Çok bilinen ve de önemli bir tespittir; bir dağı bulunduğu yerden başka bir yere taşımak, ön yargıları yıkmaktan, sabit fikirleri değiştirmekten daha kolaydır.
Yüz yıllar içerisinde nesilden nesile, deden toruna aktarılan yanlışları düzeltmek için en azından birkaç nesil değişmesi gerekiyor.
Doğru bilinen yanlışların listesinden oluşan koca koca kitapların olduğunu da biliyoruz.
Kerim Kitabımızın en çok eleştirdiği, dikkatimizi en çok çektiği konuların belki başında bu hastalıklı inatçılık geliyor; yanlış veya doğruluğunu araştırmadan ısrarla ve inatla babaların, ataların izini takip etmek, ondan başka yol tanımamak.
"Onlara, 'Allah'ın indirdiğine ve peygamberine geliniz' denildiğinde, 'Babalarımızı üzerinde bulduğumuz yol bize yeter' derler. Ataları hiçbir şey bilmiyor ve doğru yol üzerinde bulunmuyor iseler de mi?" (Maide: 104).
"Onlara, 'Allah'ın indirdiğine uyun' denince, 'Babalarımızı üzerinde bulduğumuz yola uyarız' derler. Ya şeytan, babalarını alevli ateşin azabına çağırmışsa?" (Lokman: 21).
Bu tür eleştirileri ihtiva eden ayetler biz Ümmet-i Muhammed'e siz böyle yapmayın, siz böyle körü körüne öncekilerin yanlışlarını taklit etmeyin demiş olmuyor mu?
Bu ve benzeri uyarılar bizim okumak, anlamak ve yaşamak zorunda olduğumuz kerim Kitapta yer aldığına göre ya direkt ya da dolaylı olarak mesajlarının muhatabı elbette bizleriz.
Yani, sizden öncekiler kendilerine gelen İlahi ikazlar karşısında böyle yanlış bir tavır takındılar sakın siz de aynı yanlışa düşmeyin, size yönelik mesajları başkalarına ve tarihe havale etmeyin demektir.
Şimdi, bizden önceki ecdadımız en azından son birkaç yüz yıldan beri, Kur'an okumayı, hatta anlamadan okumayı ve okutmayı, çocuklarına ezberletmeyi ibadet saydılar ve böylece Kur'an'a karşı görevlerini ifa ettiklerini zannettiler.
Kur'an'a karşı bu tutum yanlıştı, en azından eksik bir davranıştı, fark edilip derhal bu yanlıştan dönülmeliydi ama görülüyor ki yanlışta ısrar ediliyor.
Kerim Kitabı ezberlemek, ezberletmek elbette güzeldir ve hafızlık müessesesi daha da canlandırılarak devam etmelidir ama bir yandan da anlamaya ve emirleri uygulamaya yönelik gayretler de olmalıdır.
Mesela; "Onlara karşı gücünüzün yettiğince kuvvet hazırlayınız. Ordugâhlarda atlar besleyiniz. Böylece hem Allah'ın düşmanını, hem kendi düşmanınızı, hem de onlardan başka sizin bilmediğiniz, Allah'ın bildiği düşman kimseleri korkutursunuz. Allah yolunda ne harcarsanız size eksiksiz ödenir; siz asla haksızlığa uğratılmazsınız." (Enfal: 60). mealindeki ayeti bu ümmet yüz yıllardan beri ezberledi, ezberletti, güzel sesli hafızlara okuttu ve dinledi ama kendini bu ilahi emre muhatap kabul edip de gereğini yapmadı.
Sadece bu ayeti doğru anlayıp gereğini yapsaydık, her çağın gereklerine göre, düşmanın silahına karşı silah üretmeye çalışsaydık, bütün ilim dallarında söz sahibi olacaktık ve uçağımızı, tankımızı, tüfeğimizi kendimiz üretiyor olacaktık.
Kendimize ait bir otomobil markamızın bile olmadığını düşünürsek ne demek istediğimiz daha iyi anlaşılır.
Ezber tamam da "düşmana karşı gücünüz yettiğince kuvvet hazırlayın" emr-i İlahisini kim yerine getirecek?
Dedelerin yaptığı yanlışı sürdürmeye ne zaman son verilecek?
Yüz yıllar içerisinde nesilden nesile, deden toruna aktarılan yanlışları düzeltmek için en azından birkaç nesil değişmesi gerekiyor.
Doğru bilinen yanlışların listesinden oluşan koca koca kitapların olduğunu da biliyoruz.
Kerim Kitabımızın en çok eleştirdiği, dikkatimizi en çok çektiği konuların belki başında bu hastalıklı inatçılık geliyor; yanlış veya doğruluğunu araştırmadan ısrarla ve inatla babaların, ataların izini takip etmek, ondan başka yol tanımamak.
