Adaletin mukaddimesi de bu değil mi zaten?
Dürüst olmanın ve dürüst kalmanın anayasası da bu kahramanlığa imza atmak değil mi aslında?
Adaletin tecellisinin, hak ve hukukun yerini bulmasının önünde engel teşkil eden duygulara söz anlatıp onları bir adım geriye çekebilmek… İşte bütün mesele.
Duygularınız sizi, gönlünüzde yer etmiş, bir şekilde gönlünüzde taht kurmuş kişi ya da guruba doğru meylettiriyor, gözü kapalı onları alkışlamanızı teşvik ediyor ama diğer taraftan da bakıyorsunuz ki o kişi ya da gurup alkışlanacak bir fiilin faili değiller.
Duygularınız size; "kendi gözünüzdeki merteği değil, başkasının gözündeki çöpü kurcalamanızı" öğütlüyor ve siz de duygularınıza uyarak kendi gurubunuzun dağ gibi yanlışlarını görmüyorsunuz ama ısrarla karşı tarafın basit hatalarını dağ gibi göstermeye uğraşıyorsunuz.
İnsanlığın zirvesi ve Müslümanlığın da en temel esası, duygulara söz anlatıp haksız akrabadan, yakından ve yandaştan yana değil haktan, haklıdan ve adaletten yana tavır almaktır.
Duygularınız sizi "gözlerimi kaparım vazifemi yaparım" kabilinden gönlünüzün meylettiği kitlenin eksiklerini ve aksaklıklarını yok saymanızı ve dahi her zaman ve zeminde onları haklı saymanızı öğütlüyor ama bir de adaletin kendi kuralları var, ilahi ilkeler var:
"Ey iman edenler! Haktan yana olup var gücünüzle ve bütün işlerinizde adaleti gerçekleştirin. Allah için şahitlik eden insanlar olun. Bu hükmünüz ve şahitliğiniz isterse bizzat kendiniz, anneniz, babanız ve yakın akrabalarınız aleyhinde olsun. İsterse onlar zengin veya fakir bulunsun; çünkü Allah her ikisine de sizden daha yakındır. Onun için, sakın nefsinizin arzusuna uyarak adaletten ayrılmayın. Eğer dilinizi eğip bükerek gerçeği olduğu gibi söylemekten çekinir veya büsbütün şahitlikten kaçarsanız, iyi bilin ki Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır." (Nisa: 135).
"Ey iman edenler! Haktan yana olup var gücünüzle ve bütün işlerinizde adaleti gerçekleştirin ve adalet numunesi şahitler olun. Bir topluluğa karşı, içinizde beslediğiniz kin ve öfke, sizi adaletsizliğe sürüklemesin. Âdil davranın, takvâya en uygun hareket budur. Allah'a karşı gelmekten sakının. Çünkü Allah yaptığınız her şeyden haberdardır." (Maide: 8).
Duygularınızın zebunu olup, duygularınızın mahkûmu olup haksız da olsa, yanlışlar içinde de olsa kendi partinizden, kendi gurubunuzdan yana tavır aldığınızda, hakla olmayı, haklı ile olmayı ve adil olmayı en azından ertelemiş oluyorsunuz ki bu da en basit ifadesi ile insanlığı ertelemiş ve ötelemiş olmakla eş anlamlı bir davranıştır.
Asıl mesele, duygulara söz anlatabilmek, denemeye ne dersiniz?
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Hangi hakla ve ne yüzle? / 13.01.2025
- Bin yalanın ardından… / 13.01.2025
- Gözleri yaş dolu yaşlı insanlar / 12.01.2025
- OĞUL / 11.01.2025
- Aile yılı mı dediniz? Eyvahlar olsun! / 10.01.2025
- Farklı bir ses farklı bir soluk / 08.01.2025
- Sebep ne ki, kimine bin kimine de bir verile? / 07.01.2025
- Hayret! Bunca minareye kılıf mı yetişir? / 06.01.2025
- 2025 geldi hoş geldi / 02.01.2025
- Cümle yolsuzluğu yol eylemişler / 01.01.2025
- Bin yalanın ardından… / 13.01.2025
- Gözleri yaş dolu yaşlı insanlar / 12.01.2025
- OĞUL / 11.01.2025
- Aile yılı mı dediniz? Eyvahlar olsun! / 10.01.2025
- Farklı bir ses farklı bir soluk / 08.01.2025
- Sebep ne ki, kimine bin kimine de bir verile? / 07.01.2025
- Hayret! Bunca minareye kılıf mı yetişir? / 06.01.2025
- 2025 geldi hoş geldi / 02.01.2025
- Cümle yolsuzluğu yol eylemişler / 01.01.2025