Kaldığımız yerden devam ediyoruz.
3. sınıf Amerikan mukallidi haline gelen bu toplumun genleri ile kim oynadı? Bizi bu hale kim getirdi?
Birinci derecede sorumlular Türkiye'yi İslami kavramlar üzerinden yöneterek İslam'ın içini boşaltanlardır!
Hükümet, Cemaat ve İslamcı aydın hiç kaçarı yok bugünkü toplumun failleridir. Hükümet Kapitalizmi din diye yutturdu, Cemaat Hıristiyanlığı din diye yutturdu, ulema Ilımlı İslam'ı din diye yutturdu ve sonunda bu garip tablo karşımıza çıktı!
Gücü ve parayı en büyük tanrı olarak gören, tavır almaktan bihaber ve tavrın ne olduğunu da bilemeyen, bâtılı anlamayı din zanneden bir mefluç zihniyet var şimdi önümüzde!
Hükümet Avrupa Birliği, Cemaat Vatikan, Ulema Liberalizmin tefessüh etmiş yollarına taşıdı insanımızı ve tek tek insanımızı o canavarlara teslim etti.
Evlatlarını bir bebek gibi koruması gereken bu üçlü sacayağı bırakınız baba gibi davranmayı, yavrularını yem yaptı, ateşe attı. Şu saatten sonra bu toplumdan nasıl bir medeniyet kurulabilir ki?
Evi nasıl inşa edeceğimizi bilmiyoruz ve üstelik evi oluşturan tuğlalar paramparça!
Mevcut toplum kimyası tesadüfen ortaya çıkmadı. Adı "Ilımlı İslam" olan proje kapsamında adım adım bu noktaya taşındık. Birer Ilımlı İslam imalatı olan siyasetçiler, Fetullah Gülen ve sözüm ona İslamcı-Sünni ulema bu projenin döşediği yoldan yürüyerek Türk halkını bu çukura ittiler!
Son 2 asrın en büyük zihinsel değişimi yaşandı bu topraklarda!
İçi Hıristiyan dışı İslam olan bir garip din anlayışı ile toplum kalbinden başlayarak, ekonomik ve sosyal ilişkilerine ve yaşam tarzına, düşünce şekline kadar her şeyi ile değiştirildi.
Artık başka bir toplum var karşımızda? Batılı bir kapitalist kadar kapitalist, en batıcı kadar bireyci ve hedonist, kutsalı ve ideali olmayan, paranın ve gücün tanrılaştırıldığı bir insan ve toplum profilinden bahsediyoruz.
Ne diyelim? Ilımlı İslamcılar ne kadar mutlu olsa yeridir!
Bir diğer husus şudur: 24 Ocak 1980 ve devam eden süreçlerin tüm siyasi aktörlerinin temel misyonu Türkiye'yi kapitalizmin şubesi haline getirmek oldu. Özellikle 2002'den başlayan süreçle tam 1 milyon sayfa AB mevzuatı merileştirildi. Cumhuriyet tarihinin bu en büyük kodifikasyonu ile kapitalizmin tüm kural ve kavramları hiçbir engele takılmaksızın içeriye boca edildi. Türkiye resmen kimlik değiştirdi ve dört dörtlük bir kapitalist ülke oldu!
Peki, Kapitalist ülke olmak ne demek?
Kapitalist ülke olmak demek Batı'nın değer yargılarını ve kurallarını, dinini, hukukunu, mantalitesini ülkeye enjekte etmek demek! İşte hükümet bunu yaptı. İslam kovuldu, millet kovuldu, paradigma iflas etti diyerek Atatürk kovuldu ve ekonomi adı altında kapitalizm ve onun alt yapısını oluşturan Protestan Hıristiyanlığı Türkiye'ye taşındı.
"En iyi Hıristiyan en çok kazanandır" diyen Protestan Hıristiyanlığı, kapitalizmin alt yapısı olarak Türkiye'ye hâkim oldu. Halkımız ideallerinden koparak, zengin olmanın tek değer olarak lanse edildiği bu sisteme göç etti. Yaşadığı coğrafya farklı olsa da, Camiye gitse de takkeli kapitalizm ülke insanını teslim aldı.
AKP, kapitalizmi ve onun değerlerini, ahlakını doğallaştırarak halka sundu. Üstelik buna bir takke giydirerek yaptığı için tepki de çekmedi. Bilakis büyük halk kitleleri yaptıkları şeyin İslam olduğuna inandırıldılar.
