İlgililer-ilgisizler, yetkililer-yetkisizler ülke problemlerini çözüm derken düğüm üstüne düğüm vurmaya devam ediyorlar. Çöz çözebilirsen.
Ve işin en garibi ve de en tehlikelisi ülke problemlerine son düğümü vurmak üzere gelen sayın Kemal Derviş'in de son çare, son şans olarak değerlendirilmesidir.
Başta medya ve Tüsiad olmak üzere, Kemal Derviş bu ülkenin son şansı ve son çaresidir, diyorlar. Esasen bu ifadeler ve sahipleri çok ciddi ve detaylı test ve tahlillere tabi tutulmalıdır.
Eğer gerçekten Türkiye son şans ile karşı karşıya gelmişse, Türkiye'yi bu hale getirenlerin durumu ne olacaktır. Bunlar kimlerdir. Ve bunlar Kemal Derviş'i son şans ve son çare olarak görenlerden daha başkaları mıdır?
Eğer Türkiye böyle bir noktadadır da Kemal Derviş son şans ve son çare ise Kemal Derviş'in emsallerinden ve öncekilerden farkı nedir.
Kaldı ki her türlü dayatmaya, yönlendirmeye, şartlandırmaya, göz boyamaya ve kafa ütülemeye rağmen akl-ı selim sahibi herkes Kemal Derviş'in değil son şans ve son çare olması herhangi bir derde derman olmasının sözkonusu olmadığı gibi ülkeyi daha içinden çıkılmaz bağımlı politikalara sürüklediğini çok iyi biliyor.
O halde bazı çevrelerin Kemal Derviş'i öne çıkarmasının ve bir kurtarıcı gibi ardına düşmesinin sebebi nedir. Ve bütün bunlara karşı bayan Derviş'in her ne manada kulandı ise, "Kemal Derviş 'mesih' değildir" demek zorunda kalması... Acaba nasıl değerlendirilmelidir.
Bunun Türkiye gerçeklerinde bir ifadesi var. Evet bu siyasi çevreler, patronlar ve malum medya için gerçekten Kemal Derviş son şans ve son çaredir. Çünkü artık halk uyandı. Halk bugüne kadarki bütün politikaları tek tek denedi. Sağını da denedi, solunu da denedi, milliyetçiliğini de denedi.
Bütün bu denemelerden sonra vatandaş üç aşağı beş yukarı hepsinin boyunun ölçüsünü gördü. Ve bugün hiç bir parti muhalefeti de, iktidarı da barajı aşamıyor. Millet Kuvayı Milliye ruhuyla kendisine dönüyor. Emaneti geri istiyor. Bu da bazılarının işine gelmiyor. Onun için Kemal Derviş'i her ne kadar Müslüman bir ülkede "mesih" olarak ilan edemeseler bile, daha Türkçe bir ifadeyle "son şans ve son çare" olarak ilan etmek ve ardına düşmekten başka çareleri yok...
İşte hükümeti Kemal Derviş'e teslim edenlerin, onu son şans ve son çare olarak görenlerin içyüzü budur. Yoksa Türkiye'nin meselelerinin çözümü falan değil. Zaten Kemal Derviş'in de böyle bir niyeti de, imkanı da yok. "Tencere dibin kara, seninki benden kara."
Eğer bugün çözüm aradığını iddia edenler gerçekten çözüm arasa idiler şimdiye kadar bin defa bulunmuştu. Tesadüfen de olsa bir kere o çözümü bulabilirdiler. Onlar mahalledeki evleri satın alıp halkı kiracı durumuna düşürüp bir gün sırası geldiğinde de kapı dışarı etmeyi planladıkları için çözümü da, çareyi de hep bu çizgide aramışlardır.
Onun için Kemal Derviş de biçilmiş kaftandır. Baksanıza, bayan Derviş de Türkiye aşığı imiş. Ve daha da önemlisi bayan Derviş; "Bir gün Türkiye'ye mutlaka döneceğimizi biliyorduk" diyor.
Bu ne kehanet!.. Bu herşeyi bilmek, bu geleceği bilmek var ya... İşte altı çizilmesi ve bütün ince ayrıntılarına, kılcal damarlarına kadar tahlil edilmesi gereken ana mesele budur.
1997 yılında Kemal Derviş Bey'le evlenen Amerikalı gelinimiz "Türkiye'ye bir gün mutlaka geleceğimizi biliyorduk" diyor.
Peki şimdi, Sayın Devlet Bahçeli, daha önce "siz kimden yanasınız" diye sorduğu soruya bir ikinci soru ekleyerek, Bayan Derviş'in kehanetini ve Türkiye aşkını da hesaba katarak, "Peki siz niçin gelecektiniz?" deme ihtiyacını hissediyor mu acaba?
Sayın Bahçeli bunu sorar mı sormaz mı bilmem ama... Halk bu soruyu sormaya başladı bile.
