Depremin nedenleri, oluştuğu ve oluşabileceği yerler, olası büyüklüğü, olduğu takdirde nereleri nasıl etkileyebileceği gibi konular uzmanlar tarafından araştırılıyor.
Bugünün bilim düzeyi içerisinde bu sorulara belli olasılıklar dahilinde cevap vermek mümkün ise de depremin nerede, hangi büyüklükte ve daha da önemlisi ne zaman olacağını kesin olarak bilmek mümkün değil.
Bu konuda bilim insanlarının önündeki en büyük engel her depremin kendine has özellikleri olması, bu nedenle de bir depremde elde edinilen bilginin diğer depremlere birebir uygulanmaması.
Bugün toplumun genel beklentisi bilim insanlarının depremin olacağı anı ve yerini önceden bildirmesi ve böylece depremi en azından can kaybı olmadan atlatmak ise de bu beklenti maalesef bugün için uzak bir hayalin ötesine geçemiyor. Bu durumda da yapılacak yegâne iş kalıyor: Olması kaçınılmaz olan yıkıcı depremin vereceği zararı azaltmak ya da daha yaygın tabiri ile depreme hazır olmak.
Depreme hazır olmak gibi çok yönlü ve kapsamlı bir problemin üstesinden gelinmesi için her şeyden önce kültürel altyapının ve toplumsal bakış açısının değiştirilmesi gerekiyor.
Anadolu toprakları çok sayıda medeniyetin deprem yüzünden büyük hasar aldığı hatta yok olduğu örneklerle dolu.
Genç Türkiye Cumhuriyeti 1939 yılında Erzincan'da bu toprakların gördüğü en büyük depremlerden birini yaşadığından bu yana depremlerde 130 binden fazla can kaybettik; yıkılan, dağılan hayatlar ve büyük maddi kayıplar yaşadık.
Gelinen noktada hâlâ büyük depremlere gebeyiz ve zarar azaltma/depreme hazırlanma konusunda istenen ve beklenen seviyenin çok altındayız.
Marmara bölgesinde beklenen büyük depremin sadece can ve mal kayıplarına yol açması beklenmiyor, ülke bağımsızlığını bile tehdit edebileceği tartışılıyor.
Bir seferberlik konusu olması beklenen deprem kimi zaman siyasi bir malzeme, kimi zaman bir korkutma unsuru, çoğu zaman da bıkkınlık veren ve göz ardı edilen bir umursamazlık olarak gündeme geliyor.
Afete hazırlık ve zarar azaltmanın temelinde bilinçli toplum yatar.
Aileden başlayarak yaşam boyu eğitimle doğa kaynaklı afetlerle baş etme kültürünün ve bu yoldaki bilimsel yaklaşımın toplumun ve idari mekanizmanın her seviyesine yerleştirilmesi esastır.
Bu yolda harcanan çabalar meyveleri geç toplanan, ancak başarının garantili olduğu bir yatırım olacaktır.
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023