9 Eylül 1922 İzmir'in düşman işgalinden kurtuluşunu haber veren gazetenin manşetindeki şükürdü bu…
15 Mayıs 1919'da İzmir'in Yunanlılar tarafından işgali ile başlayan İstiklal Savaşımız tam 99 yıl önce, yine İzmir'de büyük bir askeri zaferi gerçekleştiriyordu.
"Keşke Yunanlılar galip gelseydi" diyen hainlere ve işbirlikçilere karşı inadına:
"İzmir'in dağlarında çiçekler açar
Altın güneş orda sırmalar saçar
Bozulmuş düşmanlar yel gibi kaçar
Yaşa Mustafa Kemal Paşa yaşa
Adın yazılacak mücevher taşa"
Marşını coşku seline dönüştüren milletimiz tek bir yürek olmuş atmaya devam ediyor.
99 yıl öncesine dönelim:
"Sakarya'da 3.282 şehit ve 13.618 yaralı vermiştik. Büyük Saldırı Harbi bize 2.542 şehit ve 9.997 yaralıya mal olmuştur. Bu zafer millet meclisine, hükûmete, ordu komutanlarına rağmen Başkomutan Mustafa Kemal tarafından kazanılmıştır."
"Gazeteye geldiğim vakit, Anadolu'nun birdenbire kapandığını söylediler. İstanbul ve Türkiye'nin işgal altındaki köyleriyle, memleketin öbür kısmı arasında hiçbir temas yapmaya imkân yoktu. Aradan otuz yıl geçti. O sabahki heyecanımın, şimdi bile gönlümü ürperttiğini duyuyorum.
'Acaba Yunanlılar mı taarruza geçtiler?'
'Belki de bizimkiler…'
Tarihte hiçbir perde, bu kadar ağır bir kader sırrı üstüne inmemiştir. Ne Rumca ve Ermenice gazetelerde, ne İngiliz veya Fransız ağzı konuşanların sözlerinde merak giderici bir yayıntı bile yoktu.
'Canım biz taarruz edebilir miyiz? Daha geçenlerde Fethi (Okyar) Bey mütareke aramak için Londra'ya gitti. Ummam ki böyle bir delilik yapalım.'
'İhtimal ne cepheyi ve ne de cephe gerisini tutamaz hale geldikleri için bir son çare aramışlardır.'
Hepimiz Mustafa Kemal'in askerlik dehâsına inanırdık. Onun her şeyi 'var'a olduğu kadar, 'yok'a da çevirecek bir zar atmayacağını biliyorduk.
Fakat nasıl haber almalı idi?
Bütün günümüz âdeta merak sancısı içinde geçti. Yalnız yemekten değil, düşünmekten kesilmiştik. Zırhlılarıyla, tümenleri ve alaylarıyla Birinci Dünya Harbi düşmanlarının zaferi, hâlâ İstanbul'un sularında ve sokaklarında idi.
Bir tek umut, bir avuç askerde ve Mustafa Kemal denen isimdedir. Kapkara perdenin arkasında yalnız onların yaklaşıp uzaklaşan hayaletlerini sezinliyoruz.
Nihayet Rumca gazetelerde ilk rivayetler çıktı, biz taarruza geçmiştik ve başımızı Yunan ordusunun çelik kayasına boş yere çarpıp duruyorduk.
Türk ordusunun bir taarruz savaşına giremeyeceği fikri, bizim kuşağımız için değişmez gerçeklerden biri idi. Ordumuzun kahramanlığına bel bağlardık, fakat onun ancak dayanma mucizeleri verebileceğini sanırdık. Onun son destanları 1877 Harbi'nde Plevne, 1912 Harbi'nde Edirne, sonra da Çanakkale idi.
Rumca gazetelerin haberi ile merakımız biraz azalsa bile, kaygımız ateş gibi yanıyordu.
Ölümü bir uyku, rahat bir uyku gibi arayarak sabahı ettik. İlk vapurun (Büyükada'dan) en görünmez köşesine sığınarak, iki büklüm köprüye indik.
Bütün Türkleri yas içinde bulacağımı sanıyordum. Meğer ne kadar soysuzluğa uğramışız. Rumların yaydığı haberlerin aksine, tüm karargâhı ile Başkomutan Mustafa Kemal değil, Yunan Başkomutanı Trikopis esir olmuş…
Bir çocuk gibi sıçramaya başladım. Habere, havadise, telgrafa koşuyorum. Yunan ordusunu yok etmişiz ve İzmir'e iniyormuşuz.
Ah Mustafa Kemal, Mustafa Kemal, sana ölünceye kadar o günün sevincini ödeyebilmekten başka bir şey düşünmeyeceğim." (Falih Rıfkı Atay)
İzmir'in kurtuluşunun 99. Yılında Mustafa Kemal Atatürk ve tüm şehit ve gazilerimizi şükranla anıyoruz. Allah (cc) rahmet eylesin.
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023