Liberal anlayışın ekonomik ayağı olan kapitalizmin siyasi, ekonomik, sosyolojik, kültürel birçok boyutu var. Her alanda derin toplumsal yaralar açan kapitalizm, bir büyük bir sömürü ve tekelleşme çarkıdır.
Bu yılın Ocak ayında uluslararası yardım kuruluş Oxfam'ın açıkladığına göre; dünyanın en zengin 8 kişisinin serveti, dünya nüfusunun yarısının toplam mal varlığına eşit. Yani dünyanın 8 milyarderi, dünya nüfusunun yarısının elindeki miktara eşit bir mal varlığını kontrol ediyor.
İşte kapitalizm bu? Kapitalizmin insanlığı getirdiği nokta bu?
Finansal konuların televizyon kanallarında anlaşılması zor terimlerle, süslü ifadelerle, sıradan insanların anlayamayacağı şekilde ele alınması sömürüldüğümüz gerçeğini değiştirmiyor.
Bir asırdan fazladır devam eden bu düzen, dünyayı iktisadî olarak kutuplaştırdı.
Kazan Üniversitesi'nden Prof. Dr. Gülnar Baltanova, "Ülkelerimizin karşılaştığı asıl problem, iktisadın liberalleşmesi sonucu toplumların kutuplaşmasıdır" diyor.
Bu kutuplaşma sonucu insanlar ceplerinde para olmadığından tüketim kabiliyetlerini kaybettiler.
Daha anlaşılır şekilde anlatalım:
İşçinin, memurun, öğretmenin, emeklinin vs. cebinde olması gereken para dünyanın en zengin 8 insanının kasasında biriktikçe birikiyor ve ortaya bu korkunç tablo çıkıyor.
Bu durum kapitalizmin dünyaya hakim olduğu son 150 yıl içinde toplumları keskin bir şekilde ikiye böldü. Fakir-zengin arasındaki uçurum gün geçtikçe daha da büyüdü. Hane halklarının alım gücünü kaybetmesi ekonomileri büyük bir durgunluğa soktu.
İktisadî olarak dünyanın dibe vurduğu çağımızda Milli Ekonomi Modeli insanlık için tam bir can simidi olmuştur.
Vergi düzenlemeleriyle, vatandaşlık, ev kadını maaşı vs. uygulamalarla tüketici kesimin cebine para koymayı ve onu diriltmeyi esas alan milli model, insan içindir; insanın refahı ve insanca yaşaması mantığı üzerine kurulmuştur. Tezin sahibi Prof. Dr. Haydar Baş, "Tezimizin merkezinde insan var, tüketim eksenli tek analiz olan MEM insandan yola çıkmaktadır" diyor.
Bu sebeple MEM kongrelerini dünyanın dört bir yanından gelen bilim adamları dikkatle izlemiş ve ülkelerinde uygulamaya koymuştur.
Çünkü ekonomi bilimi insan içindir. İnsanın insanca yaşamasını sağlamak içindir. Milyarlarca insanı bir avuç azınlığa köle etmek için değil.
Bu yılın Ocak ayında uluslararası yardım kuruluş Oxfam'ın açıkladığına göre; dünyanın en zengin 8 kişisinin serveti, dünya nüfusunun yarısının toplam mal varlığına eşit. Yani dünyanın 8 milyarderi, dünya nüfusunun yarısının elindeki miktara eşit bir mal varlığını kontrol ediyor.
İşte kapitalizm bu? Kapitalizmin insanlığı getirdiği nokta bu?
Finansal konuların televizyon kanallarında anlaşılması zor terimlerle, süslü ifadelerle, sıradan insanların anlayamayacağı şekilde ele alınması sömürüldüğümüz gerçeğini değiştirmiyor.
Bir asırdan fazladır devam eden bu düzen, dünyayı iktisadî olarak kutuplaştırdı.
Kazan Üniversitesi'nden Prof. Dr. Gülnar Baltanova, "Ülkelerimizin karşılaştığı asıl problem, iktisadın liberalleşmesi sonucu toplumların kutuplaşmasıdır" diyor.
Bu kutuplaşma sonucu insanlar ceplerinde para olmadığından tüketim kabiliyetlerini kaybettiler.
Daha anlaşılır şekilde anlatalım:
İşçinin, memurun, öğretmenin, emeklinin vs. cebinde olması gereken para dünyanın en zengin 8 insanının kasasında biriktikçe birikiyor ve ortaya bu korkunç tablo çıkıyor.
Bu durum kapitalizmin dünyaya hakim olduğu son 150 yıl içinde toplumları keskin bir şekilde ikiye böldü. Fakir-zengin arasındaki uçurum gün geçtikçe daha da büyüdü. Hane halklarının alım gücünü kaybetmesi ekonomileri büyük bir durgunluğa soktu.
İktisadî olarak dünyanın dibe vurduğu çağımızda Milli Ekonomi Modeli insanlık için tam bir can simidi olmuştur.
Vergi düzenlemeleriyle, vatandaşlık, ev kadını maaşı vs. uygulamalarla tüketici kesimin cebine para koymayı ve onu diriltmeyi esas alan milli model, insan içindir; insanın refahı ve insanca yaşaması mantığı üzerine kurulmuştur. Tezin sahibi Prof. Dr. Haydar Baş, "Tezimizin merkezinde insan var, tüketim eksenli tek analiz olan MEM insandan yola çıkmaktadır" diyor.
Bu sebeple MEM kongrelerini dünyanın dört bir yanından gelen bilim adamları dikkatle izlemiş ve ülkelerinde uygulamaya koymuştur.
Çünkü ekonomi bilimi insan içindir. İnsanın insanca yaşamasını sağlamak içindir. Milyarlarca insanı bir avuç azınlığa köle etmek için değil.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Zeynep Baş / diğer yazıları
- Soykırım iddiaları ve ulusal bağımsızlık mitingleri / 29.04.2024
- GADİR-İ HUM… / 01.08.2021
- İnsan hakları ve Ehl-i Beyt’in duruşu / 19.03.2021
- Papa’nın Irak ziyareti ve doğru adreste buluşmak / 09.03.2021
- Yeni Osmanlıcılık ve eski planlar / 20.03.2018
- Malthus ve sömürgecilik / 02.01.2018
- Dünya Filistin'e karşı neden tepkisiz? / 29.12.2017
- Ortadoğu üzerindeki büyük proje / 26.12.2017
- Tarımın geldiği nokta / 22.12.2017
- Ekonomi insan içindir / 21.12.2017
- GADİR-İ HUM… / 01.08.2021
- İnsan hakları ve Ehl-i Beyt’in duruşu / 19.03.2021
- Papa’nın Irak ziyareti ve doğru adreste buluşmak / 09.03.2021
- Yeni Osmanlıcılık ve eski planlar / 20.03.2018
- Malthus ve sömürgecilik / 02.01.2018
- Dünya Filistin'e karşı neden tepkisiz? / 29.12.2017
- Ortadoğu üzerindeki büyük proje / 26.12.2017
- Tarımın geldiği nokta / 22.12.2017
- Ekonomi insan içindir / 21.12.2017