ABD'nin Irak'ı işgali ile başlayan kaosa elbette çare var. Hiiiç sözü eğip-bükmeye gerek yok. İnsanlık, adalet ve vicdan ölçütlerine göre çare belli ve açık.
Çare, ABD ve müttefiklerinin önkoşulsuz ve acilen Irak'tan çekilmeleri; bu çekilmenin ardından oradaki huzur ve asayişi, BM desteğinde Türkiye'nin yönetimindeki bir Bölge Barış Gücü'nün temin etmesidir.
Ancaaak.... ABD'nin ve onu arkadan itekleyen lobilerin böyle bir niyetleri yok. Hatta niyetleri, yaptıklarından daha da fena. Niyetler bozuk.
Başkan George Bush'un Ulusal Güvenlik Danışmanı Condolezza Rice, Washington Post Gazetesi'nde yayınlanan 'Ortadoğu'yu Değiştirmek' başlıklı taze makalesinde, Ortadoğu'da başlayan dönüşümün zaman alacağını ve Irak'ın bu süreçte 'anahtar ülke' olacağını yazıyor. Fas'tan Basra Körfezi'ne kadar Ortadoğu'da 22 devletin değiştirileceğini belirten Rice, Irak'ın Ortadoğu'nun anahtarı olacağının altını çiziyor.
Rice, 22 devlet ve 300 milyonluk nüfusa sahip bölgedeki dönüşüm sürecinin zorlu olacağına da dikkat çekerek, aba altından sopa gösterip diğer ülkeleri de ABD ile birlikte hareket etmeye çağırıyor. Bölgede daha uzun süre kalacaklarını vurgulayan Rice, Fas'tan Basra Körfezi'ne kadar olan tüm Ortadoğu ülkelerinde siyasi ve ekonomik değişimler yaşanacağını belirtiyor.
ABD, bu tezgahına ucuz maşalar, astarı yüzünden pahalı olmayacak lejyoner müttefikler arıyor. Buna mecbur; ölüm kusan yerli direniş karşısında bine yakın askeri çölden kaçmış, birçoğu kaçmanın yollarını arıyor.
W. Bush, Irak'taki asker ve komutanlarına, hiç olmazsa sonbahara kadar sabredin, müttefiklerimiz gelecek, diyor. Diyor ama, Ankara'dakilerin "ABD aşkına" bu can pazarına böylesine aşırı atılma iştiyakına sadece Washington değil, dünya-alem şaşırıyor. Derken ABD kurmayları, "tok alıcı" pozisyonuna bürünüyor; ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Richard Lugar, işi ağıra çekerek, Türkiye'nin Irak'a asker gönderme konusunda Washington'un beklentisi yok, açıklaması yapıyor.
Ankara'da 8.5 milyar dolar kredi hayalleriyle yatıp kalkanların hevesi, Lugar'ın beyanıyla gırtlaklarına tıkanıyor. Ankara, şimdi neye mal olursa olsun, ABD aşkına Irak'taki cadı kazanına atlayacağını teyid etmeyi sürdürüyor. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, BM'ye yapılan saldırıların kendilerini engellemeyeceğini, vakit geçirmeden Atlantik ötesine doğru dünyaya ilan ediyor.
Bu hesap yanlış; böylesi bir bağımlı dış politik duruş Türkiye'ye yaraşmaz.
Böylesi bir "global-bölgesel parselasyon"un sinyallerinin verildiği bir süreçte Türkiye, günübirlik hesap ve üç kuruşluk kredi umutlarıyla işgalcilerle aynı safta bulunamaz, bulunmamalı.
Sadece bu değil.
Suyumuzu İsrail'e bulandırtmayalım
Diğer yandan Türkiye, ABD işgali karşısında kesinlikle milli bir duruş ve işgal zulmüne karşı ABD'yi evine dönmeye zorlayacak adaletli bir tavır sergileme zarureti kadar, MOSSAD'ın Irak'ın kalbi Bağdat'ta Dicle kenarındaki Ebu Nuvas Caddesi'ne yerleşmesini önemsemesi gerekiyor. İşin ucu çoook yakında bize değecek çünkü; hesap Nil'den Fırat'a uzanıyor. Bu niyet de bozuk.
Ancak, ne yazık ki, İsrail, sadece Bağdat'a konuşlanmadı. Ankara ile de aralarından su sızmıyor.
