Ömrümüz medyada köşe başlarını tutanların yanlışlarını düzeltmekle geçiyor... Arkadaşlar sağolsunlar Çölaşan, Alkan ve Taha Kıvanç'ı hallettiler... Benim payıma da Tuncay Özkan düştü.
Tuncay Özkan, Sadettin Tantan'a kafayı fena halde takmış durumda. Her seferinde denk düşürüp Tantan'ın sınır ötesi akrabalıklarını, ahbap, eş dost ilişkilerini gündeme getiriyor.
Tantan'ı tarih okumamakla, bilmemekle suçluyor. Ama bunu yaparken aynı büyüklükte bir tarih cehaletine kendisi düşüyor.
18 Haziran 2001 tarihli yazısında şöyle bir bölüm var:
" Cumhuriyet'in yazarlarından olan Oktay Ekinci burada Tantan'ı destekler konuşmalar yapmış. Ekinci'ye yakışmış, ama eksik. Çünkü Cumhuriyet son dönemde yakın tarihe ışık tutan kitaplar verdi ekinde. İki haini anlatanları enfesti. Biri "Çerkez Ethem", diğeri "Topal Osman". İnsan gazetesinden alıntılarla Tantan'a yardım etmez mi? Çerkez tutkusu olan Tantan'a bir kitap olsun vermez mi? Tarih konusunda yanlış yapılırsa, birileri çıkar Tantan için Çerkez Ethem der, sonra ne olur? Kendinde "Atatürk" karizması gören, bu "devrimci" siyasetçiye arka çıkmakta eksik yer bırakılır mı Oktay Ekinci! Haydi o olmadı, Susurlukçu, Veli Küçük Paşa'dan da mı yardım alamadınız yani. Topal Osman konusunu en iyi o biliyor. Gazeteye bir telefonla çözerdiniz sorunu. Topal Osman ekinde emeği var."
Tarih ancak bu kadar bilgisizce ve bir aşure ancak bu kadar cahilce rezil edilebilir.
Aşure diyoruz çünkü birbiriyle en ufak bir alâkası bile bulunmayan konular komplo teorileri yazma hevesi uğruna içiçe sokuluyor, gerçekler allak bullak ediliyor.
Tantan'ın Çerkezlerle ilişkisi olabilir, Tuncay Özkan Çerkez Ethem benzetmelerinden hoşlanabilir ama Topal Osman'ın konu ile, Veli Küçük'ün Sadettin Tantan ile, Susurluk'un Çerkezlerle ne gibi ilişkisi olduğunu yazıyı sonradan okuyunca herhalde kendisi bile anlayamamıştır.
Osman Ağa'nın Çerkezlerle, Lâzlarla ilgisi yoktur. Mozayikçi değildir. Türk oğlu Türk'tür. Tarih şuurunu devrinin büyük Türkçüsü, Türk Ocağı teorisyenlerinden Binbaşı Hüseyin Avni Alpaslan'dan almıştır.
Hain haindir efendiler.... Çerkez Ethem'in hainliğinin de Çerkezlerle ilgisi yoktur. Hain'in Çerkezi, Süryanisi olmaz. Üstelik hainlik de sübjektif bir kavramdır. Durduğunuz noktaya, bakış açınıza göre değişir takacağınız isim.
Öcalan bana göre eşkiyadır, Türk Devleti'ni ülkesi ve milleti ile bölmeye çalışan bir haindir ama Avrupalılar'ın ona kahraman muamelesi yaptığını ne çabuk unuttunuz?
Zorlama yakıştırmalar, Tantan'da olduğunu iddia ettiğiniz tarih bilgisi kıtlığından sizin de nasiplendiğinizi gösterir.
Çerkez Ethem Kurtuluş Savaşı'nın bir noktasından sonra kişisel rütbe ve makam hırsıyla, çetesi ve silâhlarıyla birlikte Yunanlıya, yâni düşmana sığınmakta en ufak bir sakınca görmemiştir. Hainliği oradan gelmektedir ve tesçillenmiştir.
