Başbakan Recep Tayip ve Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, etkisi sınırın ötesine geçmeyen açıklamalara devam ediyorlar.
Net bir duruş yok, icraat yok, netice yok.
İçi boşaltılmış beyanatlar arka arkaya geliyor.
Erdoğan, partisinin grup toplantısında "Irak'ta bazı kesimlerin seçimlere katılamamış olması ve dengelerin bozulması bizi rahatsız etmiştir."
Barzani ve Talabani böyle bir tepkiye ve söze şu cevabı verirler "Eee. Ne olacak?".
Erdoğan devamında şunu diyor "Türkiye, sadece tarihi bağlarıyla da bağlı olduğu bu coğrafyada kargaşaya izin vermeyecektir".
Barzani ve Talabani yine "Eee. Ne olacak?" derler.
Erdoğan "Irak'taki huzursuzluk bizim huzursuzluğumuzdur. Bizi de huzursuz etmeye kimsenin hakkı yoktur" diyor.
Barzani ve Talabani de yine "Eee. Ne olacak?" demeye devam ederler.
Demezler mi Sayın Erdoğan? Hangi kırmızıçizgimize sahip çıktınız da bu tatlı-sert uyarılarda bulunuyorsunuz? Zaten onlara bu cesaretleri veren sizin şu ana kadar uyguladığınız dış politika anlayışınız değil mi?
Erdoğan "Irak'ta düzeni tesis etmekle yükümlü güçler, milletimizin teessürle karşıladığı gelişmelere gerekli duyarlılığı gösterememiştir" dedi.
Peki, Sayın Erdoğan demezler mi komşunuzda yapılan katliamlara, Kuzey Irak'ta ülkemizi tehdit eden gelişmelere siz ne kadar duyarlılık gösterdiniz?
Erdoğan "Ancak, bölgeye demokrasi getirmek niyetiyle geldiklerini söyleyen güçler, bu antidemokratik emellere maalesef duyarsız kalmayı tercih etmişlerdir" dedi.
Sayın Erdoğan şunu siz de çok iyi biliyorsunuz ki demokrasi getirmek isteyenler burada tarihi bir soykırım ortaya koydu ve bunu sizin hükümetinizin verdiği lojistik destekle yaptı. Siz, bırakın buradaki bu katliamlara "dur" demeyi, bu konuda işbirliği içinde olduğunuzu medya önünde söylediniz.
Yine bu katliamları yapan Bush, "yeni hükümet Irak'tan çekilmemizi isterse çekiliriz" açıklamasını yaptığı sıralarda, bu coğrafyadaki yüz binlerce masum sivili katleden bu işgalcilere "daha çekilmek için erken" demediniz mi?
Siz komşunuza ve de soydaşlarınıza gerektiği şekilde sahip çıkmıyorsunuz da o işgali ve katliamı yapanlardan mı medet umuyorsunuz?
Sayın Abdullah Gül'ün açıklaması çok daha ilginç ve de düşündürücü.
"Nasıl bir zamanlar Kürt akrabalarımıza kucak açmışsak, diğer akrabalarımıza da yardımcı olmak hakkımız."
Sayın Gül bu ifadelerle Kerkük konusunda yenilgiyi kabul etmiş durumda. Sonrası için de planını kurmuş, Kerküklü Türkmenleri Türkiye'ye almak. Peki, Kerkük ne olacak? Sizce Türkmen kardeşlerimiz vatanlarını terk etme konusunda sizin gibi istekli mi? Yoksa mücadele mi yapacaklar?
Bu mücadele yapıldığı zaman siz yine "Irak'ın iç meselesidir" diye müdahale etmeyecek misiniz? Yapılanlar yapılacakların göstergesidir.
Kerkük'teki Türkmenlerin Türkiye'ye göç etmesi zaten Barzani ve Talabani'nin taleplerinden.
Elimizde bulunan değerlere, hakkımıza ve de hukukumuza, yapılan haksızlıklara böyle mi sahip çıkacağız?
Unutmayalım ki bugün Kerkük ve Kıbrıs için talep edilenler, yarın Türkiye için de istenecek, ama şu an ki iktidarın mantığı bu noktada da taviz verme yönündedir.
ABD, daha 1991 Körfez savaşı sıralarında Kuzey Irak'ta kurulacak Kürt yapılanmasının zeminlerini oluşturmuştu. ABD'nin İsrail patentli Kuzey Irak projesi yıllarca belli olmasına rağmen Lozan Anlaşmasına bile imza atmamış, sınırlarımızı tanımayan bir güce niçin lojistik destek sağladınız?
Bundan sonra Kuzey Irak'ta yaşanacak olaylardan, buradaki olaylar sebebiyle Türkiye'nin Güneydoğusunda yaşanacak sıkıntılardan, yapılması gerekenleri yapmadığından dolayı AKP hükümeti sorumludur.
Türk kamuoyunda oluşan tepkilerden dolayı göstermelik bir takım açıklamalar yapılmasını artık bu millet fark etmiştir.
Bulunduğu bölgede Türkiye tek hakim güç olabilir ve olması gereken de budur. Ortadoğu'da barış ve huzurun gelmesi ancak Türkiye'nin bu coğrafyada daha aktif olmasıyla mümkündür.
Ama bu, kendi gücümüzün ve sahip olduğumuz 5 bin yıllık tarihi mirasın farkına verebilirsek, farkına varmış liderleri başımıza getirirsek olabilir.
Birilerinin yazdığı senaryoda figüran olmak bizi her geçen gün eritmektedir, artık kendi senaryolarımızı devreye koymalıyız.
Net bir duruş yok, icraat yok, netice yok.