Manavgat Suyu'nu satma anlaşmasını imzalamak üzere İsrail'e gitmeyi "hastalık gerekçesi"yle önümüzdeki aya erteleyen Bakan Hilmi Güler'in ve AKP hükümetinin, çok daha hassas olması gereken bir sürece girdik.
Zira "Arz -ı Mev'ud kimyasal reaksiyoncuları" olarak Bağdat'a konuşlanan ve uzun yıllardır Manavgat suyunun peşinden koşan İsrail'in, suyu alma karşılığında GAP bölgesinde bazı ayrıcalıklar istediğini Ankara çok iyi biliyor olması lazım. İsrail, eğer ağabeyi ABD'nin de yardımıyla Ankara'dan taviz kopartabilir, ayrıcalık sağlayabilirse GAP'ta kibbutz (ortaklaşa kullanılan çiftlik) kuracak. Bu kibbutzlar için 20 milyar dolarlık bir bütçe ayırmış. AKP'liler bilmiyorlarsa, bu "netameli Yahudi işi"nin teferruatını İstanbul vekilleri Emin Şirin'e sorabilirler.
Ama, yoook, bilmemezlikten geliyorlarsa, o başka...
Plastik yüreklerden hayır gelmez
Bu kadar oyun ve tecrübeden sonra, Ankara'daki koltuk ve ABD sarhoşları anlamasa da, milletimiz herhalde şunu anlamaya başlamıştır; Ankara'da kim hangi koltuğu kaparsa kapsın, ABD veya AB patentli plastik yüreklerle bu işler hiiiiç yürümez, plastik yüreklerden hayır gelmez.
Plastik yürekler, isteseler de, sağlam niyetleri kendinde barındıramaz çünkü.
Yerli yürek lazım, yerli yürek; gücünü aziz milletimizden alarak çarpan yürekler... BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'ın yıllardan beri altını çizdiği gibi, kendi milli duruşumuzu ve milli stratejilerimizi, işte bu yerli yüreklerle, kendi öz yürek ve beyinlerimizle belirleyelim.
Milletimizin ve dahi benim, tekrar tekrar diyeceğimiz şu ki, AB ve ABD patentli plastik yürekliler, Türkiye'yi ateşi gittikçe yükselen Irak'taki kaynar cadı kazanına itmesin.
Çare, ABD ve müttefiklerinin önkoşulsuz ve acilen Irak'tan çekilmeleri; bu çekilmenin ardından oradaki huzur ve asayişi, BM desteğinde Türkiye'nin yönetimindeki bir Bölge Barış Gücü'nün temin etmesidir.
Ancaaak.... ABD'nin ve onu arkadan itekleyen lobilerin böyle bir niyetleri yok. Hatta niyetleri, yaptıklarından daha da fena. Niyetler bozuk.
Başkan George Bush'un Ulusal Güvenlik Danışmanı Condolezza Rice, Washington Post Gazetesi'nde yayınlanan 'Ortadoğu'yu Değiştirmek' başlıklı taze makalesinde, Ortadoğu'da başlayan dönüşümün zaman alacağını ve Irak'ın bu süreçte 'anahtar ülke' olacağını yazıyor. Fas'tan Basra Körfezi'ne kadar Ortadoğu'da 22 devletin değiştirileceğini belirten Rice, Irak'ın Ortadoğu'nun anahtarı olacağının altını çiziyor.
Rice, 22 devlet ve 300 milyonluk nüfusa sahip bölgedeki dönüşüm sürecinin zorlu olacağına da dikkat çekerek, aba altından sopa gösterip diğer ülkeleri de ABD ile birlikte hareket etmeye çağırıyor. Bölgede daha uzun süre kalacaklarını vurgulayan Rice, Fas'tan Basra Körfezi'ne kadar olan tüm Ortadoğu ülkelerinde siyasi ve ekonomik değişimler yaşanacağını belirtiyor.
ABD, bu tezgahına ucuz maşalar, astarı yüzünden pahalı olmayacak lejyoner müttefikler arıyor. Buna mecbur; ölüm kusan yerli direniş karşısında bine yakın askeri çölden kaçmış, birçoğu kaçmanın yollarını arıyor.
W. Bush, Irak'taki asker ve komutanlarına, hiç olmazsa sonbahara kadar sabredin, müttefiklerimiz gelecek, diyor. Diyor ama, Ankara'dakilerin "ABD aşkına" bu can pazarına böylesine aşırı atılma iştiyakına sadece Washington değil, dünya-alem şaşırıyor. Derken ABD kurmayları, "tok alıcı" pozisyonuna bürünüyor; ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Richard Lugar, işi ağıra çekerek, Türkiye'nin Irak'a asker gönderme konusunda Washington'un beklentisi yok, açıklaması yapıyor.
