14 Mayıs, 28 Mayıs derken sonuçlar açıklandı. Herkes kendi penceresinden gördüğünü veya görmek istediğini anlattı, açıkladı, yorumladı ve günlerce sonuçlar konuşulacak.
Benim gördüğüm ise 'düzenin' değişmediğidir. Kastettiği düzen sadece cumhurbaşkanlık makamı değildir. Nedir o zaman?
Nüfusun % 10'nu geçmeyen zengin, söz, itibar (!) ve makam sahibi azınlığın % 90'na egemen olmasıdır. Bu egemenlik sadece iktidar başlığında da değildir.
Şöyle bir toplumumuza bakın! O bahsettiğim % 10, kendi aralarında saf paylaşımı yapmışlardır.
Siyasette olanlar aynı çatı altında ümmetçi, ulusalcı, Atatürkçü, cumhuriyetçi, laik, dinci, milliyetçi, Kürtçü, liberal, demokrat vs. şeklinde ayrışmışlardır.
İş dünyasında olanlara bakın! Aynı şekilde bir kesim (sözde) çağdaş, modern, gelişimci kostümleri ile kendilerini sergilerken bir diğerleri ise aynı kostümlerin üzerine dini ve milli, armalarını işlemiştir.
Medyaya bakın! Aynı hayat standardındaki kişilerin bir kesimi oturdukları rahat koltuklarda, iktidara ve bazı güruhlara bakarak, toplumun milli ve manevi değerlerini aşağılamaya kalkışırken bir diğer kesimde yine aynı fabrikanın imalatı olan koltuklarda oturup, diğer kesimin yaşar tarzlarını, tercihlerini aşağılayıp, kendilerini ön plana çıkarma gayretindeler.
Hele şu şarkıcı, dizi oyuncusu ve mankenlere bir bakın! Hemen hepsi aynı hayat standardında, hemen hepsi aynı şeyleri beraber yaşıyor ama bir kısmı halkı ötelerken bir diğer kısmı ise sözde halkın yanında duruyor.
Düzen aynı arkadaşlar. Düzen aynı, aynı.
Cumhurbaşkanlığı Külliyesine bakın arkadaşlar!
TBMM'ye gönderdiğimiz vekillere bakın!
Beşli çete denilenlere, MÜSİAD'a bakın. TÜSİAD'a ve diğer bileşenlerine bakın.
Fox'a, Ahaber'e, Sözcü'ye, Sabah'a, CNN Türk'e, Tele 1'e, TRT'ye, Halk Tv'ye vs. bakın.
Levent Gültekin'e Cem Küçük'e, Ahmet Hakan'a İsmail Küçükkaya'ya, Nevşin Mengü'ye Nagehan Alçı'ya vs. bir bakın! Sözde farklı düşündüğünü iddia edenlere bir bakın.
Hepsinin tuzu kuru. Hepsinin dünyalığı garanti edilmiş. Hep düzen. Hepsi düzenin adamı.
Dünden bugüne yapılan seçimler malum düzen kesimde, 'kim, öne geçsin' tercihini, millete onaylatma süreçleridir.
Bu yarışlarda kazananlar halkın duygularına, milli ve manevi değerlerine en iyi hitap edenler olmuştur.
Bu düzende kaybeden yoktu. Bu yarışa girenler düzendeki yerlerini korurken kaybeden hep hak olmuştur.
Meşhur hikayedir: Siyasetçinin biri kasaba meydanında nutuk atıyor. Her sözünü, 'bu düzen değişecektir!" diye bitiriyormuş.
Öndeki bir ihtiyar da, o siyasetçinin her 'bu düzen değişecektir' sözüne kafasını sallıyor, elini yumruk yapıp, başparmağını, işaret ve orta parmağının arasına sokuyormuş.
Tabi bu durum o siyasetçinin dikkatini çekiyor. Kürsüden inince, doğruca yaşlı adamın yanına gidiyor ve "Sen bu düzenin değişeceğine inanmıyor musun' diye soruyor.
Yaşlı adam: "İnanırım, inanırım, hiç inanmaz olur muyum!" diyor.
"O halde, ne demeye başını sallıyorsun?"
Yaşlı adam iç çekerek; "Değişir oğlum, değişir, bu düzen de değişir; lakin düzülenler hiç değişmez!" cevabını veriyor.
Yine merhum Ecevit'e atfen anlatılır: Ecevit, bir Mitingde; 'bu düzen değişecek' deyince bir vatandaş, 'düzen hayatından memnun, düzülen ne zaman değişecek' şeklinde cevap vermiş.
Şimdi Sayın Erdoğan'ın, yanındakilerinin ve AKP'nin düzeni aynı.
Bahçeli ve MHP'nin düzeni aynı.
Kılıçdaroğlu ve CHP'nin düzeni aynı.
Akşener ve partisinin ve de diğerlerinin düzeni aynı.
Fox'sun, Halk TV'nin, Ahber'in, ATV'nin, Akit'in, Sabah'ın, Sözcü'nün, Odatv'nin düzenleri aynı.
Hilal Kaplan, Çiğdem Toker, Nevşin Mengü, İsmail Saymaz, Özlem Gürses, Çağlar Cilara, Fatih Portakal, Ertuğrul Özkök, İsmail Saymaz, Nedir Şener, Ahmet Hakan, Zafer Şahin, Kemal Öztürk vs. alayının düzeni aynı.
MÜSİAD'nda bakın. TÜSİAD'nda düzeni aynı.
Gülşen'in de, Uğur Işılak'ında, Cübbeli Ahmet'inde düzeni aynı.
Milletimizi mi soruyor usunuz? Baksanıza hepsi halinden memnun!
Son söz
Biz, kimsenin malın çokluğundan şikayetçi değiliz. Bireylerin kıyafet ve cinsel tercihleri de bizim konumuz değildir. Hele ırk, din, mezhep üzerinden insanları ayrıştırmak şeytanın işidir ki, bizim mücadelemizde şeytan iledir.
Bizim mücadelemiz bu topraklarda can, mal, namus, inanç hürriyetinin tam sağlanması. İnsanımızın onurlu bir hayat sürmesi için açlık değil yoksulluk sınırı üzerinden bir gelire sahip olmasının sağlanmasıdır.
Siyasi bağımsızlığımızı Milli ekonomi Modeli ile ekonomik bağımsızlıkla taçlandırıp tam bağımsız bir devlet haline gelmemiz, ABD'ye, ABD'ye, NATO'ya laf ile değil eğitim ile, sanayi ile, teknoloji ile, ticaret ile 'eyyy' diye hitap edebilmemizdir.
Bizim hedefimiz insanımızı cinsel istismardan çok daha fazla muhatap olduğu milli ve manevi istismarlardan kurtarıp, gerçek Atatürk'ü, İslam'ı, Ehl-i Beyt'i anlamasının önünü açmaktır.
Bizim hedefimiz ilmiyle, bilgisiyle, görgüsüyle kendi kararını verebilen bireyler yetiştirmektir.
En nihai hedefimiz ise Allah rızasına ulaşmaktır.
- 23 yıllık iktidarın her daim mazereti olabilir mi? / 25.04.2025
- Çatlayan sadece fay hatları değil ar damarıdır / 24.04.2025
- Bizim 23 Nisan’dan anladığımız / 23.04.2025
- Türkiye’ye ‘Escobar sistemi’ kurmuşlar / 21.04.2025
- ‘Erdoğan Amca adım Danya Ebu Muhsin’ / 20.04.2025
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025
- Sahada yaşananlar Erdoğan’ı teyit etmiyor / 17.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025