Peki Osman Ağa ne yapmıştır?
Osman Ağa Balkan Harbine katılmış, Kafkaslar'da Teşkilâtı Mahsusa emrinde Ermenilere karşı çalışmış, Giresun'daki Pontusçu Rumların kökünü kazımış, Liseye çekilen Yunan bayrağını indirip çeken Rumu kazığa oturtmuştur.
Giresun'da bugün Rum-Rumluk meselesi yoksa bunu Osman Ağa'ya borçluyuz.
Büyük bir ihtimalle Tuncay Özkan, Mustafa Kemal Paşa'nın 19 Mayıs'ta Samsun'a çıktığını biliyordur da, sadece on gün sonra 29 Mayıs'ta Havza'da haber göndererek çağırttığı Osman Ağa ile buluştuğunu bilmiyordur. Mustafa Kemal, orada Osman Ağa'ya "İstanbul hükümetinden aksi bir emir gelse bile sen Rumlarla mücadeleye devam et" emrini verir.
Osman Ağa Sakarya Meydan Muharebesine katılan iki Giresun gönüllü alayından birinin komutanıdır. Diğerinin Komutanı ise yukarıda bahsettiğimiz Binbaşı H.Avni Alpaslan'dır ve Sakarya'da bütün alayıyla beraber şehit olmuştur. Osman Ağa bu arada çetesiyle Koçkiri isyanını bastırmakla da görevlendirilir.
Hizmetleri o kadar göze batar ki, arkadaşlarıyla beraber Gazi'nin muhafız birlik komutanlığı görevi verilir.
Hayatında açıklığa kavuşturulamayan tek olay, Atatürk'e muhalefeti ile tanınan, karşı çıkışlarıyla Lozan'ın kesintiye uğramasına neden olan mebus Ali Şükrü'nün öldürülmesi olayıdır.
Hadi şunu ifade edelim, bir insanın şöyle veya böyle bir öldürme olayına karışması "hain" damgası vurulmasına yeter mi? Ona en fazla "cinayet zanlısı" denir, ama hain değil.
Yunan tarihleri, halâ bugün bile bölgede Pontus amaçlı emeller besleyen Yunan Devlet yetkilileri Osman Ağa'dan "eşkıya" diye söz etmektedirler.
Çok basit... O halde, yani Yunanlılar ona eşkıya, hain, çeteci yakıştırmasını yapıyorlarsa bana göre Osman Ağa kahramandır.
Hem Tuncay Özkan belki çok üzülecek ama Osman Ağa "Millî Kahraman"dır.
Millî Kahramandır ki her sene ölüm yıldönümünde Giresun'da Vali, Belediye Başkanı ve Garnizon Komutanı'nın katıldığı resmî törenlerle kaledeki mezarı başında anılır, öğrenciler şiirler okur, üniversite hocaları konuşmalar yapar.
Ve bana göre de, geçmişi böyle olan bir insana hain diyenler haindir.
Tuncay Özkan televizyon programları da yapar. Kendi kameraları önünde, kendi stüdyosunda, kendi hazırladığı şartlar dahilinde bu konuları "yalnız başıma" tartışmaya hazırım. Kendisi yanına istediği tarihçiyi, komplo teorisyenini alabilir.
Tek bir şartım var.
Dinleyici telefonları da alınacak ve onlardan kendisine yönelik olarak gelecek "acı var mı" soruları
filtre edilmeyecek.
Kabul etmezse ben kendisini aynı şartlarda Meltem Televizyon stüdyolarına davet ediyorum. Misafirperverliğimizden emin olabilir.
Tuncay Özkan, Sadettin Tantan'a kafayı fena halde takmış durumda. Her seferinde denk düşürüp Tantan'ın sınır ötesi akrabalıklarını, ahbap, eş dost ilişkilerini gündeme getiriyor.
Tantan'ı tarih okumamakla, bilmemekle suçluyor. Ama bunu yaparken aynı büyüklükte bir tarih cehaletine kendisi düşüyor.
