Gelişmiş veya gelişmemiş olarak tanımlanan bütün devletler borç tuzağına tutulmuş durumdalar. Bunun bir sisteme dönüşmesi ve sorgulanmaması gerçekten çok ilginçtir. Öyle bir kabulleniş var ki, insanın havsalası almıyor. Koca koca devletler, kreditörlere borçlanıyor ve dolayısıyla da onların kontrolü altına giriyorlar. Görülen o ki, küresel bir oyun kurulmuş ve devlet yöneticileri de, oyuncu olmak zorunda bırakılmışlardır. Her oyunun bir oyunbozanı mutlaka çıkar. Oyunbozan çıkmasa bile, oyun bir yerde sona erer. Borçlandırmaya dayalı ekonomi oyunu da, işte böyle bir sona doğru yol almaktadır. Yunanistan'ın borç tuzağında kıvranması, küresel oyunun sorgulanmasını yeniden gündeme getirmiştir. Umut edilir ki, sorgulama yargılamaya ve eyleme dönüşür. Azıcık sorgulama yeteneği olan herkes, artık şu soruyu soruyor: "Dünyadaki bütün devletler borçlu, peki alacaklı olan kimlerdir?" Böyle bir sorunun sorulmaya başlanması, çok önemlidir. Çünkü bu soruya cevap bulmak isteyenler, alacaklı olanın küresel bankalar olduğu sonucuna kesin olarak varacaktır.Sözün özü, dünyada hile ve aldatmaya dayalı bir ekonomik düzen kurulmuş ve devletler eliyle toplumlar sömürülüyor. Sömürünün en temel araçları para, faiz ve bankalardır. Devletlerin bağımsızlığının sembolü para basımı ve kullanımıdır. Devletler, bunu bankalara devrederek bağımsızlıklarını sözden ibaret bırakmışlardır. McKenzie King, bu durumu şu sözlerle ifade eder: " Bir devlet, parası üzerindeki kontrolünü kaybederse, artık o devletin kanunlarını kimin yaptığı hiç önemli değildir. Bu takdirde parlamentonun bağımsızlığı ve demokrasi gibi sözler de anlamsız ve boş sözler haline gelir." Maalesef, dünya böyle bir noktaya gelmiştir.Kimisi bu durumu bilmiyor, kimisi de bildiği halde ses çıkarmıyor. Ses çıkaranlar da sadece eleştirmekle yetiniyor, çözüm önerisi sunamıyor. Bütün bunlara rağmen, umut ışıkları da görülmeye başlandı. AB üyesi ülkeler, kazan gibi kaynıyor. Çünkü o ülkelerden yalnızca Yunanistan borç tuzağına tutulmamıştır. İtalya, Portekiz, İspanya, İrlanda, Romanya ve Macaristan da, borç altında inim inim inlemektedir. Hâsılı, dünya ekonomisi bankaların elindedir. İyi de bankalar bu yükü kaldıracak güç ve sağlamlıkta mıdır? Hayır, banka sahipleri bile gelecekten endişelidirler. Söz konusu endişeleri İngiliz The Economist dergisi, "Küresel Bankaların Sonu" başlıklı bir makalede şöyle dile getirmiştir: "Bu hantal dev işletmeler finans dünyasının tüylü mamutlarıdır. Eğer performanslarını düzeltmezlerse tıpkı onlar gibi bir kaderi hak edeceklerdir."Esasen küresel bankaların yaşamalarını performanslarına bağlamak yanlıştır. Hangi performansı gösterirse göstersinler, o bankalar eninde sonunda yok olup gideceklerdir. Çünkü temelleri hile, aldatma ve oyuna dayanmaktadır. Oyun bittiğinde kaçınılmaz olarak Milli Ekonomi Modeli dönemi başlayacaktır. Biz istiyoruz ki, dünya ve özellikle de Türkiye, bunu yaşamadan, yani küresel ekonomi dibe vurmadan, insanlar uyansın ve kurtuluş simidine yapışsın.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018