Atatürk tam manasıyla iman ve itikat sahibi bir insandı. Atatürk'ün yakınında olan kişilerin ağzından gelin dindar Atatürk'ü tanımaya çalışalım.
"Ne zaman yemin etse 'Vallahülazim, Billahülazim' derdi. Bakınız, her ikisi de rahmete kavuşmuş iki insan için, bir hatıramı yazayım, belki bunu hiç kimse bilmez yahut yazmak istememişlerdir.
Hiç unutmam, Ulus'ta şimdiki Merkez Bankası'nın olduğu yerde, çok eskiden 'Fresko' adıyla bir bar açılmıştı. Sahibi nasıl olmuşsa rahmetli Salih Bozok'u kandırmış ortak olarak almıştı. Herhalde onun mevkiinden faydalanmayı düşünmüş olacak. Atatürk, yakınlarının asla böyle kirli işlere girmesini istemez ve tahammül edemezdi. O gözü gibi sevdiği Salih Bozok'a bizim yanımızda, 'Salih, Vallahülazim senin burnunu yerlere sürterim. Nasıl olur sen bar işletirsin, bunu kendine nasıl layık buldun!' diye gürlemişti.
Zavallı Salih Bozok, soğuk soğuk terler dökmüş ve hemen o işi tasfiye etmek suretiyle kurtulmuştu." (İsmail Hakkı Tekçe, Atatürk, Din ve Laiklik, s.141).
"Tekkeler Atatürk'ün emriyle değil, kanun hükümleri gereğince kapatılmıştır. Son zamanlarda bu kutsal çatılar zikir meclisinden ayrılmış, bazı tekkeler İslam dininin kesin olarak haram eylediği kötü şeylere sahne olmuşlardı. Tekkeler kapatıldığı gün, Kenan Rifai Hazretleri aynen şöyle buyurmuşlardı:
Tekkelerin kapatılması çok isabetli oldu. Tekke şeyhlerinin birçokları cahildi, şeyh demek, mürşid demektir, cahil bir insan mürşid olamaz. Gerçek mürşid sadece tekkede değil, her yerde halkı irşad edebilir. İftira ve yalan en büyük günahlardandır. Kur'an 'iftiraya cüret edenler yalan söyleyenler mü'min değildirler' buyuruyor. Atatürk'e dinsiz diye iftira edenler, Kur'an ayetlerini inkâr etmiş olurlar.
Ayıptır Efendiler; Atatürk'e dil uzatmayınız, Atatürk devrini kötülemeyiniz." (Mehmet Saray, Atatürk'ü Nasıl Tanımalıyız?, s.388).
Fakat ne tuhaftır ki bu ve benzeri sözlerine çevresinde yaşayan kişiler defalarca şahit olmuş olmalarına rağmen, birçoğu dile getirmemiştir. Hatta dile getirmemek bir tarafa dursun, Mustafa Kemal Atatürk'ü dinsizlikle ve kâfirlikle çirkince itham etmişlerdir. Şimdi soruyorum, yaşamı boyunca Allah'ın adını ağzından düşürmeyen ve Rabbinin yardımını attığı her adımda isteyen Atatürk mü dinsiz, yoksa din kisvesi altında dini istismar eden ikiyüzlü, vatan hainleri mi?
(devam edecek?)
"Ne zaman yemin etse 'Vallahülazim, Billahülazim' derdi. Bakınız, her ikisi de rahmete kavuşmuş iki insan için, bir hatıramı yazayım, belki bunu hiç kimse bilmez yahut yazmak istememişlerdir.
