Hükümet enflasyonu engelleyemiyor. Asgari ücreti düzenleyerek enflasyonu ne kadar yakalamaya çalışırsa çalışsın bu mümkün değildir. Senede bir veya iki defa asgari ücrette yapılan düzenleme bozuk saatin günde iki defa doğruyu göstermesidir. Bunun dışındaki zaman dilimlerinde ücretler hep enflasyonun gerisindedir. Enflasyon sadece bir kalemde artmıyor, gıda maddelerinde, dayanıklı tüketim mallarında, ulaşımda, sağlıkta kısacası her şeyde sürekli yükseliyor. Akaryakıtta ve enerjide ve son dönemde gıdada dış pazarlara muhtaç olan ülkemizdeki kötü gidişat saklanamaz artık mızrağın çuvala sığmadığı gibi…
Sözün özü enflasyonu yakalama adına asgari ücretin artırılması ekonomide çözüm değildir. Vatandaşa verilen rakamları arttırmak değil, verilen paranın alım gücünü arttırmak gerekir.
Dolayısıyla hükümetin halkın önüne çıkıp, "işte ben asgari ücreti arttırdım, daha da artırırım" demesi milletin aklıyla dalga geçmektir. Millet bakın ne diyor, "kardeşim benim asgari ücretimi artırmayın, benim satın alma gücümü arttırın, enflasyonu durdurun" diyor. Bunu bir işçi de söylüyor, bir patron da söylüyor, herkes bunu ifade ediyor.
Aslında çözüm çok kolay. Serbest piyasa ekonomisi ile zengine verilen destek, üretimi arttırmak için verilen destek bunun yerine sosyal devlet anlayışı ile vatandaşa verilecek ve tüketim kesimi güçlendirilecek. Üretici ne kadar mükemmel imalat yaparsa yapsın, alıcı olmadıktan sonra bunun anlamı yoktur. Olsa olsa varlık içinde yokluk çekilir, üretici aldığı krediyi ödemekten aciz hale gelir. Yıllar önce Prof. Dr. Haydar Baş Hocamız İzmit Ticaret Odası'na gittiğinde bunu ifade etmişti. "Sakın kredi almayın, üretirsiniz fakat vatandaşın alım gücü yok, satamazsınız, iflas edersiniz" demişti.
Çıkalım piyasalara, ne yok piyasada? Her şey var, en güzelleri var. Kıyafetin, gıdanın, otomobilin en güzeli, elektronik eşyaların, cihazların, evlerin en güzeli var. Ne yok ki! Burada sorun vatandaşın cebinde, para yok. O halde çözüm vatandaşın cebine para koymaktır.
Siyaset niçin yapılır? Devlet ve millet için. Siyaset millete hizmet için vardır, devleti yaşatmak için. Siyaset milletin cebine para koymalıdır. Çocuklarımız çocukluğunu, gençlerimiz gençliğini yaşasın diye, aileleri ülkesine aşık edecek kadar mutlu, refah içinde yaşayacak şekilde mali olarak destekler.
Niçin insanlar Avrupa'da yaşamak istiyor. Adamlar sadece asgari ücret vermekle yetinmiyorlar. Asgari ücret vermenin yanında vatandaşını insan gibi yaşatacak projeleri var. Adam vatandaşı ile bir olmak, beraber olmak, bütünleşmek üzerine siyaset yapıyor.
Bizdeki gibi algı yönetmiyor. Öncelikle güven ikliminin oluşması gerek. Bir doktor öncelikle hastasına güven verecek ki teşhisine inanılsın, tedavisi ne kadar ağır olursa olsun uygulansın. Teşhis koyamazsa veya saklanırsa, tedavi gecikecektir. Erken koyulamayan teşhis veya yapılmayan tedaviyle biz hastayı kaybederiz. Aynen ekonomi de böyle, siyaset de böyledir. O halde yönetici dürüst olacak. Vatandaşlara güven verecek. Her şeyi açıkça ortaya koyacak ve sorunları çözecek projeleri olacak.
Biz bütün siyasileri denemedik mi, proje sahibi olan ben yaparım diyenleri iş başına getirmeye ne dersiniz…
- O’nun ışığı her geçen gün daha parlıyor / 13.04.2025
- Ekonomik buhrana karşı çözümümüz var / 09.04.2025
- Adalet mi dediniz hakkaniyet mi? / 05.04.2025
- Yunan bayramı, Türk dersi / 29.03.2025
- Asıl rakip ne İmamoğlu ne Yavaş: Hükümetin en büyük sınavı geçim krizi / 24.03.2025
- Bozduğun kantar seni de tartacak / 23.03.2025
- Adaletin zarfı ve mazrufu: İmamoğlu olayı üzerine bir toplumsal okuma / 22.03.2025
- ABD açıktan İran’ı hedef olarak gösterdi / 20.03.2025
- Dünya ateş çemberinde: Türkiye’nin stratejisi ne olmalı? / 10.03.2025