Ankara'da 8.5 milyar dolar kredi hayalleriyle yatıp kalkanların hevesi, Lugar'ın beyanıyla gırtlaklarına tıkanıyor. Ankara, şimdi neye mal olursa olsun, ABD aşkına Irak'taki cadı kazanına atlayacağını teyid etmeyi sürdürüyor. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, BM'ye yapılan saldırıların kendilerini engellemeyeceğini, vakit geçirmeden Atlantik ötesine doğru dünyaya ilan ediyor.
Bu hesap yanlış; böylesi bir bağımlı dış politik duruş Türkiye'ye yaraşmaz.
Böylesi bir "global-bölgesel parselasyon"un sinyallerinin verildiği bir süreçte Türkiye, günübirlik hesap ve üç kuruşluk kredi umutlarıyla işgalcilerle aynı safta bulunamaz, bulunmamalı.
Sadece bu değil.
Suyumuzu İsrail'e bulandırtmayalım
Diğer yandan Türkiye, ABD işgali karşısında kesinlikle milli bir duruş ve işgal zulmüne karşı ABD'yi evine dönmeye zorlayacak adaletli bir tavır sergileme zarureti kadar, MOSSAD'ın Irak'ın kalbi Bağdat'ta Dicle kenarındaki Ebu Nuvas Caddesi'ne yerleşmesini önemsemesi gerekiyor. İşin ucu çoook yakında bize değecek çünkü; hesap Nil'den Fırat'a uzanıyor. Bu niyet de bozuk.
Ancak, ne yazık ki, İsrail, sadece Bağdat'a konuşlanmadı. Ankara ile de aralarından su sızmıyor.
Manavgat Suyu'nu satma anlaşmasını imzalamak üzere İsrail'e gitmeyi "hastalık gerekçesi"yle önümüzdeki aya erteleyen Bakan Hilmi Güler'in ve AKP hükümetinin, çok daha hassas olması gereken bir sürece girdik.
Zira "Arz -ı Mev'ud kimyasal reaksiyoncuları" olarak Bağdat'a konuşlanan ve uzun yıllardır Manavgat suyunun peşinden koşan İsrail'in, suyu alma karşılığında GAP bölgesinde bazı ayrıcalıklar istediğini Ankara çok iyi biliyor olması lazım. İsrail, eğer ağabeyi ABD'nin de yardımıyla Ankara'dan taviz kopartabilir, ayrıcalık sağlayabilirse GAP'ta kibbutz (ortaklaşa kullanılan çiftlik) kuracak. Bu kibbutzlar için 20 milyar dolarlık bir bütçe ayırmış. AKP'liler bilmiyorlarsa, bu "netameli Yahudi işi"nin teferruatını İstanbul vekilleri Emin Şirin'e sorabilirler.
Ama, yoook, bilmemezlikten geliyorlarsa, o başka...
Plastik yüreklerden hayır gelmez
Bu kadar oyun ve tecrübeden sonra, Ankara'daki koltuk ve ABD sarhoşları anlamasa da, milletimiz herhalde şunu anlamaya başlamıştır; Ankara'da kim hangi koltuğu kaparsa kapsın, ABD veya AB patentli plastik yüreklerle bu işler hiiiiç yürümez, plastik yüreklerden hayır gelmez.
Plastik yürekler, isteseler de, sağlam niyetleri kendinde barındıramaz çünkü.
Yerli yürek lazım, yerli yürek; gücünü aziz milletimizden alarak çarpan yürekler... BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'ın yıllardan beri altını çizdiği gibi, kendi milli duruşumuzu ve milli stratejilerimizi, işte bu yerli yüreklerle, kendi öz yürek ve beyinlerimizle belirleyelim.
Milletimizin ve dahi benim, tekrar tekrar diyeceğimiz şu ki, AB ve ABD patentli plastik yürekliler, Türkiye'yi ateşi gittikçe yükselen Irak'taki kaynar cadı kazanına itmesin.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019

































































































