Avrupa İlim Kültür Cemiyeti'nin tertiplediği küresel gelişmeler ve Türkiye konulu konferanstayız. Vatanımıza 2000 kilometreyi aşkın uzaklıktaki Almanya'nın Coburg şehrindeyiz. Kışın bu sıcak gününde vatan cüda olmuş Türk kardeşlerimizin gönüllerinin oluşturduğu sıcak iklimin yaşandığı bir salondayız. Konuşmacı arkadaşlarımızla birlikte salondaki dinleyiciler sohbet ediyoruz. Meraklı gözlerle "memleketimiz nereye gidiyor" diyorlar. "Neler oluyor yurdumuzda, iktidarı elinde bulunduran kadroları tanıyamıyoruz" diyorlar, bir açıklama bekliyorlar. Bakın biz Türkler uzun ince bir yoldayız. Bu yol öyle bir yol ki, ya gerekenleri yapacaksın ya da kaybolup gideceksin. Tarih bunun örnekleriyle doludur. Ya biz biz olarak kalacağız ya da tarih sahnesinden silinip gideceğiz. Batılılar, biz Türkleri Avrupa'dan, Anadolu'dan söküp atmak için Haçlı seferlerini başlattı. Tarihimizde bitmek tükenmek bilmeyen savaşlardır bunlar. Hep saldırdılar, ama her defasında savruldular. Ama vazgeçmediler. Günümüzde bu saldırı Büyük Ortadoğu Projesi'yle (BOP) devam etmektedir. Yetmedi Arap Baharı adı altında işgal hareketi devam etmektedir. Ateş bütün İslam ülkelerine doğru yayılmaktadır. Müslüman Müslümana katlettirilmektedir. Kavramların içini boşalttılar Batılı insanımızın dinini elinden almak için uğraştı, ancak muvaffak olamadılar. Elimizden dinimizi alamadılar, içimizden derledikleri ile gayrimüslim yapılanma oluşturamadılar. Bu defa kavramlarımızın içini boşaltmaya başladılar. Kelimeler heybeler gibidir. İçine ne koyarsanız o anlama gelir. Yani içinde altın varsa altın anlamına gelir, içinde kömür varsa kömürü ifade eder. Günümüze gelinceye kadar kavramların içi o kadar boşaltıldı ki, Alevilik nedir, Sünnilik nedir, Ehl-i Beyt ne anlama gelir, Atatürk kimdir, Hacı Bektaş-ı Veli'nin misyonu nedir günümüzde bu kavramlar her kişide farklı bir anlam ifade ediyor. Artık namus anlayışı, bayrak, sancak anlayışı değişti, bağımsızlık ne anlama gelir, vatan sevgisi nedir, hayat ne demektir, ölüm ne demektir, zarar nedir, kazanç nedir hep bunlar değişti. Milletimiz belki Hıristiyan olmadı ama Hıristiyan kavramları ile düşünmeye başladılar. Sonuç olarak toplumun refleksleri de değişti, artık tanınmaz bir hal almış durumda. Bakın neler yaptılar neler? Bütün bunlar iki şekilde oldu. Birincisi kendi kimliğimiz bize tanıtılmadı, kendi özümüze yabancı hale getirildik, ikincisi batı ile kültürel entegrasyon sonucu, siyasi iktidarlar Batılı anlayışın hakim olması için icraatlarda bulundular. Bakın neler yaptılar neler… AKP iktidarında dinlerarası diyalog çalışmaları teşvik edilmiştir. İslam adı altında farklı bir din anlayışı anlatıldı. Tahrif olmuş dinler, hak din gibi ders kitaplarında okutulmaya başlandı. Batı rahatsız olmasın diye, Cuma hutbesinde okunan ayetler bile değiştirildi. İmar Kanunu'nda yapılan değişiklikle Hıristiyan olmayan bölgelerde bile kilise evler açıldı. Güya kadına pozitif ayrımcılık adı altında aile bütünlüğü tahrip edildi. Bu uygulamalar ne kadınları daha mutlu etti, ne de aileleri daha sağlamlaştırdı. Kadın hakları diye yola çıktılar. AKP 2004'te Ceza Kanunu'nda değişiklik yaparak zinayı suç kapsamından çıkarttı. Cinsel suçlarda patlama olduğu gibi toplumun ahlaki yapısı da çürümeye terkedildi. Bütün bunlar bir projenin parçasıdır; toplumsal çürüme ve çözülmedir. Mavi Kod verilmiştir İşte yaşanan bu hal millet çapında mavi kod demektir. Yani hayati tehlike var demektir. Herkes iş başına demektir. Vaziyetten görev çıkartma dönemidir. Prof. Dr. Haydar Baş beyi tanıma fırsatı bulduğum 1985 yılından beri hep kavramların gerçek anlamlarına dikkat çektiğine şahit oldum. O, sürekli kavramları yerli yerine oturttu. Bundan dolayı, milletimiz adına, kültürümüz adına, bağımsızlığımız adına, geleceğimiz adına, geçmişle gelecek arasında köprü kurabiliyoruz. Türkiye'de duyduğumuz heyecanı, görev anlayışını Almanya'daki salonu tıklım tıklım dolduran Alevisi – Sünnisi, kadın – erkek, genç - yaşlı yurttaşlarımızla da birlikte de hissedebiliyoruz. Ayrımcılığın bu kadar mesafe kaydettiği günümüzde milletimizin uyanışına ve bir bilek bir yürek oluşuna şahit olduğumuz için Allah'a (cc) şükrediyorum.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Doç. Dr. Ahmet H. Kepekçi / diğer yazıları
- Ekonomik buhrana karşı çözümümüz var / 09.04.2025
- Adalet mi dediniz hakkaniyet mi? / 05.04.2025
- Yunan bayramı, Türk dersi / 29.03.2025
- Asıl rakip ne İmamoğlu ne Yavaş: Hükümetin en büyük sınavı geçim krizi / 24.03.2025
- Bozduğun kantar seni de tartacak / 23.03.2025
- Adaletin zarfı ve mazrufu: İmamoğlu olayı üzerine bir toplumsal okuma / 22.03.2025
- ABD açıktan İran’ı hedef olarak gösterdi / 20.03.2025
- Dünya ateş çemberinde: Türkiye’nin stratejisi ne olmalı? / 10.03.2025
- Wilson’dan İmralı’ya: Türkiye’yi bölme planı mı devrede? / 04.03.2025
- Oruç, ilahi bir emir ve bilimsel bir şifadır / 03.03.2025
- Adalet mi dediniz hakkaniyet mi? / 05.04.2025
- Yunan bayramı, Türk dersi / 29.03.2025
- Asıl rakip ne İmamoğlu ne Yavaş: Hükümetin en büyük sınavı geçim krizi / 24.03.2025
- Bozduğun kantar seni de tartacak / 23.03.2025
- Adaletin zarfı ve mazrufu: İmamoğlu olayı üzerine bir toplumsal okuma / 22.03.2025
- ABD açıktan İran’ı hedef olarak gösterdi / 20.03.2025
- Dünya ateş çemberinde: Türkiye’nin stratejisi ne olmalı? / 10.03.2025
- Wilson’dan İmralı’ya: Türkiye’yi bölme planı mı devrede? / 04.03.2025
- Oruç, ilahi bir emir ve bilimsel bir şifadır / 03.03.2025