Hiç unutmam, Ulus'ta şimdiki Merkez Bankası'nın olduğu yerde, çok eskiden 'Fresko' adıyla bir bar açılmıştı. Sahibi nasıl olmuşsa rahmetli Salih Bozok'u kandırmış ortak olarak almıştı. Herhalde onun mevkiinden faydalanmayı düşünmüş olacak. Atatürk, yakınlarının asla böyle kirli işlere girmesini istemez ve tahammül edemezdi. O gözü gibi sevdiği Salih Bozok'a bizim yanımızda, 'Salih, Vallahülazim senin burnunu yerlere sürterim. Nasıl olur sen bar işletirsin, bunu kendine nasıl layık buldun!' diye gürlemişti.
Zavallı Salih Bozok, soğuk soğuk terler dökmüş ve hemen o işi tasfiye etmek suretiyle kurtulmuştu." (İsmail Hakkı Tekçe, Atatürk, Din ve Laiklik, s.141).
"Tekkeler Atatürk'ün emriyle değil, kanun hükümleri gereğince kapatılmıştır. Son zamanlarda bu kutsal çatılar zikir meclisinden ayrılmış, bazı tekkeler İslam dininin kesin olarak haram eylediği kötü şeylere sahne olmuşlardı. Tekkeler kapatıldığı gün, Kenan Rifai Hazretleri aynen şöyle buyurmuşlardı:
Tekkelerin kapatılması çok isabetli oldu. Tekke şeyhlerinin birçokları cahildi, şeyh demek, mürşid demektir, cahil bir insan mürşid olamaz. Gerçek mürşid sadece tekkede değil, her yerde halkı irşad edebilir. İftira ve yalan en büyük günahlardandır. Kur'an 'iftiraya cüret edenler yalan söyleyenler mü'min değildirler' buyuruyor. Atatürk'e dinsiz diye iftira edenler, Kur'an ayetlerini inkâr etmiş olurlar.
Ayıptır Efendiler; Atatürk'e dil uzatmayınız, Atatürk devrini kötülemeyiniz." (Mehmet Saray, Atatürk'ü Nasıl Tanımalıyız?, s.388).
Fakat ne tuhaftır ki bu ve benzeri sözlerine çevresinde yaşayan kişiler defalarca şahit olmuş olmalarına rağmen, birçoğu dile getirmemiştir. Hatta dile getirmemek bir tarafa dursun, Mustafa Kemal Atatürk'ü dinsizlikle ve kâfirlikle çirkince itham etmişlerdir. Şimdi soruyorum, yaşamı boyunca Allah'ın adını ağzından düşürmeyen ve Rabbinin yardımını attığı her adımda isteyen Atatürk mü dinsiz, yoksa din kisvesi altında dini istismar eden ikiyüzlü, vatan hainleri mi?
(devam edecek?)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Gülsüm Kavak / diğer yazıları
- 30 Ağustos Zafer Bayramımız kutlu olsun -2- / 29.08.2021
- 30 Ağustos Zafer Bayramımız kutlu olsun -1- / 28.08.2021
- Üç ayların fazileti ve önemi-IV / 23.02.2021
- Üç ayların fazileti ve önemi-III / 22.02.2021
- Üç ayların fazileti ve önemi-II / 19.02.2021
- Üç ayların fazileti ve önemi-I / 18.02.2021
- Sevgi ispat ister / 12.10.2020
- Muharrem ayı ve oruç / 23.08.2020
- Prof. Dr. Haydar Baş ve ulusal egemenlik / 25.04.2020
- O, herkesten farklıydı / 23.04.2020
- 30 Ağustos Zafer Bayramımız kutlu olsun -1- / 28.08.2021
- Üç ayların fazileti ve önemi-IV / 23.02.2021
- Üç ayların fazileti ve önemi-III / 22.02.2021
- Üç ayların fazileti ve önemi-II / 19.02.2021
- Üç ayların fazileti ve önemi-I / 18.02.2021
- Sevgi ispat ister / 12.10.2020
- Muharrem ayı ve oruç / 23.08.2020
- Prof. Dr. Haydar Baş ve ulusal egemenlik / 25.04.2020
- O, herkesten farklıydı / 23.04.2020