Hani 12 Eylül referandumu yapmıştık. Bir anda çağdaş olacaktık. Özgürlük yağmurları sel olup akacaktı. Hak, adalet, iş vs. hayata dair ne kadar argüman varsa hepsi adına söz verdi AKP. Millet de “evet” dedi. Geldiğimiz nokta ise dediğimiz bu “evet” yüzünden “bütün hayırlardan” olduğumuz görüntüsündedir.
Adalet mülkün temelidir, sözü hepimizin dilindedir. Ama bir gerçek var ki, onu kimse pek ifade etmiyor. Adalet mülkün temelidir. O zaman demek ki, ya ortada “mülk” yok, yada temel bozulmuş, tutmuyor üstündekileri.
Eskiden DGM’ler (Devlet Güvenlik Mahkemeleri) vardı. Bir çok kesim bu mahkemelerden şikayetçiydi. Özellikle şuan iktidardaki zihniyet bu mahkemelerin sırf kendilerinin önünü kesmek için görevlendirildiğini millete anlatıyorlardı. Hatırlayın o günleri.
Neydi bu Devlet Güvenlik Mahkemeleri (DGM)?
Türk hukuk sistemine ilk kez 1961 Anayasası’na 1973 yılında eklenen bir maddeyle girmiş, 1982 Anayasası’nda yeniden getirilmiştir. Bir dönem “cumhuriyeti ve devletin iç ya da dış güvenliğini ilgilendiren” davalara bakmış ancak daha sonra kaldırılmış olan mahkemelerdir.
Kısaca Anayasa’da belirtilen Cumhuriyet aleyhine işlenen suçlara, artı devletin iç ve dış güvenliğini ilgilendiren konularda işlenen suçlara bakmakla yükümlü mahkemeler.
Devlet Güvenlik Mahkemeleri’nin kaldırılması 2004 yılında konuyla ilgili Anayasa değişikliği teklifinin TBMM tarafından kabul edilmesiyle, Devlet Güvenlik Mahkemeleri kaldırılmıştır. Önceden bu mahkemelerin görev alanına giren davalar, belirli ağır ceza mahkemelerinin görev alanına alınmıştır.
DGM’lerde siyasi, sosyal birçok ünlü isim yargılandı. Başta tabii ki Recep Tayyip Erdoğan akla geliyor. Mağdur sıfatıyla, nasıl hitabet dersleri vermişti hatırlayın. Başka kimler vardı; Mesela Abdullah Öcalan. Öcalan, Ankara 2 No’lu DGM heyeti tarafından 1999 yılında İmralı Adası’nda yargılandı ve ölüm cezasına mahkum edildi. Başka Hatip Dicle, Leyla Zana, Orhan Doğan, Selim Sadak, Faysal Akcan (ilk kez Türk bayrağını indiren kişi)…
Necmettin Erbakan, Şükrü Karatepe, Hasan Hüseyin Ceylan, Hasan Celal Güzel, Akın Birdal, Hasan Mezarcı… MÜSİAD Başkanı Ali Bayramoğlu ile eski Başkanı Erol Yarar, Yeni Asya Gazetesi’nin sahibi Mehmet Kutlular, İP Genel Başkanı Doğu Perinçek, Eski Sincan Belediyesi Başkanı Bekir Yıldız, Harçları protesto eden öğrenciler…
Ayrıca; Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanı Hanefi Avcı, DGM’de yargılanan bir diğer emniyetçi ise Eski Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi Başkanvekili Bülent Orakoğlu ve ABD’de yaşayan Fethullah Gülen vs. gibi isimler bu mahkemelerce yargılandı. Kimisi hüküm giydi, kimisi beraat etti, kimisine takipsizlik verildi. Ama bu mahkemeler hep eleştirildi sağcısıyla, solcusuyla, dincisiyle, bölücüsüyle…
Tabi Türkiye’nin bir AB macerası var. AB’ye girmesi için çağdaşlaşması lazım. Onun için 2002 yılında bu DGM’ler kaldırıldı. Ama Türkiye’nin üzerindeki o gizli el piyasayı boş bırakamazdı. Ne oldu? Özel yetkili mahkemeler kuruldu. Tek soru; hukukta “özel” olur mu?
Çağdaş, girişimci, laik AKP’nin özellikle kalfalık dönemine denk gelen 2007 yılında bu özel yetkili mahkemelerde açılan dava sayılarında patlamalar yaşandı. Medyadaki haberlere göre sadece 2007’den 2008’e geçerken 4000 yeni dava açıldı. Şu anda 68 bin 108 kişi bu mahkemeler tarafından soruşturuluyor. Bu özel yetkili savcıların her ay ortalama bin kişiyi soruşturduğu anlamına geliyor.
En son soruşturulan ve tutuklanan ise eski genelkurmay başkanı… Kim bilir belki sıra sana da gelir, bana da!
