Dünden devam...

Son kısmı editörün dalgınlığına kurban giden dünkü yazımdan önce karışık çıkan paragrafı bir daha yazayım.

"Bu öyle bir derin devletti ki; Sadece Türk şehri Samarra'da, yaşları 6 ile 65 arası 4000 Müslüman kadının ırzına geçilmesine, Afganistan'da, Irak'ta yüz binlerce masumun kanına girilmesine sebep olan, gidemediği yerlerde de başkalarının aynı zulmü işlemesini teşvik eden ABD'de ikamet edenlere methiyeler dizdirmiyor. Bush'a övgüler dizdirtip, ABD kuklası Ladin'e beddua ettirmiyor. Kurban olayım böylesi derin devlete..."

Dünkü yazıda karışık çıkan paragraf bu idi.

Sayın Gülen'in Yahudi Liderler Heyeti ile yaptığı "tarihi" görüşme için 10 mart 1998 tarihli Zaman'ı bulup okuyabilirsiniz. Haber, Selçuk Gültaşlı imzasını taşıyor.

Öncelikle malum gazeteyi bulup okumanızı tavsiye ederim. Bulamazsanız gazetenin arşivinden yararlanın.

Ama arşivde aynı metni bulmanız imkansız.

Çünkü, gazetedeki haber; "Jacop Stein, Kenneth Jacobson ve Leon Levy'den oluşan heyet daha sonra Fethullah Gülen'e kutsal topraklarda bulunmuş 2000 yıllık bir testi hediye etti" şeklinde devem edip şu paragrafla bitiyor.

GÜLEN'DEN

ULUSLARARASI KİTAP

"Görüşmede; Gülen'in, ABD'nin en etkili Yahudi lobisi olan Anti-Defamation League (ADL)'nin teklifiyle hazırladığı hoşgörü ve diyalogla ilgili kitap da gündeme geldi. Gülen, İngilizce olarak hazırlanan kitap üzerinde çalışmalarının tamamlanmak üzere olduğunu, bittiğinde insanların hizmetine sunacağını söyledi. Kitap, ADL tarafından basılarak dünyanın dört bir yanına dağıtılacak. ADL, Başbakan Mesut Yılmaz'a verdiği ödülle dikkatleri üzerine çekmişti."

İşte bu son paragrafı arşivde yok.

Niye yok?

Onu ben bilemem, yetkililere sorun.

Biz, hiçbir zaman, hiçbir şekilde, hiç kimseye iftira atmadık.

Böylesi bir ucuzculuktan da Allah'a sığınırız.

Çünkü "zerrenin hesabını vereceğimize dair" sarsılmaz bir imanımız var.

Bizim beklediğimiz, ya da Müslüman olana yakışan, hakaret etmek, sövüp saymak değildir.

Müslüman olana yakışan, bütün bu yapılanları makul ve mantıklı bir izaha kavuşturmasıdır.

Neleri mi?

Bir Müslüman kadını bir papazla evlendirmek ne içindi?

Muhammed'e (as) iman şart olmayıp, sadece bir kemal/bir centilmenlik nasıl olabiliyordu?

Papazlara iftar duası yatırmanın sebebi neydi?

Kur'an'daki Yahudi ve Hıristiyanları azarlayan ayetlerin bugün niçin geçerli olmuyordu?

Biz Müslümanlar "Ehl-i kitapla amentüde nasıl müttefik" olabiliyorduk?

En son yapılan diyalog sempozyumunda ezan ile çan aynı anda niçin servise kondu?

Kurulan bir minyatür sırat köprüsünden önce papazlar ve hahamlar, en son olarak da Müslümanlar niye geçirildi?

Madem ki gayr-i müslimler de sırattan geçecek, o zaman Müslümanların abdest alırken ayaklarını her yıkayışta; "ya Rabbi sırat köprüsü geçerken ayaklarımı kaydırtma" diye dua etmelerine ne gerek var?

Hazırlanan Kur'an mealine İncil'den pasajlar niye konuldu?

Bunlara ve diğer yapılanlara mantıklı bir açıklama yapmak gerekirken başka bir takım seviyesiz çıkışlara tevessül etmek, mukaddes değerlere saldırmak, iftira atmak Müslüman olana asla yakışmaz.

Açıklama, ama mantıklı bir açıklama bekliyorum.

Hakaret ve iftira ancak bir acziyet sığınağıdır.

Haklı olan, doğru istikamette bulunan asla bu seviyesizliklere tevessül etmez.