AKP zihniyeti gönüllü iknaların yanı sıra zengini daha çok zenginleştirip, fakiri daha çok fakirleştirerek de süreci gayet güzel yönetti. Dolar milyarderlerimizin sayısı hızla artarken, aynı hızla açlık ve yoksulluk sınırının altında yaşayanların sayısı da arttı.
Açlık sınırının altında yaşayanların sayısı, artık 10 milyonlar ile ifade edilmektedir. İşsizlik cumhuriyet tarihinin en yüksek seviyesine çıkmıştır. Gelir dağılımındaki bozukluk % 80'ler seviyesindedir.
Bunun doğal sonucu olarak açlığa mahkûm olan insanlar sorgulamayı, doğru dürüst düşünmeyi unuttular. Akşam evine ekmek götürmekten veya kira ödemekten veya çek-senet borcunu kapatmaktan başka derdi ol(a)mayan bir toplumdan ne bekleyebilirsiniz ki?
Oysa orta direk ve daha doğrusu muhafazakâr orta direk bu toplumun omurgası idi! İşte bu omurgayı kırarak istediklerini elde ettiler!
Omurgasız toplum haline geldik!
Kapitalizm AKP'nin ellerinde tartışmasız derin bir devrim gerçekleştirdi. Artık adı Müslüman olan ama Protestan Kapitalimizin penceresinden dünyaya bakan, Hıristiyanlığı yaşayan gizli Protestanlaşmış bir toplumumuz var.
Sonuç: İman ve İnsan, Milli Ekonomi Modeli, Ehli Beyt İslam'ı ve Atatürk diyen Prof. Dr Haydar Baş'a ihtiyaç yakıcıdır. Meselenin özü de bundan ötesi değildir!
3. sınıf Amerikan mukallidi haline gelen bu toplumun genleri ile kim oynadı? Bizi bu hale kim getirdi?
Birinci derecede sorumlular Türkiye'yi İslami kavramlar üzerinden yöneterek İslam'ın içini boşaltanlardır!
Hükümet, Cemaat ve İslamcı aydın hiç kaçarı yok bugünkü toplumun failleridir. Hükümet Kapitalizmi din diye yutturdu, Cemaat Hıristiyanlığı din diye yutturdu, ulema Ilımlı İslam'ı din diye yutturdu ve sonunda bu garip tablo karşımıza çıktı!
Gücü ve parayı en büyük tanrı olarak gören, tavır almaktan bihaber ve tavrın ne olduğunu da bilemeyen, bâtılı anlamayı din zanneden bir mefluç zihniyet var şimdi önümüzde!
Hükümet Avrupa Birliği, Cemaat Vatikan, Ulema Liberalizmin tefessüh etmiş yollarına taşıdı insanımızı ve tek tek insanımızı o canavarlara teslim etti.
Evlatlarını bir bebek gibi koruması gereken bu üçlü sacayağı bırakınız baba gibi davranmayı, yavrularını yem yaptı, ateşe attı. Şu saatten sonra bu toplumdan nasıl bir medeniyet kurulabilir ki?
Evi nasıl inşa edeceğimizi bilmiyoruz ve üstelik evi oluşturan tuğlalar paramparça!
Mevcut toplum kimyası tesadüfen ortaya çıkmadı. Adı "Ilımlı İslam" olan proje kapsamında adım adım bu noktaya taşındık. Birer Ilımlı İslam imalatı olan siyasetçiler, Fetullah Gülen ve sözüm ona İslamcı-Sünni ulema bu projenin döşediği yoldan yürüyerek Türk halkını bu çukura ittiler!
Son 2 asrın en büyük zihinsel değişimi yaşandı bu topraklarda!
İçi Hıristiyan dışı İslam olan bir garip din anlayışı ile toplum kalbinden başlayarak, ekonomik ve sosyal ilişkilerine ve yaşam tarzına, düşünce şekline kadar her şeyi ile değiştirildi.
Artık başka bir toplum var karşımızda? Batılı bir kapitalist kadar kapitalist, en batıcı kadar bireyci ve hedonist, kutsalı ve ideali olmayan, paranın ve gücün tanrılaştırıldığı bir insan ve toplum profilinden bahsediyoruz.
Ne diyelim? Ilımlı İslamcılar ne kadar mutlu olsa yeridir!