Ve işin en garibi ve de en tehlikelisi ülke problemlerine son düğümü vurmak üzere gelen sayın Kemal Derviş'in de son çare, son şans olarak değerlendirilmesidir.
Başta medya ve Tüsiad olmak üzere, Kemal Derviş bu ülkenin son şansı ve son çaresidir, diyorlar. Esasen bu ifadeler ve sahipleri çok ciddi ve detaylı test ve tahlillere tabi tutulmalıdır.
Eğer gerçekten Türkiye son şans ile karşı karşıya gelmişse, Türkiye'yi bu hale getirenlerin durumu ne olacaktır. Bunlar kimlerdir. Ve bunlar Kemal Derviş'i son şans ve son çare olarak görenlerden daha başkaları mıdır?
Eğer Türkiye böyle bir noktadadır da Kemal Derviş son şans ve son çare ise Kemal Derviş'in emsallerinden ve öncekilerden farkı nedir.
Kaldı ki her türlü dayatmaya, yönlendirmeye, şartlandırmaya, göz boyamaya ve kafa ütülemeye rağmen akl-ı selim sahibi herkes Kemal Derviş'in değil son şans ve son çare olması herhangi bir derde derman olmasının sözkonusu olmadığı gibi ülkeyi daha içinden çıkılmaz bağımlı politikalara sürüklediğini çok iyi biliyor.
O halde bazı çevrelerin Kemal Derviş'i öne çıkarmasının ve bir kurtarıcı gibi ardına düşmesinin sebebi nedir. Ve bütün bunlara karşı bayan Derviş'in her ne manada kulandı ise, "Kemal Derviş 'mesih' değildir" demek zorunda kalması... Acaba nasıl değerlendirilmelidir.
Bunun Türkiye gerçeklerinde bir ifadesi var. Evet bu siyasi çevreler, patronlar ve malum medya için gerçekten Kemal Derviş son şans ve son çaredir. Çünkü artık halk uyandı. Halk bugüne kadarki bütün politikaları tek tek denedi. Sağını da denedi, solunu da denedi, milliyetçiliğini de denedi.
Bütün bu denemelerden sonra vatandaş üç aşağı beş yukarı hepsinin boyunun ölçüsünü gördü. Ve bugün hiç bir parti muhalefeti de, iktidarı da barajı aşamıyor. Millet Kuvayı Milliye ruhuyla kendisine dönüyor. Emaneti geri istiyor. Bu da bazılarının işine gelmiyor. Onun için Kemal Derviş'i her ne kadar Müslüman bir ülkede "mesih" olarak ilan edemeseler bile, daha Türkçe bir ifadeyle "son şans ve son çare" olarak ilan etmek ve ardına düşmekten başka çareleri yok...
İşte hükümeti Kemal Derviş'e teslim edenlerin, onu son şans ve son çare olarak görenlerin içyüzü budur. Yoksa Türkiye'nin meselelerinin çözümü falan değil. Zaten Kemal Derviş'in de böyle bir niyeti de, imkanı da yok. "Tencere dibin kara, seninki benden kara."
Eğer bugün çözüm aradığını iddia edenler gerçekten çözüm arasa idiler şimdiye kadar bin defa bulunmuştu. Tesadüfen de olsa bir kere o çözümü bulabilirdiler. Onlar mahalledeki evleri satın alıp halkı kiracı durumuna düşürüp bir gün sırası geldiğinde de kapı dışarı etmeyi planladıkları için çözümü da, çareyi de hep bu çizgide aramışlardır.
Onun için Kemal Derviş de biçilmiş kaftandır. Baksanıza, bayan Derviş de Türkiye aşığı imiş. Ve daha da önemlisi bayan Derviş; "Bir gün Türkiye'ye mutlaka döneceğimizi biliyorduk" diyor.
Bu ne kehanet!.. Bu herşeyi bilmek, bu geleceği bilmek var ya... İşte altı çizilmesi ve bütün ince ayrıntılarına, kılcal damarlarına kadar tahlil edilmesi gereken ana mesele budur.
1997 yılında Kemal Derviş Bey'le evlenen Amerikalı gelinimiz "Türkiye'ye bir gün mutlaka geleceğimizi biliyorduk" diyor.
Peki şimdi, Sayın Devlet Bahçeli, daha önce "siz kimden yanasınız" diye sorduğu soruya bir ikinci soru ekleyerek, Bayan Derviş'in kehanetini ve Türkiye aşkını da hesaba katarak, "Peki siz niçin gelecektiniz?" deme ihtiyacını hissediyor mu acaba?
Sayın Bahçeli bunu sorar mı sormaz mı bilmem ama... Halk bu soruyu sormaya başladı bile.
Ali Gedik / diğer yazıları
- Milli Çözüm Milli Ekonomi Modeli / 03.07.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010