"Onlara, 'Allah'ın indirdiğine ve peygamberine geliniz' denildiğinde, 'Babalarımızı üzerinde bulduğumuz yol bize yeter' derler. Ataları hiçbir şey bilmiyor ve doğru yol üzerinde bulunmuyor iseler de mi?" (Maide: 104).
"Onlara, 'Allah'ın indirdiğine uyun' denince, 'Babalarımızı üzerinde bulduğumuz yola uyarız' derler. Ya şeytan, babalarını alevli ateşin azabına çağırmışsa?" (Lokman: 21).
Bu tür eleştirileri ihtiva eden ayetler biz Ümmet-i Muhammed'e siz böyle yapmayın, siz böyle körü körüne öncekilerin yanlışlarını taklit etmeyin demiş olmuyor mu?
Bu ve benzeri uyarılar bizim okumak, anlamak ve yaşamak zorunda olduğumuz kerim Kitapta yer aldığına göre ya direkt ya da dolaylı olarak mesajlarının muhatabı elbette bizleriz.
Yani, sizden öncekiler kendilerine gelen İlahi ikazlar karşısında böyle yanlış bir tavır takındılar sakın siz de aynı yanlışa düşmeyin, size yönelik mesajları başkalarına ve tarihe havale etmeyin demektir.
Şimdi, bizden önceki ecdadımız en azından son birkaç yüz yıldan beri, Kur'an okumayı, hatta anlamadan okumayı ve okutmayı, çocuklarına ezberletmeyi ibadet saydılar ve böylece Kur'an'a karşı görevlerini ifa ettiklerini zannettiler.
Kur'an'a karşı bu tutum yanlıştı, en azından eksik bir davranıştı, fark edilip derhal bu yanlıştan dönülmeliydi ama görülüyor ki yanlışta ısrar ediliyor.
Kerim Kitabı ezberlemek, ezberletmek elbette güzeldir ve hafızlık müessesesi daha da canlandırılarak devam etmelidir ama bir yandan da anlamaya ve emirleri uygulamaya yönelik gayretler de olmalıdır.
Mesela; "Onlara karşı gücünüzün yettiğince kuvvet hazırlayınız. Ordugâhlarda atlar besleyiniz. Böylece hem Allah'ın düşmanını, hem kendi düşmanınızı, hem de onlardan başka sizin bilmediğiniz, Allah'ın bildiği düşman kimseleri korkutursunuz. Allah yolunda ne harcarsanız size eksiksiz ödenir; siz asla haksızlığa uğratılmazsınız." (Enfal: 60). mealindeki ayeti bu ümmet yüz yıllardan beri ezberledi, ezberletti, güzel sesli hafızlara okuttu ve dinledi ama kendini bu ilahi emre muhatap kabul edip de gereğini yapmadı.
Sadece bu ayeti doğru anlayıp gereğini yapsaydık, her çağın gereklerine göre, düşmanın silahına karşı silah üretmeye çalışsaydık, bütün ilim dallarında söz sahibi olacaktık ve uçağımızı, tankımızı, tüfeğimizi kendimiz üretiyor olacaktık.
Kendimize ait bir otomobil markamızın bile olmadığını düşünürsek ne demek istediğimiz daha iyi anlaşılır.
Ezber tamam da "düşmana karşı gücünüz yettiğince kuvvet hazırlayın" emr-i İlahisini kim yerine getirecek?
Dedelerin yaptığı yanlışı sürdürmeye ne zaman son verilecek?
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Bir yolsuzluk bir yoksulluk bir yasak / 26.12.2024
- 2025 yılı dahi emekliler yılı ilan edilsin / 22.12.2024
- İmtiyaza mazhar niceleri var / 21.12.2024
- Soykırım ekibi Suriye’den selamlıyor dünyayı / 20.12.2024
- Barınma, bürünme ve beslenme / 19.12.2024
- Yapma hacım, ters köşeye yatma hacım / 17.12.2024
- Yalanın para etmediği güne kadar… / 16.12.2024
- Soykırımcı İsrail’e Suriye ödülü / 13.12.2024
- Dumura uğratılmış duygular yüzünden… / 12.12.2024
- Hanım yaparsa kaza hizmetçi yaparsa ceza / 07.12.2024
- 2025 yılı dahi emekliler yılı ilan edilsin / 22.12.2024
- İmtiyaza mazhar niceleri var / 21.12.2024
- Soykırım ekibi Suriye’den selamlıyor dünyayı / 20.12.2024
- Barınma, bürünme ve beslenme / 19.12.2024
- Yapma hacım, ters köşeye yatma hacım / 17.12.2024
- Yalanın para etmediği güne kadar… / 16.12.2024
- Soykırımcı İsrail’e Suriye ödülü / 13.12.2024
- Dumura uğratılmış duygular yüzünden… / 12.12.2024
- Hanım yaparsa kaza hizmetçi yaparsa ceza / 07.12.2024