Dünyada global güçler uygulamaları ile bütün insanlığın nefretini üzerlerine toplamaktadırlar. Buna karşılık milli refleksler gelişmekte ve ulusal milli değerler öne çıkmaktadır.Kendini, ülkesini, vatanını koruma içgüdüsü hareketlenmekte, milletler kendi milli değerleri etrafında siyasal oluşumlara başlamaktadırlar. Bu nedenle dünyanın pek çok ülkesinde milliyetçi ve ulusal akımlar öne çıkmaktadır.Bu gelişmelere paralel olarak, Irak vahşetine, Filistin ve Afganistan'daki işgale tanık dolan Türkiye'de de ulusal duruş halkın siyasette merkezine oturdu. IMF ve AB dayatmaları, ABD'nin emrivakileri Türk insanını uyandırdı. Ulusalcılık ve milliyetçilik, bir fikir olmasına rağmen kitle hareketine dönüştü. Milliyetçilik, dindarlık ve bağımsızlık söylemleri ile bir parti de iktidar partisi ile yarışır vaziyete girdi.BOP'un eş başkanı olmakla övünen ve "Ilımı İslam"ın Türkiye üzerinden İslam ülkelerine transferine canı gönülden destek veren bir başbakanın başında bulunduğu hükümet bu gelişmelerden rahatsız olmaktadır. Dışarının taleplerini millete kabul ettirmeyi temel siyaset edinen hükümet, bu milli refleks karşısında ve de siyasi aksiyon karşısında telaşa kapılmaktadır. Çünkü artık bütün iddiaları çürümüştür.Vatandaş işsiz ve açtır. Yoksuldur. Gençleri hristiyanlaştırma faaliyetlerinin önü olabildiğince AB'ye uyum adı altında açılmıştır. Dış politikada ABD'nin şamar oğlanına çevrilmiştir Türkiye. İktidar bütün söylemlerinde iflas etmiştir. Millete ters düşmüştür.Atlantik ötesinin, bizzat başbakanın kendisinden ABD aleyhtarlığını önlemesi ve bizzat bu konuyu takip etmesini takriben bir yıl önce istediğini unutmayalım. Vatanına, namusuna, ülkesine sahip çıkanları, evini-barkını müdafaa edenleri, Filistin'de, Afganistan'da, Bosna'da, Irak'ta, Telafer'de ve bugün Kerkük'te "terörist" diye ilan eden global güçler, ulusalcıları ve milliyetçileri Türkiye'de de illegal, hukuk dışı ilan etme cüretkârlığına kalkıştı. Ve maalesef hükümet de bu argümana sarılmayı siyasi bir manevra kabul etti.Şimdi devamlı öne çıkan ve büyüyen, halka mal olup iktidara yürüyen, siyasi bir hareketin ve milliyetçi söylemin önü dünyada ve ülkemizde bu kadar açıkken, cinayetlere yeltenmek veya şaibe doğuracak herhangi bir olaya karışarak, kendi önünü kesmesi mümkün olabilir mi ? Asla olamaz.O halde son işlenen cinayette, ulusal düşünceyi aramak, Trabzon'u mahkum etmek hadisenin gerçek faillerini, arkadaki atlantlik ötesi eli gizlemek anlamına gelir.Menfur cinayetten yararlananlar kimdir?Sözde soykırım iddiasında bulunanlar ve bunu yasalaştırmak isteyenler. AB ve ABD Ermeni kapısı açılsın diyenler ve onların güdümünde siyaset yapanlardır. Cinayet sonrası gelişmeler, gerçek katilleri hükümetin sorumluluğunda aramak ve o dairenin dışına çıkmamak gerektiğini gösteriyor. Bunun dışındaki çabalar kamuoyunu yanıltmaya yöneliktir.Milliyetçi ve bağımsız Türkiye siyasetine, bu oyunlar ancak gübre mesabesindedir. Hiçbir entrika Bağımsız Türkiye Hareketinin önünde engel olamayacaktır. Şer düşman başına, iyilik dostlar başına...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Dr. Abdullah Terzi / diğer yazıları
- “Tüketim en büyük kaynaktır” / 11.12.2019
- Mesaj TV’ye kavuştuk / 06.12.2019
- NATO neye yarar ki? / 04.12.2019
- Haydar Baş Çin’de değil, Türkiye’de / 28.11.2019
- Erdoğan–Trump görüşmesi ve Sayın Baş / 16.11.2019
- ‘ABD bitmiştir’ / 01.11.2019
- Bu Meclis off! / 28.10.2019
- ‘Bağımsızlık güneşi doğuyor’ / 25.10.2019
- Kolay değil 18 yıl geçti… / 26.09.2019
- ‘Materyalizm ne saçma şey!’ / 19.08.2019
- Mesaj TV’ye kavuştuk / 06.12.2019
- NATO neye yarar ki? / 04.12.2019
- Haydar Baş Çin’de değil, Türkiye’de / 28.11.2019
- Erdoğan–Trump görüşmesi ve Sayın Baş / 16.11.2019
- ‘ABD bitmiştir’ / 01.11.2019
- Bu Meclis off! / 28.10.2019
- ‘Bağımsızlık güneşi doğuyor’ / 25.10.2019
- Kolay değil 18 yıl geçti… / 26.09.2019
- ‘Materyalizm ne saçma şey!’ / 19.08.2019