Amerika’nın Büyük Ortadoğu Projesi bölgemizde uygulanmaya başlamadan önce, Vietnam, Nikaragua, Venezüella, Kenya gibi ülkelerde kazan kaynatılıyordu.
Vahşi Batı ve Amerika’nın sömürgeci entrikaları sebebiyle buralarda kan gövdeyi götürüyordu.
BOP bölgemize bulaştı; bölgemiz karıştı.
Amerika ve Haçlı dünyası, kaos ve savaşı kendi civarlarından bizim coğrafyamıza, İslam coğrafyasına, kapımızın önüne yığdılar.
Afganistan, Irak, Mısır, Suriye başta olmak üzere İslam ülkeleri BOP ateşiyle kavruluyor.
Ateş etrafımızı sarmakla kalmadı. İnce ince içimiz yakıyor.
Ankara bu gerçeği idrak etmelidir.
Kapı komşularımız olan Suriye ve İran konusunda, Amerika-İsrail-Haçlı troykasının bölgemizi kavuran BOP oyununa gelmemelidir.
Komşu komşunun külüne muhtaçtır.
Hükümetin uzun zamandan beri yürüttüğü BOP eş-başkanlığı dahi, böyle bir tuzağa düşmenin bahanesi asla olmamalıdır.
AKP hükümeti, akl-ı selim davranmazsa, BOP ateş hükümeti de yakar, Türkiye’yi de, İslam coğrafyasını da…
Amerika ve Avrupa ülkeleri agresif davranabilirler, ateşe benzinle gidebilirler, olayları tahrik edebilirler. Provokasyonlar deneyebilirler. Ajanlarına iş gördürebilirler.
Kendi menfaatleri ve planları böyle olabilir.
Lakin Türkiye onlar gibi olamaz.
Türkiye eli kanlı ajanlarla, eli silahlı provokatörlerle iş göremez. Böyle bir kalleşlik, Türkiye’ye ve Türk milletine hiçbir şekilde yakışmaz.
AKP hükümeti, Amerika, İsrail ve Haçlı dünyasının hükümetleri gibi davranamaz.
Bölgede “Kürt kartı”yla oynayanlar Tampon bölge isteyebilirler.
Türkiye isteyemez; zira geçmiş yılların Çekiç Güç ve Tampon bölgesinden PKK’yı türettiler, terör belasını başımıza sardılar.
Suriye sınırımızda seslendirilen tampon bölgesinden de, hiç şüpheniz olmasın, Bölgesel Bağımsız Kürdistan türetecekler, böylece İsrail’e “kutsal alan” açacaklardır.
Beyaz Saray’ın Oval Ofis’inde ağırlanan Barzani’nin, daha bölgesine dönmeden, İngiltere’ye uğrayarak bağlı olduğu Irak üst yönetimini bile haşlayacak cürette dört köşe olması iyi okunmalıdır.
Ankara, akl-ı selim olmak durumundadır… Ülkemizin ve bölgemizin menfaatini ve geleceğini hesaba katmak durumundadır, diplomatik dengeyi tutturmak durumundadır.
Bu bağlamda dengeli bir diplomasi, “dünyadan tecrit olmak değil”dir.
Zira Rusya ve Çin’in dengeli tavrı, vahşi Batı’yı frenlemiş, Amerika’nın işgal iştahını kesmiş, hatta BM’yi hizaya koymuştur.
Rusya ve Çin’in sağlam duruşundan sonra ABD bir adım geri durmak zorunda kalmış, BM devreye girmiştir. Nitekim Suriye yönetimi de BM kararlarına uyduğunu, sonuna kadar uyacağını ilan etmiştir. Uymaktadır.
Bu vaziyet, akl-ı selim ve dengeli bir diplomasi adına Türkiye için şanstır, güçlü bir dayanaktır.
Bu noktada rahat durmayan, Suriye’yi kamuoyu nezdinde BM kararına rağmen “halkını öldüren devlet” pozisyonuna sokmak isteyen, BM kararını iplemeyen ajan katiller devrededir, eli silahlı provokatörler cirit atmaktadır.
BM kararına uyan Suriye’nin İçişleri Bakanı Muhammed Şear da, bu provokatörlere dikkat çekmektedir.
Sivil-asker ayrımı yapmadan Suriye’nin geleceği hedef alanlar, işte bu provokatörlerdir.
BM, Uluslararası kamuoyu ve Türkiye tarafından, asıl bu eli kanlı ajan provokatörlere silah bıraktırılmalı. Bu bağlamda Suriye devletinin yanında olunmalıdır.