Bir diğer husus şudur: 24 Ocak 1980 ve devam eden süreçlerin tüm siyasi aktörlerinin temel misyonu Türkiye'yi kapitalizmin şubesi haline getirmek oldu. Özellikle 2002'den başlayan süreçle tam 1 milyon sayfa AB mevzuatı merileştirildi. Cumhuriyet tarihinin bu en büyük kodifikasyonu ile kapitalizmin tüm kural ve kavramları hiçbir engele takılmaksızın içeriye boca edildi. Türkiye resmen kimlik değiştirdi ve dört dörtlük bir kapitalist ülke oldu!
Peki, Kapitalist ülke olmak ne demek?
Kapitalist ülke olmak demek Batı'nın değer yargılarını ve kurallarını, dinini, hukukunu, mantalitesini ülkeye enjekte etmek demek! İşte hükümet bunu yaptı. İslam kovuldu, millet kovuldu, paradigma iflas etti diyerek Atatürk kovuldu ve ekonomi adı altında kapitalizm ve onun alt yapısını oluşturan Protestan Hıristiyanlığı Türkiye'ye taşındı.
"En iyi Hıristiyan en çok kazanandır" diyen Protestan Hıristiyanlığı, kapitalizmin alt yapısı olarak Türkiye'ye hâkim oldu. Halkımız ideallerinden koparak, zengin olmanın tek değer olarak lanse edildiği bu sisteme göç etti. Yaşadığı coğrafya farklı olsa da, Camiye gitse de takkeli kapitalizm ülke insanını teslim aldı.
AKP, kapitalizmi ve onun değerlerini, ahlakını doğallaştırarak halka sundu. Üstelik buna bir takke giydirerek yaptığı için tepki de çekmedi. Bilakis büyük halk kitleleri yaptıkları şeyin İslam olduğuna inandırıldılar.
AKP zihniyeti gönüllü iknaların yanı sıra zengini daha çok zenginleştirip, fakiri daha çok fakirleştirerek de süreci gayet güzel yönetti. Dolar milyarderlerimizin sayısı hızla artarken, aynı hızla açlık ve yoksulluk sınırının altında yaşayanların sayısı da arttı.
Açlık sınırının altında yaşayanların sayısı, artık 10 milyonlar ile ifade edilmektedir. İşsizlik cumhuriyet tarihinin en yüksek seviyesine çıkmıştır. Gelir dağılımındaki bozukluk % 80'ler seviyesindedir.
Bunun doğal sonucu olarak açlığa mahkûm olan insanlar sorgulamayı, doğru dürüst düşünmeyi unuttular. Akşam evine ekmek götürmekten veya kira ödemekten veya çek-senet borcunu kapatmaktan başka derdi ol(a)mayan bir toplumdan ne bekleyebilirsiniz ki?
Oysa orta direk ve daha doğrusu muhafazakâr orta direk bu toplumun omurgası idi! İşte bu omurgayı kırarak istediklerini elde ettiler!
Omurgasız toplum haline geldik!
Kapitalizm AKP'nin ellerinde tartışmasız derin bir devrim gerçekleştirdi. Artık adı Müslüman olan ama Protestan Kapitalimizin penceresinden dünyaya bakan, Hıristiyanlığı yaşayan gizli Protestanlaşmış bir toplumumuz var.
Sonuç: İman ve İnsan, Milli Ekonomi Modeli, Ehli Beyt İslam'ı ve Atatürk diyen Prof. Dr Haydar Baş'a ihtiyaç yakıcıdır. Meselenin özü de bundan ötesi değildir!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ahmet Erimhan / diğer yazıları
- Sahili olmayan umman / 14.04.2022
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 09.06.2021
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 06.06.2021
- Birlik ve beraberlik ölümden başka her şeyi yener / 17.05.2021
- Ermeni Meselesi ve Gerçekler / 25.04.2021
- Osmanlı İslamı / 18.04.2021
- Sensizlik, benim şiirim / 11.04.2021
- Fikirlerin halledemediği davaları kan halleder / 04.04.2021
- Dünya bir leştir, taliplileri köpektir! / 28.03.2021
- Rüzgâr eken fırtına biçer / 23.03.2021
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 09.06.2021
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 06.06.2021
- Birlik ve beraberlik ölümden başka her şeyi yener / 17.05.2021
- Ermeni Meselesi ve Gerçekler / 25.04.2021
- Osmanlı İslamı / 18.04.2021
- Sensizlik, benim şiirim / 11.04.2021
- Fikirlerin halledemediği davaları kan halleder / 04.04.2021
- Dünya bir leştir, taliplileri köpektir! / 28.03.2021
- Rüzgâr eken fırtına biçer / 23.03.2021