Duyduklarına ve gördüklerine göre düşünenler başkalarının rüzgarına yelken açmaktan kurtulamazlar. Halk arasında bunun adı "Başkalarının dümensuyuna gitmektir."
Kendi kendinize çok iyi niyetli de olsanız veya kendinizi öyle de kabul etseniz dümensuyuna girdiklerinize hizmet etmekten başka bir şeye yaramazsınız.
Hatta siz dümensuyuna girdiklerinize çok açık ve şiddetli muhalefet yapmış olsanız dahi durum değişmez.
Sizi alkışlayanlar ve sizi sadece bu muhalefetteki görüntünüzden dolayı destekleyenler bile o dümensuyundan kendilerini kurtaramıyorlar.
Başta ABD olmak üzere Batı dünyasının hedef ve maksadına ulaşabilmek için çizdiği ve uyguladığı en sinsi planlardan biri de budur.
İpleri elinde tutan Batı böylece muhaliflerini de istediği gibi oynatmaktadır.
"Bekara karı boşamak" kolay olduğu için kendi ülkesinde kendi değer yargılarına muhalefet edenleri hem bu değerlerden uzak olmalarında, hem de kendilerini kaptırdıkları dümensularında değerlendirmek gerekir. Aksi taktirde toplumun tamamını o birilerinin dümensularında boğma yarışına biz de ortak olmuş oluruz.
O halde duyduklarımızın ve gördüklerimizin doğruluk derecesinden önce kaynağını ve temelini görmek ve bilmek lazım.
Evet! Ortada bir yiyecek var. Ama, bu yaşamak için gerekli olan rızık cinsinden bir yiyecek midir? Yoksa, hayatın veya özgürlüğün sonunu hazırlayan bir tuzak yemi midir?
İşte, eğer, hayatınızı duyduklarınıza ve gördüklerinize göre yönlendirirseniz bütün ömrünüz kendi rızkınızı teminden ziyade başkalarının sizin önünüze koyduklarını toplamakla geçer.
Neticede bu ülkenin insanları olarak bu ülke coğrafyasının herhangi bir yerinde olabiliriz. Köyünde, kasabasında, kentinde olduğu gibi. Tarlasında, bağında, bahçesinde, işyerinde, fabrikasında, dairesinde, camisinde, okulunda, kışlasında olduğu gibi...
Fakat bu ülke insanları kim olursa olsun bir başka ülkenin veya ülkelerin dümensuyunda olamazlar. Herkes öncelikle bu ülkenin ve bu ülke insanının varlığını, geleceğini, birlik ve beraberliğini, huzur ve güvenini, kalkınmasını, yücelmesini düşünmekle, korumakla sorumludur.
Devlet olmanın da, millet olmanın da, toprağı vatan yapmanın da birinci şartı budur.
Bunun içinde bağımsız ve güçlü olmak şarttır. Bağımsızlığın da güçlü olmanın da tek adresi millettir.
Kendi kendinize çok iyi niyetli de olsanız veya kendinizi öyle de kabul etseniz dümensuyuna girdiklerinize hizmet etmekten başka bir şeye yaramazsınız.
Hatta siz dümensuyuna girdiklerinize çok açık ve şiddetli muhalefet yapmış olsanız dahi durum değişmez.
Sizi alkışlayanlar ve sizi sadece bu muhalefetteki görüntünüzden dolayı destekleyenler bile o dümensuyundan kendilerini kurtaramıyorlar.
Başta ABD olmak üzere Batı dünyasının hedef ve maksadına ulaşabilmek için çizdiği ve uyguladığı en sinsi planlardan biri de budur.
İpleri elinde tutan Batı böylece muhaliflerini de istediği gibi oynatmaktadır.
"Bekara karı boşamak" kolay olduğu için kendi ülkesinde kendi değer yargılarına muhalefet edenleri hem bu değerlerden uzak olmalarında, hem de kendilerini kaptırdıkları dümensularında değerlendirmek gerekir. Aksi taktirde toplumun tamamını o birilerinin dümensularında boğma yarışına biz de ortak olmuş oluruz.
O halde duyduklarımızın ve gördüklerimizin doğruluk derecesinden önce kaynağını ve temelini görmek ve bilmek lazım.
Evet! Ortada bir yiyecek var. Ama, bu yaşamak için gerekli olan rızık cinsinden bir yiyecek midir? Yoksa, hayatın veya özgürlüğün sonunu hazırlayan bir tuzak yemi midir?
İşte, eğer, hayatınızı duyduklarınıza ve gördüklerinize göre yönlendirirseniz bütün ömrünüz kendi rızkınızı teminden ziyade başkalarının sizin önünüze koyduklarını toplamakla geçer.
Neticede bu ülkenin insanları olarak bu ülke coğrafyasının herhangi bir yerinde olabiliriz. Köyünde, kasabasında, kentinde olduğu gibi. Tarlasında, bağında, bahçesinde, işyerinde, fabrikasında, dairesinde, camisinde, okulunda, kışlasında olduğu gibi...
Fakat bu ülke insanları kim olursa olsun bir başka ülkenin veya ülkelerin dümensuyunda olamazlar. Herkes öncelikle bu ülkenin ve bu ülke insanının varlığını, geleceğini, birlik ve beraberliğini, huzur ve güvenini, kalkınmasını, yücelmesini düşünmekle, korumakla sorumludur.
Devlet olmanın da, millet olmanın da, toprağı vatan yapmanın da birinci şartı budur.
Bunun içinde bağımsız ve güçlü olmak şarttır. Bağımsızlığın da güçlü olmanın da tek adresi millettir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ali Gedik / diğer yazıları
- Milli Çözüm Milli Ekonomi Modeli / 03.07.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010