Ankara, BM gözetimindeki “son vaziyet”i böyle görmeli, böyle okumalıdır.
Başbakan R. T. Erdoğan’ın İran ve Çin ziyaretleri sonrasında yaptığı açıklamalarının bir kısmı sert ve gözdağı veren tarzda olsa da, bir bölümünde dengeli diplomasinin ipuçları vardı.
Erdoğan, Suriye’de ölümlerin durmasını istiyor… Ki BOP ajanları ve provokatörler dışındaki herkes bunu istiyor. Sandık, Suriye halkının önüne zamanlaması ve şartları belirlenerek getirilmeli, diyor… Ki Esad yönetimi dahil herkes bunu istiyor.
Ancak, muhalif adı verilen eli silahlı BOP ajanları ve provokatörler, sandık değil, “hazır koltuk” istiyor.
Erdoğan, halk işbaşına kimi getiriyorsa, o makbuldür, halk kimi istiyorsa o gelsin, diyor, temennimiz odur ki İran, Beşşar ile görüşme yaparak sandığı 6 ay içerisinde getirirse sıkıntılar da azalır.
Suriye yönetimi ve halk da bunu istiyor, bunu söylüyor. Son derece yüksek bir kaos ve gerilimin yaşandığı şu süreçte, Suriye yönetimi, halkın taleplerini yasalaştırıyor, Anayasal düzenlemeler yapıyor.
Fakat muhalif adı verilen eli silahlı BOP provokatörler, bu düzenlemelerin yapılmasını istemiyor, bu düzenlemelerin yapılmasına fırsat tanınmadan koltuğun kendilerine devredilmesini istiyor.
Türkiye, bu çapulcuların oyuncağı olamaz, eli silahlı provokatörlerin sözcülüğünü yapamaz.
Erdoğan, İran ve Çin ziyareti sonrasında tercih ettiği dengeli diplomasi tarzını, BM kararına uyduğunu açıklayan Suriye’ye karşı kıvrak provokasyonlar sergileyen eli silahlı muhalefeti ikaz ederek, BOP ekseninde Suriye’yi kardeş katliamına sürüklemeye çalışan ajanları adam olmaya çağırarak devam ettirmelidir.
Türkiye, AKP hükümeti ve Erdoğan, şayet agresif ve gergin diplomasi tarzını benimser ise, provokatörlerin ekmeğine yağ sürmüş olur. Suriye halkı da, Türk milleti de gün yüzü göremez.
Vahşi Batı ve Amerika’nın sömürgeci entrikaları sebebiyle buralarda kan gövdeyi götürüyordu.
BOP bölgemize bulaştı; bölgemiz karıştı.
Amerika ve Haçlı dünyası, kaos ve savaşı kendi civarlarından bizim coğrafyamıza, İslam coğrafyasına, kapımızın önüne yığdılar.
Afganistan, Irak, Mısır, Suriye başta olmak üzere İslam ülkeleri BOP ateşiyle kavruluyor.
Ateş etrafımızı sarmakla kalmadı. İnce ince içimiz yakıyor.
Ankara bu gerçeği idrak etmelidir.
Kapı komşularımız olan Suriye ve İran konusunda, Amerika-İsrail-Haçlı troykasının bölgemizi kavuran BOP oyununa gelmemelidir.
Komşu komşunun külüne muhtaçtır.
Hükümetin uzun zamandan beri yürüttüğü BOP eş-başkanlığı dahi, böyle bir tuzağa düşmenin bahanesi asla olmamalıdır.
AKP hükümeti, akl-ı selim davranmazsa, BOP ateş hükümeti de yakar, Türkiye’yi de, İslam coğrafyasını da…
Amerika ve Avrupa ülkeleri agresif davranabilirler, ateşe benzinle gidebilirler, olayları tahrik edebilirler. Provokasyonlar deneyebilirler. Ajanlarına iş gördürebilirler.
Kendi menfaatleri ve planları böyle olabilir.
Lakin Türkiye onlar gibi olamaz.
Türkiye eli kanlı ajanlarla, eli silahlı provokatörlerle iş göremez. Böyle bir kalleşlik, Türkiye’ye ve Türk milletine hiçbir şekilde yakışmaz.
AKP hükümeti, Amerika, İsrail ve Haçlı dünyasının hükümetleri gibi davranamaz.
Bölgede “Kürt kartı”yla oynayanlar Tampon bölge isteyebilirler.
Türkiye isteyemez; zira geçmiş yılların Çekiç Güç ve Tampon bölgesinden PKK’yı türettiler, terör belasını başımıza sardılar.
