Atamız hakkında özellikle de dine ve diyanete bakışıyla ilgili gerek kendi yaşadığı dönemde, gerekse vefatından günümüze kadar olan dönemde iftiralar atılmıştır. Hem kendisi hakkında hem de ailesi hakkındaki asılsız iddialarla bazı kesimler tarafından karalanmaya çalışılan Mustafa Kemal Atatürk'ü, çeşitli yer ve zamanlarda yapmış olduğu demeçlerle tanımaya çalışalım.
Atatürk'ün 1 Mart 1922 tarihinde Meclis'ta yaptığı konuşmasından bir bölüm paylaşmak istiyorum:
"Efendiler! Camilerin ve mescitlerin minberinden halkı tenvir ve irşad edecek kıymetli hutbelerin muhteviyatına halkça itila imkanını temin, Şeriye Vekaleti celilesinin mühim bir vazifesidir. Minberlerden halkın anlayabileceği lisanla ruh ve dimağa hitap olunmakla Ehl-İslam'ın vücudu canlanır, dimağı saflanır, imanı kuvvetlenir, kalbi cesaret bulur. Fakat buna nazaran huteba-i kiramın haiz olmaları lazım gelen evsaf-ı ilmiye, liyakat-ı mahsusa ve ahval-i aleme vukuf haiz-i ehemmiyettir. Bütün vaiz ve hatiplerin bu ümmiyeye hadim olacak surette yetiştirilmesine Şeriye Vekaleti'nin sarf-ı mukteret edeceğini ümit ederim."
Yine Mustafa Kemal Atatürk'ün kendisine 1923 yılında armağan olarak bir Kur'an-ı Kerim gelmesi üzerine teşekkürü şu şekilde olmuştur:
"Bence kıymetini takdire imkan olmayan bu hediyeyi, en derin ve hürmetkar duygularımla muhafaza edeceğim."
22 Ocak 1923 tarihli Bursa'da Şark Sineması'nda yaptığı konuşmasında halka şu şekilde seslenmiştir:
"Milletimiz din ve dil gibi kuvvetli iki fazilete maliktir. Bu faziletleri hiçbir kuvvet milletimizin kalp ve vicdanından çekip alamamıştır ve alamaz, insanlar mütekabil olmak için bazı şeylere muhtaçtır?"
7 Şubat 1923 tarihli Balıkesir'de cami minberinde saatlerce irad ettiği hutbesinden bir bölüm ise şöyledir:
"Ey millet, Allah birdir. Şanı büyüktür. Allah'ın selameti, atifeti ve hayrı üzerinize olsun. Peygamberimiz Efendimiz Hazretleri, Cenab-ı Hak tarafından insanlara hakayiki diniyeyi tebliğe memur ve resul olmuştur. Kanunu esasisi, cümlemizce malumdur ki Kur'an-ı Azimü-şandaki husustur. İnsanlara feyz ruhu vermiş olan dinimiz, son dindir. Ekmel dindir.
(?) Efendiler, hutbe demek nasa hitap etmek, yani söz söylemek demektir. Hutbenin manası budur. Hutbe denildiği zaman bundan birtakım mefhum ve manalar çıkarılmamalıdır. Hutbeyi irad eden hatiptir. Yani söz söyleyen demektir. Biliyoruz ki Hazreti Peygamber zaman-ı saadetlerinde hutbeyi kendisi irad ederlerdi."
(devam edecek?)
Atatürk'ün 1 Mart 1922 tarihinde Meclis'ta yaptığı konuşmasından bir bölüm paylaşmak istiyorum:
"Efendiler! Camilerin ve mescitlerin minberinden halkı tenvir ve irşad edecek kıymetli hutbelerin muhteviyatına halkça itila imkanını temin, Şeriye Vekaleti celilesinin mühim bir vazifesidir. Minberlerden halkın anlayabileceği lisanla ruh ve dimağa hitap olunmakla Ehl-İslam'ın vücudu canlanır, dimağı saflanır, imanı kuvvetlenir, kalbi cesaret bulur. Fakat buna nazaran huteba-i kiramın haiz olmaları lazım gelen evsaf-ı ilmiye, liyakat-ı mahsusa ve ahval-i aleme vukuf haiz-i ehemmiyettir. Bütün vaiz ve hatiplerin bu ümmiyeye hadim olacak surette yetiştirilmesine Şeriye Vekaleti'nin sarf-ı mukteret edeceğini ümit ederim."
Yine Mustafa Kemal Atatürk'ün kendisine 1923 yılında armağan olarak bir Kur'an-ı Kerim gelmesi üzerine teşekkürü şu şekilde olmuştur:
"Bence kıymetini takdire imkan olmayan bu hediyeyi, en derin ve hürmetkar duygularımla muhafaza edeceğim."
22 Ocak 1923 tarihli Bursa'da Şark Sineması'nda yaptığı konuşmasında halka şu şekilde seslenmiştir:
"Milletimiz din ve dil gibi kuvvetli iki fazilete maliktir. Bu faziletleri hiçbir kuvvet milletimizin kalp ve vicdanından çekip alamamıştır ve alamaz, insanlar mütekabil olmak için bazı şeylere muhtaçtır?"
7 Şubat 1923 tarihli Balıkesir'de cami minberinde saatlerce irad ettiği hutbesinden bir bölüm ise şöyledir:
"Ey millet, Allah birdir. Şanı büyüktür. Allah'ın selameti, atifeti ve hayrı üzerinize olsun. Peygamberimiz Efendimiz Hazretleri, Cenab-ı Hak tarafından insanlara hakayiki diniyeyi tebliğe memur ve resul olmuştur. Kanunu esasisi, cümlemizce malumdur ki Kur'an-ı Azimü-şandaki husustur. İnsanlara feyz ruhu vermiş olan dinimiz, son dindir. Ekmel dindir.
(?) Efendiler, hutbe demek nasa hitap etmek, yani söz söylemek demektir. Hutbenin manası budur. Hutbe denildiği zaman bundan birtakım mefhum ve manalar çıkarılmamalıdır. Hutbeyi irad eden hatiptir. Yani söz söyleyen demektir. Biliyoruz ki Hazreti Peygamber zaman-ı saadetlerinde hutbeyi kendisi irad ederlerdi."
(devam edecek?)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Gülsüm Kavak / diğer yazıları
- 30 Ağustos Zafer Bayramımız kutlu olsun -2- / 29.08.2021
- 30 Ağustos Zafer Bayramımız kutlu olsun -1- / 28.08.2021
- Üç ayların fazileti ve önemi-IV / 23.02.2021
- Üç ayların fazileti ve önemi-III / 22.02.2021
- Üç ayların fazileti ve önemi-II / 19.02.2021
- Üç ayların fazileti ve önemi-I / 18.02.2021
- Sevgi ispat ister / 12.10.2020
- Muharrem ayı ve oruç / 23.08.2020
- Prof. Dr. Haydar Baş ve ulusal egemenlik / 25.04.2020
- O, herkesten farklıydı / 23.04.2020
- 30 Ağustos Zafer Bayramımız kutlu olsun -1- / 28.08.2021
- Üç ayların fazileti ve önemi-IV / 23.02.2021
- Üç ayların fazileti ve önemi-III / 22.02.2021
- Üç ayların fazileti ve önemi-II / 19.02.2021
- Üç ayların fazileti ve önemi-I / 18.02.2021
- Sevgi ispat ister / 12.10.2020
- Muharrem ayı ve oruç / 23.08.2020
- Prof. Dr. Haydar Baş ve ulusal egemenlik / 25.04.2020
- O, herkesten farklıydı / 23.04.2020