Devlet Bakanı Ali Babacan, IMF ile bu ay içinde imzalanarak yürürlüğe girmesi planlanan 3 yıllık stand-by anlaşmasının IMF ile yapılacak son stand-by anlaşması olacağını bildirdi.
AKP hükümetinin IMF ile yolları ayırma masalını daha önce de defalarca duymuştuk. Bu ilk değil, son da değil.
3 Kasım seçimlerinde 3 yıl sıkıntı sonra ise refah vadeden AKP, 3 yıl daha IMF'li politikalara devam ediyor, yani 3 yıl daha kemer sıkma politikası uygulanacak.
Bizler de iktidara şunu soruyoruz, peki, 3 yıl sonra IMF'den kopmak için nasıl bir projeniz var? Yoksa bu da oyalama taktiği mi?
IMF'li politikalara memleketin 3 yıl dayanacak gücü kaldı mı? 1 yıl bile kaldığını zannetmiyorum. Vatandaş son demlerini yaşıyor.
Türkiye ile tekrar nikah masasına oturan IMF'nin tavsiyelerine bakılırsa durum daha da vahim görünüyor.
Bakın IMF neler tavsiye ediyor:
IMF'nin iki numaralı yöneticisi Anne Krueger, Türkiye'deki asgari ücretin çok yüksek olduğunu söyledi. Krueger kendisine yöneltilen "350 milyon lira ile geçinebilir misiniz?" sorusuna da "Mecbursunuz" (You have to) yanıtını verdi.
Bunun Türkçe'si" Buyurun cenaze namazına".
Diğer tavsiyeler de bundan farklı değil
Krueger, "Vergi oranlarına bakmak lazım. Vergiyi toplamak, vergiyi tabana yaymak lazım. Vergi tabana yayıldıkça, devlete para akacaktır ki burada karşılıklı denge sağlanabilsin'' dedi.
Yani kısaca dolaylı vergileri arttırmak lazım diyor.
IMF'nin bu tavsiyeleri sayesinde, vergi yapısındaki adaletsizliğin göstergesi olarak değerlendirilen ve ağırlıklı olarak tüketimden alınan vergilerden kaynaklanması nedeniyle özellikle dar gelirli kesim açısından satın alma gücünü olumsuz etkilediğine dikkat çekilen dolaylı vergilerin toplam vergi gelirleri içerisindeki payı, 2004 yılında son 11 yılın en yüksek düzeyine ulaştı. Dolaylı vergilerin 2005 yıllının ilk 3 ayında yüzde 69,2'ye yükseldi. Hükümetin hedefi bunu yüzde 73'e çıkarmak.
IMF ise bununla da tatmin olmuyor "Bu oranı daha da arttır" diyor.
Krueger, kamu varlıklarının özelleştirilmesini tavsiye ediyor. Yani devletin belkemiği olan, stratejik kurumlarının yabancılara satışını öngörüyor, tavsiye ediyor. Yabancı yatırımcıların önündeki bürokratik engellerin de kaldırılmasını istiyor.
AB ve ABD stratejik kurumlar üzerindeki devletin hakimiyetini sağlama almaya çalışırken, özelleştirmeyi belli oranlarda uygularken ve de ulusal güvenliğe aykırı olan özelleştirmelere asla müsaade etmezken bize bu tavsiyelerin yapılması oldukça düşündürücü.
Örneğin, İtalyanlar bankacılık ve enerji sektöründe yabancı hakimiyetine asla müsaade etmiyor. Diğer ülkelerde de buna benzer birçok örnek var.
Bizde ise en stratejik kurumlar Erdemir, Tüpraş, Türk Telekom, Petkim, Halk Bankası, Ziraat Bankası, Tekel ? özelleştiriliyor. Hem de 1-2 yıllık karlarına.
Geçen hafta İzmir Demir Çelik (İZDEMİR)'in yüzde 54.68'lik hisselerini 78.45 milyon dolara Erdemir'in taliplilerinden Mittal Grubu şirketlerinden Global Steel Holdings Limited'a satışı kararı alındı. Bu şirketin 2004 yılı karı 46 milyon dolar. İZDEMİR yatırımcıların Murat Uyar "Bugün İZDEMİR' in sadece limanını 70 milyon dolara yeniden yapmak mümkün değil" ifadeleri oldukça düşündürücü.
Petkim gibi stratejik değeri çok yüksek bir kuruluşa biçilen değer sadece 771 milyon dolar. Erdemir, Telekom ve diğer kamu kuruluşlarının durumu da maalesef farklı değil.
Bu kurumlarımız, yabancılara ulusal güvenlik açısından satılmaması gereken değerlerimiz, ama AB, ABD ve IMF hükümetin gözünü öyle boyamış ki, "ver-kurtul" mantığıyla üç kuruşa elden çıkarma gayretindeler. Yazık, hem de ne yazık.
Dün cephede bizi mağlup edemeyip, Sevr'i uygulayamayanlar, bugün masa başı oyunlarıyla, IMF gibi sözde tavsiye kurumlarıyla, sermaye gruplarıyla, AB gibi siyasi kurumlarıyla maalesef istediklerine ulaşıyorlar.
Onlara boyun eğen, teslim olan bir iktidar anlayışı devam ettikçe bizi daha da kötü günler bekliyor, ta ki ayıkıp kendi öz değerlerimize sahip çıkanları fark edip onlara fırsat verinceye kadar.
