme ideasıyla yola çıkan idareciler, bu sözlerini unutmuşlar ve halk sefaletle boğuşurken kendileri dünyanın en zengin insanlarından olmuşlardır. Yine çok garip bir durumdur ki vatandaşımız, idarecilerin bu abartı zenginliğini, haksız gelir üstünlüğünü de normal karşılamaktadır.Devlet hazinesinden bir hurmanın dahi idareciye haram kılındığını buyuran Yüce Peygamberimizin öğütleri de mi unutulmuştur?Yazılarımızın sonunu hep aynı şekilde tamamlıyoruz, çünkü bu ülkenin hangi sorunu ele alınacak olsa tek bir kurtuluş yolu ile karşılaşıyoruz. Milletimizin kaybettiği benliğine tekrar kavuşması, Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in döneminde olacaktır. Sayın Baş'ın ifadesiyle, Peygamberimizin ve Ehl-i Beyt'in ekonomi anlayışıyla yoğrulan Milli Ekonomi Modeli, milletimize, özlediği ve hak ettiği zenginliği, hayalini kurduğu hayatı getirecektir. Milletimiz böylece, kendisine unutturulan kültürünü ve inancını hatırlayarak yeniden bir ve beraber olacaktır.Fakirlikten kurtulmayı rüya gibi gören her vatandaş, Sayın Baş'a güvendiği takdirde rüyalarının gerçeğe dönüşmesini izleyecektir.
Meryem Keçeci / diğer yazıları
- Bizim neden paramız yok? / 20.05.2017
- Başka çözüm mü var? / 11.07.2015
- Milli Ekonomi Modeli Dünya meclisinde / 05.05.2015
- Gayri Safi Amerikan Hasıla (GS$H) / 28.04.2015
- Taahhütler havada uçuşuyor / 14.04.2015
- Fakirlik kaderin değil / 06.04.2015
- Umudumuz var! / 25.03.2015
- Milletçe geçim derdine düştük! / 16.03.2015
- Bir batık birlik; adı: Avrupa / 23.02.2015
- Global dünyanın paradoksları / 17.02.2015
- Başka çözüm mü var? / 11.07.2015
- Milli Ekonomi Modeli Dünya meclisinde / 05.05.2015
- Gayri Safi Amerikan Hasıla (GS$H) / 28.04.2015
- Taahhütler havada uçuşuyor / 14.04.2015
- Fakirlik kaderin değil / 06.04.2015
- Umudumuz var! / 25.03.2015
- Milletçe geçim derdine düştük! / 16.03.2015
- Bir batık birlik; adı: Avrupa / 23.02.2015
- Global dünyanın paradoksları / 17.02.2015