18 Haziran 2001 tarihli yazısında şöyle bir bölüm var:
" Cumhuriyet'in yazarlarından olan Oktay Ekinci burada Tantan'ı destekler konuşmalar yapmış. Ekinci'ye yakışmış, ama eksik. Çünkü Cumhuriyet son dönemde yakın tarihe ışık tutan kitaplar verdi ekinde. İki haini anlatanları enfesti. Biri "Çerkez Ethem", diğeri "Topal Osman". İnsan gazetesinden alıntılarla Tantan'a yardım etmez mi? Çerkez tutkusu olan Tantan'a bir kitap olsun vermez mi? Tarih konusunda yanlış yapılırsa, birileri çıkar Tantan için Çerkez Ethem der, sonra ne olur? Kendinde "Atatürk" karizması gören, bu "devrimci" siyasetçiye arka çıkmakta eksik yer bırakılır mı Oktay Ekinci! Haydi o olmadı, Susurlukçu, Veli Küçük Paşa'dan da mı yardım alamadınız yani. Topal Osman konusunu en iyi o biliyor. Gazeteye bir telefonla çözerdiniz sorunu. Topal Osman ekinde emeği var."
Tarih ancak bu kadar bilgisizce ve bir aşure ancak bu kadar cahilce rezil edilebilir.
Aşure diyoruz çünkü birbiriyle en ufak bir alâkası bile bulunmayan konular komplo teorileri yazma hevesi uğruna içiçe sokuluyor, gerçekler allak bullak ediliyor.
Tantan'ın Çerkezlerle ilişkisi olabilir, Tuncay Özkan Çerkez Ethem benzetmelerinden hoşlanabilir ama Topal Osman'ın konu ile, Veli Küçük'ün Sadettin Tantan ile, Susurluk'un Çerkezlerle ne gibi ilişkisi olduğunu yazıyı sonradan okuyunca herhalde kendisi bile anlayamamıştır.
Osman Ağa'nın Çerkezlerle, Lâzlarla ilgisi yoktur. Mozayikçi değildir. Türk oğlu Türk'tür. Tarih şuurunu devrinin büyük Türkçüsü, Türk Ocağı teorisyenlerinden Binbaşı Hüseyin Avni Alpaslan'dan almıştır.
Hain haindir efendiler.... Çerkez Ethem'in hainliğinin de Çerkezlerle ilgisi yoktur. Hain'in Çerkezi, Süryanisi olmaz. Üstelik hainlik de sübjektif bir kavramdır. Durduğunuz noktaya, bakış açınıza göre değişir takacağınız isim.
Öcalan bana göre eşkiyadır, Türk Devleti'ni ülkesi ve milleti ile bölmeye çalışan bir haindir ama Avrupalılar'ın ona kahraman muamelesi yaptığını ne çabuk unuttunuz?
Zorlama yakıştırmalar, Tantan'da olduğunu iddia ettiğiniz tarih bilgisi kıtlığından sizin de nasiplendiğinizi gösterir.
Çerkez Ethem Kurtuluş Savaşı'nın bir noktasından sonra kişisel rütbe ve makam hırsıyla, çetesi ve silâhlarıyla birlikte Yunanlıya, yâni düşmana sığınmakta en ufak bir sakınca görmemiştir. Hainliği oradan gelmektedir ve tesçillenmiştir.
Peki Osman Ağa ne yapmıştır?
Osman Ağa Balkan Harbine katılmış, Kafkaslar'da Teşkilâtı Mahsusa emrinde Ermenilere karşı çalışmış, Giresun'daki Pontusçu Rumların kökünü kazımış, Liseye çekilen Yunan bayrağını indirip çeken Rumu kazığa oturtmuştur.
Giresun'da bugün Rum-Rumluk meselesi yoksa bunu Osman Ağa'ya borçluyuz.