İçi boşaltılmış beyanatlar arka arkaya geliyor.
Erdoğan, partisinin grup toplantısında "Irak'ta bazı kesimlerin seçimlere katılamamış olması ve dengelerin bozulması bizi rahatsız etmiştir."
Barzani ve Talabani böyle bir tepkiye ve söze şu cevabı verirler "Eee. Ne olacak?".
Erdoğan devamında şunu diyor "Türkiye, sadece tarihi bağlarıyla da bağlı olduğu bu coğrafyada kargaşaya izin vermeyecektir".
Barzani ve Talabani yine "Eee. Ne olacak?" derler.
Erdoğan "Irak'taki huzursuzluk bizim huzursuzluğumuzdur. Bizi de huzursuz etmeye kimsenin hakkı yoktur" diyor.
Barzani ve Talabani de yine "Eee. Ne olacak?" demeye devam ederler.
Demezler mi Sayın Erdoğan? Hangi kırmızıçizgimize sahip çıktınız da bu tatlı-sert uyarılarda bulunuyorsunuz? Zaten onlara bu cesaretleri veren sizin şu ana kadar uyguladığınız dış politika anlayışınız değil mi?
Erdoğan "Irak'ta düzeni tesis etmekle yükümlü güçler, milletimizin teessürle karşıladığı gelişmelere gerekli duyarlılığı gösterememiştir" dedi.
Peki, Sayın Erdoğan demezler mi komşunuzda yapılan katliamlara, Kuzey Irak'ta ülkemizi tehdit eden gelişmelere siz ne kadar duyarlılık gösterdiniz?
Erdoğan "Ancak, bölgeye demokrasi getirmek niyetiyle geldiklerini söyleyen güçler, bu antidemokratik emellere maalesef duyarsız kalmayı tercih etmişlerdir" dedi.
Sayın Erdoğan şunu siz de çok iyi biliyorsunuz ki demokrasi getirmek isteyenler burada tarihi bir soykırım ortaya koydu ve bunu sizin hükümetinizin verdiği lojistik destekle yaptı. Siz, bırakın buradaki bu katliamlara "dur" demeyi, bu konuda işbirliği içinde olduğunuzu medya önünde söylediniz.
Yine bu katliamları yapan Bush, "yeni hükümet Irak'tan çekilmemizi isterse çekiliriz" açıklamasını yaptığı sıralarda, bu coğrafyadaki yüz binlerce masum sivili katleden bu işgalcilere "daha çekilmek için erken" demediniz mi?
Siz komşunuza ve de soydaşlarınıza gerektiği şekilde sahip çıkmıyorsunuz da o işgali ve katliamı yapanlardan mı medet umuyorsunuz?
Sayın Abdullah Gül'ün açıklaması çok daha ilginç ve de düşündürücü.
"Nasıl bir zamanlar Kürt akrabalarımıza kucak açmışsak, diğer akrabalarımıza da yardımcı olmak hakkımız."
Sayın Gül bu ifadelerle Kerkük konusunda yenilgiyi kabul etmiş durumda. Sonrası için de planını kurmuş, Kerküklü Türkmenleri Türkiye'ye almak. Peki, Kerkük ne olacak? Sizce Türkmen kardeşlerimiz vatanlarını terk etme konusunda sizin gibi istekli mi? Yoksa mücadele mi yapacaklar?
Bu mücadele yapıldığı zaman siz yine "Irak'ın iç meselesidir" diye müdahale etmeyecek misiniz? Yapılanlar yapılacakların göstergesidir.
Kerkük'teki Türkmenlerin Türkiye'ye göç etmesi zaten Barzani ve Talabani'nin taleplerinden.
Elimizde bulunan değerlere, hakkımıza ve de hukukumuza, yapılan haksızlıklara böyle mi sahip çıkacağız?
Unutmayalım ki bugün Kerkük ve Kıbrıs için talep edilenler, yarın Türkiye için de istenecek, ama şu an ki iktidarın mantığı bu noktada da taviz verme yönündedir.
ABD, daha 1991 Körfez savaşı sıralarında Kuzey Irak'ta kurulacak Kürt yapılanmasının zeminlerini oluşturmuştu. ABD'nin İsrail patentli Kuzey Irak projesi yıllarca belli olmasına rağmen Lozan Anlaşmasına bile imza atmamış, sınırlarımızı tanımayan bir güce niçin lojistik destek sağladınız?
Bundan sonra Kuzey Irak'ta yaşanacak olaylardan, buradaki olaylar sebebiyle Türkiye'nin Güneydoğusunda yaşanacak sıkıntılardan, yapılması gerekenleri yapmadığından dolayı AKP hükümeti sorumludur.
Türk kamuoyunda oluşan tepkilerden dolayı göstermelik bir takım açıklamalar yapılmasını artık bu millet fark etmiştir.
Bulunduğu bölgede Türkiye tek hakim güç olabilir ve olması gereken de budur. Ortadoğu'da barış ve huzurun gelmesi ancak Türkiye'nin bu coğrafyada daha aktif olmasıyla mümkündür.
Ama bu, kendi gücümüzün ve sahip olduğumuz 5 bin yıllık tarihi mirasın farkına verebilirsek, farkına varmış liderleri başımıza getirirsek olabilir.
Birilerinin yazdığı senaryoda figüran olmak bizi her geçen gün eritmektedir, artık kendi senaryolarımızı devreye koymalıyız.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- İstanbul'daki tüm riskli binalar yeniden inşa edilebilir! / 26.04.2025
- 23 Nisan neden çocuklara armağan edildi? / 23.04.2025
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- 23 Nisan neden çocuklara armağan edildi? / 23.04.2025
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025