Suriye sınırımızda seslendirilen tampon bölgesinden de, hiç şüpheniz olmasın, Bölgesel Bağımsız Kürdistan türetecekler, böylece İsrail’e “kutsal alan” açacaklardır.
Beyaz Saray’ın Oval Ofis’inde ağırlanan Barzani’nin, daha bölgesine dönmeden, İngiltere’ye uğrayarak bağlı olduğu Irak üst yönetimini bile haşlayacak cürette dört köşe olması iyi okunmalıdır.
Ankara, akl-ı selim olmak durumundadır… Ülkemizin ve bölgemizin menfaatini ve geleceğini hesaba katmak durumundadır, diplomatik dengeyi tutturmak durumundadır.
Bu bağlamda dengeli bir diplomasi, “dünyadan tecrit olmak değil”dir.
Zira Rusya ve Çin’in dengeli tavrı, vahşi Batı’yı frenlemiş, Amerika’nın işgal iştahını kesmiş, hatta BM’yi hizaya koymuştur.
Rusya ve Çin’in sağlam duruşundan sonra ABD bir adım geri durmak zorunda kalmış, BM devreye girmiştir. Nitekim Suriye yönetimi de BM kararlarına uyduğunu, sonuna kadar uyacağını ilan etmiştir. Uymaktadır.
Bu vaziyet, akl-ı selim ve dengeli bir diplomasi adına Türkiye için şanstır, güçlü bir dayanaktır.
Bu noktada rahat durmayan, Suriye’yi kamuoyu nezdinde BM kararına rağmen “halkını öldüren devlet” pozisyonuna sokmak isteyen, BM kararını iplemeyen ajan katiller devrededir, eli silahlı provokatörler cirit atmaktadır.
BM kararına uyan Suriye’nin İçişleri Bakanı Muhammed Şear da, bu provokatörlere dikkat çekmektedir.
Sivil-asker ayrımı yapmadan Suriye’nin geleceği hedef alanlar, işte bu provokatörlerdir.
BM, Uluslararası kamuoyu ve Türkiye tarafından, asıl bu eli kanlı ajan provokatörlere silah bıraktırılmalı. Bu bağlamda Suriye devletinin yanında olunmalıdır.
Ankara, BM gözetimindeki “son vaziyet”i böyle görmeli, böyle okumalıdır.
Başbakan R. T. Erdoğan’ın İran ve Çin ziyaretleri sonrasında yaptığı açıklamalarının bir kısmı sert ve gözdağı veren tarzda olsa da, bir bölümünde dengeli diplomasinin ipuçları vardı.
Erdoğan, Suriye’de ölümlerin durmasını istiyor… Ki BOP ajanları ve provokatörler dışındaki herkes bunu istiyor. Sandık, Suriye halkının önüne zamanlaması ve şartları belirlenerek getirilmeli, diyor… Ki Esad yönetimi dahil herkes bunu istiyor.
Ancak, muhalif adı verilen eli silahlı BOP ajanları ve provokatörler, sandık değil, “hazır koltuk” istiyor.
Erdoğan, halk işbaşına kimi getiriyorsa, o makbuldür, halk kimi istiyorsa o gelsin, diyor, temennimiz odur ki İran, Beşşar ile görüşme yaparak sandığı 6 ay içerisinde getirirse sıkıntılar da azalır.
Suriye yönetimi ve halk da bunu istiyor, bunu söylüyor. Son derece yüksek bir kaos ve gerilimin yaşandığı şu süreçte, Suriye yönetimi, halkın taleplerini yasalaştırıyor, Anayasal düzenlemeler yapıyor.
Fakat muhalif adı verilen eli silahlı BOP provokatörler, bu düzenlemelerin yapılmasını istemiyor, bu düzenlemelerin yapılmasına fırsat tanınmadan koltuğun kendilerine devredilmesini istiyor.
Türkiye, bu çapulcuların oyuncağı olamaz, eli silahlı provokatörlerin sözcülüğünü yapamaz.
Erdoğan, İran ve Çin ziyareti sonrasında tercih ettiği dengeli diplomasi tarzını, BM kararına uyduğunu açıklayan Suriye’ye karşı kıvrak provokasyonlar sergileyen eli silahlı muhalefeti ikaz ederek, BOP ekseninde Suriye’yi kardeş katliamına sürüklemeye çalışan ajanları adam olmaya çağırarak devam ettirmelidir.
Türkiye, AKP hükümeti ve Erdoğan, şayet agresif ve gergin diplomasi tarzını benimser ise, provokatörlerin ekmeğine yağ sürmüş olur. Suriye halkı da, Türk milleti de gün yüzü göremez.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019