Her devirde büyük devletler kurulmuş ve o devletler, dünyada dengelerin oluşmasına neden olmuştur. O bakımdan büyük devletler, dünya tarihi için büyük önem arz etmektedir. Esasen devlet, güç ve kuvvet demektir. Onun için belirli düzeye ulaşmayan oluşumlara devlet denilse bile, gerçek anlamda devlet sayılmazlar. Ne yazık ki, dünyamızda, devlet diye anılan, nüfusu ve yüzölçümü çok küçük oluşumlar mevcuttur. Bu oluşumların dünya dengesi üzerinde hiçbir etkileri bulunmamaktadır. Meselâ, nüfusu bir milyon olan yirmi devletçiğin ittifak kurduğunu farz edelim. Bunun dünya dengesine bir etkisi olabilir mi? Elbette olamaz.İşte, bu sebepten dolayı günümüzde Rusya ile Çin'in ittifakı önemli bir gelişme olarak kabul edilmektedir. Söz konusu ittifak için Çin Devlet Başkanı Şi Cinpin şöyle diyor: "Rusya ile Çin arasındaki ilişki, dünyada iki ülke arasındaki en önemli ilişkidir. Bu ilişki sadece çıkarlarımızı korumaz, aynı zamanda dünya dengesini de garanti altına alır." Neden bu ilişki önemli? Çünkü ilişkiyi kuran devletler büyük devletlerdir.Müslümanlar, ilk yıllardan itibaren büyük devlet kurmayı hedeflemiş ve örnek bir şekilde de başarmışlardır. Dünyada hiçbir büyük devlet, Müslümanların kurdukları devletler kadar farklı din, dil ve ırk mensuplarını bir araya toplayamamış ve güvenlik içerisinde yaşamalarını temin edememiştir. Müslümanların ilk örnek devleti Peygamberimiz (sav)'in Medine'de kurduğu devlettir. O devlette, nüfus itibariyle Müslümanlar azınlıkta olmalarına rağmen, yönetim ellerinde idi. Osmanlı Devleti'nin ilk yıllarında da benzer bir durum vardı. Öyle ki, Osmanlı tebaasında Hıristiyan nüfus, Müslüman nüfustan fazlaydı. Bu örnekler, büyük devlet kurmak ve yönetimde bulunmak için çoğunluğun şart olmadığını, gösteren örneklerdir. Demek ki, adaletli ve güven veren olursanız, inancınızı paylaşmayanların da desteğini sağlayabilirsiniz. Maalesef, Müslümanların kaybettiği en büyük değer budur. Bu değeri, tekrar kazanmadıktan sonra, Müslümanların başarmaları ve bir adım ileri gitmeleri mümkün olamaz. Hindistan'dan, Müslümanların ayrılıp Pakistan'ı kurmayı düşündükleri dönemlerde bazı İslâm âlimleri, ayrılmaya karşı çıkmış ve şöyle demişlerdi: "Ayrılmayalım, Hindistan'ın bütününe talip olalım. Yüz bin komünist, Hindistan'ın bütününe talip oluyor da, biz niye olmuyoruz?" Bu düşünce kabul görmedi ve sonuçta Pakistan ayrıldı. Ayrıldı ama Pakistan olarak da bütünlüğünü koruyamadı, Doğu Pakistan, Bangladeş adıyla Pakistan'dan ayrıldı. Müslümanların böyle parçalanması, küçük ve uydu devletçiklere bölünmesi kendilerine ne kazandırmıştır? Hiçbir şey kazandırmamış, tam aksine sürekli kaybettirmiştir. Müslümanların içine düştüğü duruma bakınız, iki milyara yaklaşan nüfusuyla, dünya siyaset ve dengesini değiştirebilecek bir güç oluşturabiliyorlar mı? Aynı sözü bir avuç Yahudi için söyleyebiliyor muyuz? Peki, Yahudiler bu gücü nasıl elde ettiler? Siyon Protokolleri'nin 8. Protokolünde şöyle denilmektedir: "Yahudiler tarafından ilk ortaya konan ve öğretilen bilim ekonomidir." Bu söz, çok iddialıdır, ancak takip edilince ispatlanması oldukça kolaydır.Ekonomi teorilerinin mucitlerinin genelde Yahudiler olması, gerçekten çok dikkat çekicidir. Yahudiler, inançlarından kaynaklanan teorileri, ekonomi kanunu diye yutturdular ve ders kitaplarına böyle geçirdiler. Onun içindir ki, tüm bu teorilerin yanlışlığını 'Milli Ekonomi Modeli' ile ortaya koyan Prof. Dr. Haydar Baş, tabiri caizse Yahudileri can evinden vurmaktadır. Bir başka deyişle, Müslümanların büyük devlet kurmalarının ve dünya dengelerini değiştirmelerinin yolu, 'Milli Ekonomi Modeli'nde gösterilmiştir. Bunu sadece biz söylemiyoruz, yerli ve yabancı birçok bilim adamı aynı kanaati paylaşmaktadır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018