Türkiye’de enflasyonun temel nedeni maliyet enflasyonudur. Maliyet enflasyonunun en önemli kalemlerinden birisi de doğalgaz, elektrik gibi enerji giderleridir.
Değişik bahanelerle üst üste zamlanan doğalgaz ve elektrik, diğer bütün ürünlerin fiyatlarını etkilemektedir. Bunlara yapılan zamla, tam bir zincirleme zam kazası yaşanmaktadır.
Doğalgaza son olarak 1 Ekim itibarıyla yüzde 9,81’lik bir zam yapıldı.
Ekim 2011’de yüzde 14,3, Nisan 2012’de de yüzde 18,7’lik zamla birlikte 1 yıllık toplam zam miktarı yüzde 48,9’a ulaştı. Sadece bu yılın 9 ayında ise toplam zam oranı yüzde 29,3 oldu.
Elektriğe ve doğalgaza yapılan bu zamlar dikkate alındığında, AKP hükümetinin 2012’de memurlar için belirlediği yüzde 4+4’lük zam ve asgari ücretli için belirlediği yüzde 5,91+6,09’luk zam çalışanların maaşlarının ciddi oranda eridiğini göstermektedir.
Dilerseniz ülkemizde elektrik ve doğalgaz konusunda yapılan temel yanlışları bir bir sıralayalım:
1) Elektrik, en pahalı kaynak olan doğalgazdan elde edilmektedir.
2) Yerli doğalgaz kaynaklarının ruhsatları yabancılara devredilmiştir.
3) Doğalgaz ithal edilmektedir, hem de en pahalı bir şekilde…
4) Yapılan yanlış anlaşmalar sebebiyle kullanılmayan doğalgazın bile bedeli ödenmektedir.
5) Doğalgazı ucuz olarak temin edebileceğimiz Azerbaycan, İran gibi ülkeler ABD taşeronluğu uğruna küstürüldüğü için ucuz alma şansımız kalmamıştır.
6) Ülkemizin hemen hemen her bölgesinde bulunan akarsular elektrik üretiminde gereği gibi değerlendirilmemektedir. Rüzgar, güneş ve dalga enerjisi potansiyeli beklemektedir.
7) Türkiye’de bulunan en önemli enerji kaynaklarından birisi de kömürdür. Termik santraller hava kirliliği bahanesiyle devre dışı bırakılmıştır. Halbuki basit bir filtrasyonla bu sorun rahatlıkla aşılabilir, elektrik kendi kaynaklarımızdan ucuz bir şekilde elde edilebilirdi.
8) Ülkemizde, nükleer yakıt hammaddesi olan uranyum bol miktarda bulunmaktadır. Müstakbel yakıt Toryum madeni konusunda ise Türkiye birinci sıradadır. Bu kadar nükleer hammadde kapasitesine rağmen ülkemizde hala nükleer santral bulunmamaktadır. Kurulması düşünülen santral ise yabancı ülkelere yaptırılmaktadır ve ondan pahalı bir şekilde elektrik satın alma garantisi verilmektedir.
9) En pahalı ithal doğalgazla elde edilmeye çalışılan elektriğin üretimi de, dağıtımı da özelleştirilmiş ve böylece zaten yüksek olan maliyetlere ilave maliyetler eklenmiştir.
10) Kaçak elektriğin faturası, dürüst kullanıcıların sırtına yüklenmektedir.
11) Elektrik ve doğalgazın fiyatları serbest piyasaya bırakılmış ve her türlü dalgalanmalara ve şoklara açık hale getirilmiştir.
Daha birçok madde sayılabilir ama bu kadar kafidir.
Bu kadar yanlıştan elbette ki bir doğrunun çıkması mümkün değildir.
AKP hükümeti, en temel maliyet olan ve bütün fiyat artışlarını direkt olarak tetikleyen enerji konusunda bu kadar yanlışları yapıyor ama zammı da serbest piyasaya bırakarak topu taca atıp, faturayı da millete kesiyor.
Milletimiz artık bu yanlışları fark edip, bütün bu konularda milli projeleri olan siyasileri iş başına getirmelidir. Milli bir enerji politikası, ancak milli bir ekonomik modele dayalı tam bağımsız bir Türkiye ile mümkün olabilir.
Bu da ancak Prof. Dr. Haydar baş’ın Milli Ekonomi Modeli’ni temel olarak kabul eden, Bağımsız Türkiye Partisi ile mümkündür.
