Batılılar, dünyada ne kadar iyilik ve güzellik varsa, hepsini demokrasiye yüklediler. Bir başka deyişle, milletlere "her derdin devası demokrasidedir" fikrini aşıladılar. Bir de buna, "demokrasinin beşiği Batıdır" yalanını eklediler. Ardından, "onun için demokrasiyi savunma ve yayma hakkı yalnızca Batılılara aittir" tezini ileri sürdüler. Bu tezden hareketle 'demokrasiyi getirme' bahanesiyle bazı ülkeleri işgal ettiler. Bazı ülkeleri de 'demokrasiyi geliştirme' adı altında hesaba çektiler ve çekiyorlar. Maalesef, dünya bu büyük yalanla teslim alınmış durumda.Demokrasiye yüklenen anlamı bir kenara koyarak, yalanın diğer ayağına bakalım. "Demokrasinin beşiği Batıdır" sözü, kuyruklu bir yalandır. Batılılar, demokrasinin ilkönce Eski Yunan site devletçiklerinde uygulandığını iddia ediyor, ondan da bu sonucu çıkarıyorlar. Halbuki Eski Yunan site devletçiklerinde uygulandığı söylenen, halkın kararlara katılımı idi. Yani, bazı işler, halka soruluyordu. Fakat bu sorma işi, "şu meselelerden hangisini istiyorsunuz" şeklinde oluyordu. Daha doğrusu, halka sınırlı tercihler sunuluyordu. Bu uygulamaların, bugünkü demokrasinin temelini teşkil ettiğini söylemek, akla, mantığa ve bilime aykırıdır.Hadi, bu iddiayı doğru kabul edelim. Peki, Eski Yunan site devletçiklerinin halkı Avrupalı mı idi? Hayır, onlar, Orta Asya'dan gelip Anadolu'nun Ege Bölgesi'ne yerleşen İyonyalılardı. Dahası, Eski Yunanlı denilen bu halkın, şimdiki Yunanistan halkı ile hiçbir ilgisi yoktur. Dolayısıyla, demokrasinin temeli, Eski Yunan site devletçiklerine dayansa bile, bu, Avrupalıların demokrasinin sahibi olduğunu göstermez. Aslında, Avrupa'da çok eskilerden beri krallık hüküm sürmüştür. Hâlâ birçok Avrupa ülkesinde temsili dahi olsa, krallar vardır. Bu çağda krallık kurumunu yaşatan Avrupalılar, hangi hakla, hangi yüzle, demokrasinin hamisi kesiliyorlar. AB ülkesi olan İngiltere, Belçika, Hollanda, Lüksemburg, Danimarka ve İspanya'da halen kral ve kraliçeler mevcut değil mi? "Öyle ama, o ülkelerde seçimler yapılıyor, yetkiler seçilmişlerin elinde" diyebilirsiniz. Doğru, ancak, krallar ile seçilmişler arasında hiçbir farkın olmadığını söyleyen de yine Batılılardır. Meselâ, Fransız düşünür Maurice Duverger, demokratik ülkelerin başına seçimle gelen başkan ve başbakanları "seçilmiş krallar" olarak adlandırır. Demek ki, seçimle gelip gelmemek önemli değil. Önemli olan kafa yapısının demokratik olmasıdır. Demokrasinin beşiği Batı dünyası değilse, neresidir? Böyle bir soru sorulabilir. Tarihi belgeler ve bilgiler, demokrasinin ilk uygulamalarının Arap kabilelerinde görüldüğünü ortaya koymaktadır. Her zaman olduğu gibi, bunu da ülkemizde ilk seslendiren BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş olmuştur. Gerçekten, Arap kabile geleneği demokratik bir yapı içeriyordu. Şöyle ki, kabile reisleri seçimle iş başına geliyor ve onlar sadece 'eşitler arasında birinci' sayılıyorlardı. Kararları da istişare ile alıyorlardı. Prof. Dr. M. Hamidullah, Mekke, Medine ve Taif'te şehir devletlerinin bulunduğunu ve bu üç şehirde eşitlik esasına dayalı bir nevi demokrasinin hüküm sürdüğünü söyler. (Bkz. İslâm Peygamberi, c.l., s. 23).Bazı sosyal bilimciler, biraz daha ileri gidiyor ve şöyle diyorlar: "Bu şehir devletlerinin meclisleri, bugünkü meclislerden çok daha demokratikti. Çünkü, o meclislerde her kabilenin az veya çok olsun, bir temsilcisi bulunuyordu. Şimdi, en demokratik kabul edilen ülkelerde bile, meclise temsilci gönderebilmek için belli bir sayıya ulaşmak gerekiyor. Hangi ülkenin meclisinde azınlıklar temsil ediliyor? Dünyada bir tek örnek gösterilebilir mi? Batılılar, el attıkları her şeyi bozdukları gibi, demokrasiyi de yozlaştırdılar, çoğunluğun diktatörlüğüne dönüştürdüler. Sosyal yapısı bu şekilde olan Arap dünyasının başına, kralları Batılılar musallat ettiler. Krallık, Arap kültürünün eseri değil, Batılıların dayatmasıdır. Şu sahtekârlığa bakınız: Bugün aynı Batılılar kalkmış, Arap dünyasına demokrasi getirmekten söz ediyorlar. Amaç, eskiyen sömürü çarkını yenilemektir. Demokratik yolla seçtirdiklerini, krallardan daha iyi idare ettikleri için, şimdilik onu tercih ediyorlar. Arap dünyasının gözünü kaşını sevdiklerinden böyle davranmıyorlar. Şu günlerde, demokrasi getirmenin resmi adı, "Büyük Ortadoğu Projesi' oldu. Ne yazık ki, AKP hükümeti de, bu projeye "evet" diyor ve Ortadoğu ülkelerine "demokrasi" telkininde bulunuyor. Ortadoğu'ya nasıl, ne şekilde bir demokrasi getirilecek? Bunu hiç merak etmiyoruz. Zira, demokrasi yalanının en tipik örneği Irak'ta sergileniyor. Bunu görüp de ayıkmayanların vay haline!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018