Adalet mülkün temelidir, sözü hepimizin dilindedir. Ama bir gerçek var ki, onu kimse pek ifade etmiyor. Adalet mülkün temelidir. O zaman demek ki, ya ortada “mülk” yok, yada temel bozulmuş, tutmuyor üstündekileri.
Eskiden DGM’ler (Devlet Güvenlik Mahkemeleri) vardı. Bir çok kesim bu mahkemelerden şikayetçiydi. Özellikle şuan iktidardaki zihniyet bu mahkemelerin sırf kendilerinin önünü kesmek için görevlendirildiğini millete anlatıyorlardı. Hatırlayın o günleri.
Neydi bu Devlet Güvenlik Mahkemeleri (DGM)?
Türk hukuk sistemine ilk kez 1961 Anayasası’na 1973 yılında eklenen bir maddeyle girmiş, 1982 Anayasası’nda yeniden getirilmiştir. Bir dönem “cumhuriyeti ve devletin iç ya da dış güvenliğini ilgilendiren” davalara bakmış ancak daha sonra kaldırılmış olan mahkemelerdir.
Kısaca Anayasa’da belirtilen Cumhuriyet aleyhine işlenen suçlara, artı devletin iç ve dış güvenliğini ilgilendiren konularda işlenen suçlara bakmakla yükümlü mahkemeler.
Devlet Güvenlik Mahkemeleri’nin kaldırılması 2004 yılında konuyla ilgili Anayasa değişikliği teklifinin TBMM tarafından kabul edilmesiyle, Devlet Güvenlik Mahkemeleri kaldırılmıştır. Önceden bu mahkemelerin görev alanına giren davalar, belirli ağır ceza mahkemelerinin görev alanına alınmıştır.
DGM’lerde siyasi, sosyal birçok ünlü isim yargılandı. Başta tabii ki Recep Tayyip Erdoğan akla geliyor. Mağdur sıfatıyla, nasıl hitabet dersleri vermişti hatırlayın. Başka kimler vardı; Mesela Abdullah Öcalan. Öcalan, Ankara 2 No’lu DGM heyeti tarafından 1999 yılında İmralı Adası’nda yargılandı ve ölüm cezasına mahkum edildi. Başka Hatip Dicle, Leyla Zana, Orhan Doğan, Selim Sadak, Faysal Akcan (ilk kez Türk bayrağını indiren kişi)…
Necmettin Erbakan, Şükrü Karatepe, Hasan Hüseyin Ceylan, Hasan Celal Güzel, Akın Birdal, Hasan Mezarcı… MÜSİAD Başkanı Ali Bayramoğlu ile eski Başkanı Erol Yarar, Yeni Asya Gazetesi’nin sahibi Mehmet Kutlular, İP Genel Başkanı Doğu Perinçek, Eski Sincan Belediyesi Başkanı Bekir Yıldız, Harçları protesto eden öğrenciler…
Ayrıca; Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanı Hanefi Avcı, DGM’de yargılanan bir diğer emniyetçi ise Eski Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi Başkanvekili Bülent Orakoğlu ve ABD’de yaşayan Fethullah Gülen vs. gibi isimler bu mahkemelerce yargılandı. Kimisi hüküm giydi, kimisi beraat etti, kimisine takipsizlik verildi. Ama bu mahkemeler hep eleştirildi sağcısıyla, solcusuyla, dincisiyle, bölücüsüyle…
Tabi Türkiye’nin bir AB macerası var. AB’ye girmesi için çağdaşlaşması lazım. Onun için 2002 yılında bu DGM’ler kaldırıldı. Ama Türkiye’nin üzerindeki o gizli el piyasayı boş bırakamazdı. Ne oldu? Özel yetkili mahkemeler kuruldu. Tek soru; hukukta “özel” olur mu?
Çağdaş, girişimci, laik AKP’nin özellikle kalfalık dönemine denk gelen 2007 yılında bu özel yetkili mahkemelerde açılan dava sayılarında patlamalar yaşandı. Medyadaki haberlere göre sadece 2007’den 2008’e geçerken 4000 yeni dava açıldı. Şu anda 68 bin 108 kişi bu mahkemeler tarafından soruşturuluyor. Bu özel yetkili savcıların her ay ortalama bin kişiyi soruşturduğu anlamına geliyor.
En son soruşturulan ve tutuklanan ise eski genelkurmay başkanı… Kim bilir belki sıra sana da gelir, bana da!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -1- / 05.04.2025
- Boykotun babasını yaptılar, yapıyorlar / 04.04.2025
- Erdoğan’ın ‘Filistin’ nöbeti / 03.04.2025
- İktidar sanki hiç sandık gelmeyecekmiş gibi hareket ediyor / 01.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -1- / 05.04.2025
- Boykotun babasını yaptılar, yapıyorlar / 04.04.2025
- Erdoğan’ın ‘Filistin’ nöbeti / 03.04.2025
- İktidar sanki hiç sandık gelmeyecekmiş gibi hareket ediyor / 01.04.2025