Seçimlerin sonrasında Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından atanan Hafize Gaye Erkan'ın başkanlığında ilk kez toplanan Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), dün gerçekleştirdiği Para Politika Kurulu (PPK) toplantısında 27 ay aradan sonra politika faizini artırma kararı aldı.
Buna göre, politika faizi 650 baz puan, diğer ifadeyle 6.5 puan artırılarak yüzde 8.5'ten, yüzde 15'e çıkartıldı. Bu, yaklaşık yüzde 77'lik bir artışa tekabül ediyor.
Politika faizi için beklentiler, yüzde 14 ile yüzde 40 arasında değişiyordu.
Örneğin beklenti, Reuters anketinde yüzde 20, Bloomberg anketinde yüzde 25, AA anketinde ise yüzde 19.75 olmuştu.
Küresel fon sahiplerinin sözcülüğünü yapan kuruluşların beklentileri oldukça yüksekti. Örneğin ABD merkezli banka Goldman Sachs yüzde 40, Bank of America yüzde 25, Deutsche Bank yüzde 20 bekliyordu.
Diyeceksiniz ki, "Bunların beklentisinden bize ne?"
Ekonomi yönetiminin başına Mehmet Şimşek'in ve Hafize Gaye Erkan'ı getirilmesinin temel nedeni bu küresel fonlardan ülkeye para akışının yeniden sağlanmasıydı.
Politika faizini yüzde 40 olarak bekleyenlerin gerekçesi, politika faizinin enflasyon oranında olmasıydı. Eğer enflasyon yüzde 40'lar seviyesinden aşağıya çekilmezse bir sonraki Para Politikası Kurulu'nun faiz kararı emin olun ki yüzde 40 civarı olacak.
Buradaki kısırdöngü şu; Mehmet Şimşek yönetimi bir taraftan dolar kurunu serbest bırakırken, diğer taraftan politika faizini artırma adımları izleyecek.
Bu, başından beri belliydi.
Politika faizinin 27 aydır düşmesi üretici ve tüketicinin borçlanma faizlerini düşürmedi ama emin olun ki artması bu faizleri de yukarı yönlü artıracak.
Türkiye'de üretim borçla, ithal hammadde ve enerjiyle yapılmaktadır.
Yani üretici faizlerinin ve dolar kurunun artması Türkiye'de en önemli maliyet unsurudur. Faiz arttıkça, dolar kuru arttıkça bunun sonucu olarak enflasyon düşmeyecek, tam tersi artış gösterecektir.
Enflasyon arttıkça küresel fonlar faiz beklentilerini yukarı çekecekler ve Türkiye ne yaparsa yapsın politika faizi konusunda küresel fonları tatmin edemeyecektir.
Türkiye ekonomisinin ihtiyaç duyduğu şey, suya yazı yazar gibi yap-boz ekonomi politikaları değildir, bilakis yapısal köklü reformlara ihtiyaç var.
Bu noktada Türkiye'nin önünde eğer değerlendirebilirse büyük bir fırsat var.
O da Bağımsız Türkiye Partisi'nin parti programında bulunan Prof. Dr. Haydar Baş'a ait Milli Ekonomi Modeli.
Modelin en temel noktası olan Milli Para ve Milli Paralarla Ticaret formülü, madencilik ve enerji projeleri tam da Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu çözümlerdir.
BRICS devletleri bu projeleri hayata geçirerek bugün enerji koridorları oluşturdular, güncel İpek Yolu projelerini hayat geçirdiler, tarımda, teknolojide, savunma sanayiinde lider noktasına geldiler.
Türkiye'nin Amerika'yı tekrar keşfetmesine gerek yoktur, çözüm bellidir, adres bellidir.
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025