Büyük bir ihtimalle Tuncay Özkan, Mustafa Kemal Paşa'nın 19 Mayıs'ta Samsun'a çıktığını biliyordur da, sadece on gün sonra 29 Mayıs'ta Havza'da haber göndererek çağırttığı Osman Ağa ile buluştuğunu bilmiyordur. Mustafa Kemal, orada Osman Ağa'ya "İstanbul hükümetinden aksi bir emir gelse bile sen Rumlarla mücadeleye devam et" emrini verir.
Osman Ağa Sakarya Meydan Muharebesine katılan iki Giresun gönüllü alayından birinin komutanıdır. Diğerinin Komutanı ise yukarıda bahsettiğimiz Binbaşı H.Avni Alpaslan'dır ve Sakarya'da bütün alayıyla beraber şehit olmuştur. Osman Ağa bu arada çetesiyle Koçkiri isyanını bastırmakla da görevlendirilir.
Hizmetleri o kadar göze batar ki, arkadaşlarıyla beraber Gazi'nin muhafız birlik komutanlığı görevi verilir.
Hayatında açıklığa kavuşturulamayan tek olay, Atatürk'e muhalefeti ile tanınan, karşı çıkışlarıyla Lozan'ın kesintiye uğramasına neden olan mebus Ali Şükrü'nün öldürülmesi olayıdır.
Hadi şunu ifade edelim, bir insanın şöyle veya böyle bir öldürme olayına karışması "hain" damgası vurulmasına yeter mi? Ona en fazla "cinayet zanlısı" denir, ama hain değil.
Yunan tarihleri, halâ bugün bile bölgede Pontus amaçlı emeller besleyen Yunan Devlet yetkilileri Osman Ağa'dan "eşkıya" diye söz etmektedirler.
Çok basit... O halde, yani Yunanlılar ona eşkıya, hain, çeteci yakıştırmasını yapıyorlarsa bana göre Osman Ağa kahramandır.
Hem Tuncay Özkan belki çok üzülecek ama Osman Ağa "Millî Kahraman"dır.
Millî Kahramandır ki her sene ölüm yıldönümünde Giresun'da Vali, Belediye Başkanı ve Garnizon Komutanı'nın katıldığı resmî törenlerle kaledeki mezarı başında anılır, öğrenciler şiirler okur, üniversite hocaları konuşmalar yapar.
Ve bana göre de, geçmişi böyle olan bir insana hain diyenler haindir.
Tuncay Özkan televizyon programları da yapar. Kendi kameraları önünde, kendi stüdyosunda, kendi hazırladığı şartlar dahilinde bu konuları "yalnız başıma" tartışmaya hazırım. Kendisi yanına istediği tarihçiyi, komplo teorisyenini alabilir.
Tek bir şartım var.
Dinleyici telefonları da alınacak ve onlardan kendisine yönelik olarak gelecek "acı var mı" soruları
filtre edilmeyecek.
Kabul etmezse ben kendisini aynı şartlarda Meltem Televizyon stüdyolarına davet ediyorum. Misafirperverliğimizden emin olabilir.
Hüseyin Mümtaz / diğer yazıları
- Ekonomi, İslam ve Rusya / 01.04.2006
- Küresel aktörler, bölgesel piyonlar / 20.12.2005
- 'Namkör' kedi / 16.07.2002
- Cılkı çıkan siyaset / 15.07.2002
- İsmail Cem'in sakladıkları / 14.07.2002
- Cem fotoğrafları / 13.07.2002
- Vitesten atan siyaset / 12.07.2002
- Freni patlayan siyaset / 11.07.2002
- "Nankör kedi" / 10.07.2002
- "Bindir bir alamete" politikası / 09.07.2002
- Küresel aktörler, bölgesel piyonlar / 20.12.2005
- 'Namkör' kedi / 16.07.2002
- Cılkı çıkan siyaset / 15.07.2002
- İsmail Cem'in sakladıkları / 14.07.2002
- Cem fotoğrafları / 13.07.2002
- Vitesten atan siyaset / 12.07.2002
- Freni patlayan siyaset / 11.07.2002
- "Nankör kedi" / 10.07.2002
- "Bindir bir alamete" politikası / 09.07.2002