Sosyoloji biliminde toplumda yaşayan insanlar ekonomik olarak zengin, orta sınıf ve fakir olmak üzere 3 kategoriye ayrılırlar. Dünyada uygulanan ekonomik sistemlerde insanlar sistemlere göre farklı yerlerde olurlar. Komünist sistemde devlet zengindir. Bir de devletin yöneticileri olan polit büro üyeleri zengindir. Halkın tamamı devlet için çalışır ve fakirdirler. İhtiyaçlarının asgarisi, az bir geçimlik olarak devlet tarafından karşılanır. Kapitalist liberal ekonomik sistemde ise büyük küresel sermaye sahipleri zengindir. Bu sistemde devlet de fakirdir halk da, bizim ülkemizde olduğu gibi... Devletten zengin olan küresel sermaye sahipleri, devlet idaresinde bulunan siyasileri kontrol altına alırlar. Hatta bu para sahipleri siyasete girerek devlet yönetimini kontrollerine alıp sermaye sahiplerinin menfaatine çıkardıkları yasalarla adeta ülkenin kaynaklarını holdinglerin menfaatine peşkeş çekerler. Devletin ve milletin malı olan KİT'leri özelleştirerek sermayelerine sermaye katarlar. Bu sermeye sahipleri devlete faizle para satarak devleti borçlandırırlar ve devleti kendilerine faiz ödemeye mecbur ederler, devlette, bunlara ödeyeceği faizi vergi olarak halkın üzerine salar. Devlet, milletten vergi olarak aldığı bu paraların tamamını küresel sermaye sahiplerine aktarır. Bunun adı çağdaş köleliktir, bu girdabın içerisinde debelenen devletin, asli vazifesi olan eğitim, sağlık ve yatırımları tamamıyla durma noktasına gelir, sosyal devlet olma fonksiyonunu kaybeder. Halk ise günlük ihtiyacını karşılayamayacak bir ücretle çalıştırılır. DİE'nin açıklamasına göre, bugün ülkemizde açlık sınırının 600 Ytl yoksulluk sınırının 2000 Ytl olduğu göz önüne alınırsa asgari ücretin 380 Ytl olması buna bir örnektir. Bu örnekten yola çıkarak işçi, memur, emekli, esnaf, çiftçi ve köylü tamamen yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır. Hatta büyük bir kısmı ise açlık sınırının altına düşmüştür. İnsanımızın %60'ı açlık, %25'i yoksulluk, %10'nu ise orta hallidir, geri kalan %5 sermaye sahibi, ya süper holdingler ya da tuzu kuru olan zenginlerdir. Bu holding sahipleri ve zenginler böyle bir ekonomik sistemin devamı için siyasete devamlı müdahale ederler. Çünkü bu ekonomik sistemin değişmesi onların işine gelmez. Bu ekonomik sosyal yapı yani toplumun %85'inin yoksulluk ve açlık sınırının altında %10'unun orta halli, %5'inin ise sömürgeci olması tamamıyla uygulanan ekonomik sistemin neticesidir. Bu sistem devam ettiği müddetçe yoksulluk sınırın altında yaşayanların büyük bir kısmı açlık sınırının altına, orta halli zenginlerin büyük kısmının yoksulluk sınırının altına düşmesi kaçınılmazdır, çünkü dün kendi kendine yeten insanlar bu gün açlık sınırında hatta bazıları açlık sınırının altında yaşamaktadır Buna göre gelecekte iki sınıf insan ortaya çıkacaktır. Süper holding sermaye sahipleriyle, büyük çoğunluğunun açlık sınırının altında yaşadığı geniş halk kitlesi, yani %2'i süper holding sahipleri, %98'i sefalet içerisinde yaşayan halk. Bu ilmi bir gerçektir, perşembenin gelişi çarşambadan bellidir. Böyle bir ekonomik sistemde doğan insanların çoğunun fakir olması, doğduğu coğrafyanın ekonomik yapısından kaynaklanmaktadır. Bana göre, yani ekonomik anlamda fakirlik kader değildir. Fakirlik, sömürü neticesinde ortaya çıkan bir olgudur ve zekât; sosyal hayatta fakirliğin ortadan kaldırılması içindir. Allah (cc) Müslümanlara, dünyada adaleti, can emniyetini, mal emniyetini, namus emniyetini, din ve vicdan emniyetini koruma misyonu yüklemiştir. Bizim geleneğimizde, devlet; babadır. Devlet zengindir ama o, zenginliğini halkının menfaatine sunar. Devletle beraber, millette zenginleşir. Bizim devlet geleneğimizde. Halkın geçimi, sağlığı, eğitimi ve neslin korunması devletin garantisi altındadır. Adaletle yönetilen toplumda hiç kimse yoksulluk sınırının altında yaşamaz. Adalet haklıya hakkını haksıza da haddini bildirmektir. Ülkemizde ekonominin temeli haksız kazanç üzerine bina edilmiştir döviz, faiz ve borsa haksız kazançtır bu sistemde para ile para kazanma vardır üretim ve emeğin değeri yoktur üretim ve emekle geçinen insanlar mağdur olmuştur.3 Kasım 2002 seçimlerinde BTP (Bağımsız Türkiye Partisi) Lideri Prof. Haydar BAŞ, "Bizim Milli Ekonomi Modelimizde fakirlik artık bu milletin kaderi olmayacaktır" demişti o zamanlar insanlar bunu anlayamamıştı. Şimdi milli ekonomi modeli kitap haline getirildi ben kitabı okuduktan sonra fakirliğin kader olmadığını daha iyi anladım. Sahi size göre fakirlik kader mi?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (A) / diğer yazıları
- RESUL BALCI: Karlar düşerken / 22.02.2025
- Niçin organik cilt ürünlerini tercih etmeliyiz? / 01.06.2014
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012
- Niçin organik cilt ürünlerini tercih etmeliyiz? / 01.06.2014
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012