Değişik bahanelerle üst üste zamlanan doğalgaz ve elektrik, diğer bütün ürünlerin fiyatlarını etkilemektedir. Bunlara yapılan zamla, tam bir zincirleme zam kazası yaşanmaktadır.
Doğalgaza son olarak 1 Ekim itibarıyla yüzde 9,81’lik bir zam yapıldı.
Ekim 2011’de yüzde 14,3, Nisan 2012’de de yüzde 18,7’lik zamla birlikte 1 yıllık toplam zam miktarı yüzde 48,9’a ulaştı. Sadece bu yılın 9 ayında ise toplam zam oranı yüzde 29,3 oldu.
Elektriğe ve doğalgaza yapılan bu zamlar dikkate alındığında, AKP hükümetinin 2012’de memurlar için belirlediği yüzde 4+4’lük zam ve asgari ücretli için belirlediği yüzde 5,91+6,09’luk zam çalışanların maaşlarının ciddi oranda eridiğini göstermektedir.
Dilerseniz ülkemizde elektrik ve doğalgaz konusunda yapılan temel yanlışları bir bir sıralayalım:
1) Elektrik, en pahalı kaynak olan doğalgazdan elde edilmektedir.
2) Yerli doğalgaz kaynaklarının ruhsatları yabancılara devredilmiştir.
3) Doğalgaz ithal edilmektedir, hem de en pahalı bir şekilde…
4) Yapılan yanlış anlaşmalar sebebiyle kullanılmayan doğalgazın bile bedeli ödenmektedir.
5) Doğalgazı ucuz olarak temin edebileceğimiz Azerbaycan, İran gibi ülkeler ABD taşeronluğu uğruna küstürüldüğü için ucuz alma şansımız kalmamıştır.
6) Ülkemizin hemen hemen her bölgesinde bulunan akarsular elektrik üretiminde gereği gibi değerlendirilmemektedir. Rüzgar, güneş ve dalga enerjisi potansiyeli beklemektedir.
7) Türkiye’de bulunan en önemli enerji kaynaklarından birisi de kömürdür. Termik santraller hava kirliliği bahanesiyle devre dışı bırakılmıştır. Halbuki basit bir filtrasyonla bu sorun rahatlıkla aşılabilir, elektrik kendi kaynaklarımızdan ucuz bir şekilde elde edilebilirdi.
8) Ülkemizde, nükleer yakıt hammaddesi olan uranyum bol miktarda bulunmaktadır. Müstakbel yakıt Toryum madeni konusunda ise Türkiye birinci sıradadır. Bu kadar nükleer hammadde kapasitesine rağmen ülkemizde hala nükleer santral bulunmamaktadır. Kurulması düşünülen santral ise yabancı ülkelere yaptırılmaktadır ve ondan pahalı bir şekilde elektrik satın alma garantisi verilmektedir.
9) En pahalı ithal doğalgazla elde edilmeye çalışılan elektriğin üretimi de, dağıtımı da özelleştirilmiş ve böylece zaten yüksek olan maliyetlere ilave maliyetler eklenmiştir.
10) Kaçak elektriğin faturası, dürüst kullanıcıların sırtına yüklenmektedir.
11) Elektrik ve doğalgazın fiyatları serbest piyasaya bırakılmış ve her türlü dalgalanmalara ve şoklara açık hale getirilmiştir.
Daha birçok madde sayılabilir ama bu kadar kafidir.
Bu kadar yanlıştan elbette ki bir doğrunun çıkması mümkün değildir.
AKP hükümeti, en temel maliyet olan ve bütün fiyat artışlarını direkt olarak tetikleyen enerji konusunda bu kadar yanlışları yapıyor ama zammı da serbest piyasaya bırakarak topu taca atıp, faturayı da millete kesiyor.
Milletimiz artık bu yanlışları fark edip, bütün bu konularda milli projeleri olan siyasileri iş başına getirmelidir. Milli bir enerji politikası, ancak milli bir ekonomik modele dayalı tam bağımsız bir Türkiye ile mümkün olabilir.
Bu da ancak Prof. Dr. Haydar baş’ın Milli Ekonomi Modeli’ni temel olarak kabul eden, Bağımsız Türkiye Partisi ile mümkündür.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- 23 Nisan neden çocuklara armağan edildi? / 23.04.2025
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025