Bizzat hayat bulmak için, hayatımıza dosdoğru bir yön çizebilmek için daima okumak durumunda olduğumuz hayat kitabımızda sıkça sorularla karşılaşırız.
Bu sorular ya bizzat okuyanı muhatap kabul ederek bize yöneliktir ya da "yapmazlar mı, bakmazlar mı, görmezler mi?" şeklinde üçüncü şahıslara yöneliktir.
Dikkatli bir Kur'an okuyucusu sayfaları çevirdikçe, satırlar arasında dolaştıkça hiç beklemediği sorularla aniden karşılaşır, irkilir ve kendine gelir.
"Görmüyor musunuz, bakmıyor musunuz, aklınızı kullanmıyor musunuz" şeklinde karşımıza çıkan sorular, daldığımız hayal dünyasından, içinde yuvarlandığımız gaflet uykusundan biraz olsun bizi uyandırır ve derin tefekkürlere sevk eder.
Anlayarak, anlamaya çalışarak okumak kaydıyla tabii.
Nur suresini ilk sayfadan itibaren okurken birden bire kırk birinci ayette, neden havada uçuşan kuşlara, hem de tesbih ederek uçan kuşlara bakmadığımız sorulur:
"Göklerde ve yerde olanların ve kanatlarını çırparak uçan kuşların Allah'ı tesbih ettiklerini görmedin mi? Her biri kendi duasını ve tesbihini bilmiştir. Allah onların yaptıklarını bilir." (Nur: 41).
"Görmedin mi ki, Allah bulutları sürer, sonra onları bir araya getirir, sonra onları üst üste yığın yapar. Böylece yağmurun onların arasından çıktığını görürsün. Gökten içinde dolu bulunan dağlar indirir de onu dilediğine isabet ettirir ve dilediğinden de uzak tutar. Onun şimşeğinin parıltısı neredeyse gözleri götürecektir." (Nur: 43).
Zaman zaman sorunun muhatapları değişir ve üçüncü şahıslar olur ama her halu karda tefekkür edecek, tezekkür edip kendine gelecek olan yaşadığı zaman diliminde ilgili ayetleri okuyanlardır.
"Bunlar Kuran'ı düşünmezler mi? Yoksa kalpleri kilitli midir?" (Muhammed: 24).
Bu gözle, bu dikkatle okunduğunda yüzlerce örneğine rastlanacaktır.
Bu yazıda dikkatleri çekmek istediğim ve herkesin kendi nefsinde cevabını aramasını istirham ettiğim Kur'an sorusu şu:
"O iman edenlere çağrı gelmedi mi ki kalpleri Allah'ın zikrine ve inen hak aşkına huşu ile coşsun ve bundan evvel kendilerine kitab verilmiş sonra üzerlerinden uzun zaman geçip de kalpleri katılaşmış ve ekserisi fıska dalmış bulunanlar gibi olmasınlar." (Hadid: 16).
Bu sorular ya bizzat okuyanı muhatap kabul ederek bize yöneliktir ya da "yapmazlar mı, bakmazlar mı, görmezler mi?" şeklinde üçüncü şahıslara yöneliktir.
Dikkatli bir Kur'an okuyucusu sayfaları çevirdikçe, satırlar arasında dolaştıkça hiç beklemediği sorularla aniden karşılaşır, irkilir ve kendine gelir.
"Görmüyor musunuz, bakmıyor musunuz, aklınızı kullanmıyor musunuz" şeklinde karşımıza çıkan sorular, daldığımız hayal dünyasından, içinde yuvarlandığımız gaflet uykusundan biraz olsun bizi uyandırır ve derin tefekkürlere sevk eder.
Anlayarak, anlamaya çalışarak okumak kaydıyla tabii.
Nur suresini ilk sayfadan itibaren okurken birden bire kırk birinci ayette, neden havada uçuşan kuşlara, hem de tesbih ederek uçan kuşlara bakmadığımız sorulur:
"Göklerde ve yerde olanların ve kanatlarını çırparak uçan kuşların Allah'ı tesbih ettiklerini görmedin mi? Her biri kendi duasını ve tesbihini bilmiştir. Allah onların yaptıklarını bilir." (Nur: 41).
"Görmedin mi ki, Allah bulutları sürer, sonra onları bir araya getirir, sonra onları üst üste yığın yapar. Böylece yağmurun onların arasından çıktığını görürsün. Gökten içinde dolu bulunan dağlar indirir de onu dilediğine isabet ettirir ve dilediğinden de uzak tutar. Onun şimşeğinin parıltısı neredeyse gözleri götürecektir." (Nur: 43).
Zaman zaman sorunun muhatapları değişir ve üçüncü şahıslar olur ama her halu karda tefekkür edecek, tezekkür edip kendine gelecek olan yaşadığı zaman diliminde ilgili ayetleri okuyanlardır.
"Bunlar Kuran'ı düşünmezler mi? Yoksa kalpleri kilitli midir?" (Muhammed: 24).
Bu gözle, bu dikkatle okunduğunda yüzlerce örneğine rastlanacaktır.
Bu yazıda dikkatleri çekmek istediğim ve herkesin kendi nefsinde cevabını aramasını istirham ettiğim Kur'an sorusu şu:
"O iman edenlere çağrı gelmedi mi ki kalpleri Allah'ın zikrine ve inen hak aşkına huşu ile coşsun ve bundan evvel kendilerine kitab verilmiş sonra üzerlerinden uzun zaman geçip de kalpleri katılaşmış ve ekserisi fıska dalmış bulunanlar gibi olmasınlar." (Hadid: 16).
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Bir yolsuzluk bir yoksulluk bir yasak / 26.12.2024
- 2025 yılı dahi emekliler yılı ilan edilsin / 22.12.2024
- İmtiyaza mazhar niceleri var / 21.12.2024
- Soykırım ekibi Suriye’den selamlıyor dünyayı / 20.12.2024
- Barınma, bürünme ve beslenme / 19.12.2024
- Yapma hacım, ters köşeye yatma hacım / 17.12.2024
- Yalanın para etmediği güne kadar… / 16.12.2024
- Soykırımcı İsrail’e Suriye ödülü / 13.12.2024
- Dumura uğratılmış duygular yüzünden… / 12.12.2024
- Hanım yaparsa kaza hizmetçi yaparsa ceza / 07.12.2024
- 2025 yılı dahi emekliler yılı ilan edilsin / 22.12.2024
- İmtiyaza mazhar niceleri var / 21.12.2024
- Soykırım ekibi Suriye’den selamlıyor dünyayı / 20.12.2024
- Barınma, bürünme ve beslenme / 19.12.2024
- Yapma hacım, ters köşeye yatma hacım / 17.12.2024
- Yalanın para etmediği güne kadar… / 16.12.2024
- Soykırımcı İsrail’e Suriye ödülü / 13.12.2024
- Dumura uğratılmış duygular yüzünden… / 12.12.2024
- Hanım yaparsa kaza hizmetçi yaparsa ceza / 07.12.2024