Yoksa kafayı değiştirmeden "Bu son IMF anlaşması" demek, pek de inandırıcı gelmiyor.
AKP hükümetinin IMF ile yolları ayırma masalını daha önce de defalarca duymuştuk. Bu ilk değil, son da değil.
3 Kasım seçimlerinde 3 yıl sıkıntı sonra ise refah vadeden AKP, 3 yıl daha IMF'li politikalara devam ediyor, yani 3 yıl daha kemer sıkma politikası uygulanacak.
Bizler de iktidara şunu soruyoruz, peki, 3 yıl sonra IMF'den kopmak için nasıl bir projeniz var? Yoksa bu da oyalama taktiği mi?
IMF'li politikalara memleketin 3 yıl dayanacak gücü kaldı mı? 1 yıl bile kaldığını zannetmiyorum. Vatandaş son demlerini yaşıyor.
Türkiye ile tekrar nikah masasına oturan IMF'nin tavsiyelerine bakılırsa durum daha da vahim görünüyor.
Bakın IMF neler tavsiye ediyor:
IMF'nin iki numaralı yöneticisi Anne Krueger, Türkiye'deki asgari ücretin çok yüksek olduğunu söyledi. Krueger kendisine yöneltilen "350 milyon lira ile geçinebilir misiniz?" sorusuna da "Mecbursunuz" (You have to) yanıtını verdi.
Bunun Türkçe'si" Buyurun cenaze namazına".
Diğer tavsiyeler de bundan farklı değil
Krueger, "Vergi oranlarına bakmak lazım. Vergiyi toplamak, vergiyi tabana yaymak lazım. Vergi tabana yayıldıkça, devlete para akacaktır ki burada karşılıklı denge sağlanabilsin'' dedi.
Yani kısaca dolaylı vergileri arttırmak lazım diyor.
IMF'nin bu tavsiyeleri sayesinde, vergi yapısındaki adaletsizliğin göstergesi olarak değerlendirilen ve ağırlıklı olarak tüketimden alınan vergilerden kaynaklanması nedeniyle özellikle dar gelirli kesim açısından satın alma gücünü olumsuz etkilediğine dikkat çekilen dolaylı vergilerin toplam vergi gelirleri içerisindeki payı, 2004 yılında son 11 yılın en yüksek düzeyine ulaştı. Dolaylı vergilerin 2005 yıllının ilk 3 ayında yüzde 69,2'ye yükseldi. Hükümetin hedefi bunu yüzde 73'e çıkarmak.
IMF ise bununla da tatmin olmuyor "Bu oranı daha da arttır" diyor.
Krueger, kamu varlıklarının özelleştirilmesini tavsiye ediyor. Yani devletin belkemiği olan, stratejik kurumlarının yabancılara satışını öngörüyor, tavsiye ediyor. Yabancı yatırımcıların önündeki bürokratik engellerin de kaldırılmasını istiyor.
AB ve ABD stratejik kurumlar üzerindeki devletin hakimiyetini sağlama almaya çalışırken, özelleştirmeyi belli oranlarda uygularken ve de ulusal güvenliğe aykırı olan özelleştirmelere asla müsaade etmezken bize bu tavsiyelerin yapılması oldukça düşündürücü.
Örneğin, İtalyanlar bankacılık ve enerji sektöründe yabancı hakimiyetine asla müsaade etmiyor. Diğer ülkelerde de buna benzer birçok örnek var.
Bizde ise en stratejik kurumlar Erdemir, Tüpraş, Türk Telekom, Petkim, Halk Bankası, Ziraat Bankası, Tekel ? özelleştiriliyor. Hem de 1-2 yıllık karlarına.
Geçen hafta İzmir Demir Çelik (İZDEMİR)'in yüzde 54.68'lik hisselerini 78.45 milyon dolara Erdemir'in taliplilerinden Mittal Grubu şirketlerinden Global Steel Holdings Limited'a satışı kararı alındı. Bu şirketin 2004 yılı karı 46 milyon dolar. İZDEMİR yatırımcıların Murat Uyar "Bugün İZDEMİR' in sadece limanını 70 milyon dolara yeniden yapmak mümkün değil" ifadeleri oldukça düşündürücü.
Petkim gibi stratejik değeri çok yüksek bir kuruluşa biçilen değer sadece 771 milyon dolar. Erdemir, Telekom ve diğer kamu kuruluşlarının durumu da maalesef farklı değil.
Bu kurumlarımız, yabancılara ulusal güvenlik açısından satılmaması gereken değerlerimiz, ama AB, ABD ve IMF hükümetin gözünü öyle boyamış ki, "ver-kurtul" mantığıyla üç kuruşa elden çıkarma gayretindeler. Yazık, hem de ne yazık.
Dün cephede bizi mağlup edemeyip, Sevr'i uygulayamayanlar, bugün masa başı oyunlarıyla, IMF gibi sözde tavsiye kurumlarıyla, sermaye gruplarıyla, AB gibi siyasi kurumlarıyla maalesef istediklerine ulaşıyorlar.
Onlara boyun eğen, teslim olan bir iktidar anlayışı devam ettikçe bizi daha da kötü günler bekliyor, ta ki ayıkıp kendi öz değerlerimize sahip çıkanları fark edip onlara fırsat verinceye kadar.
Yoksa kafayı değiştirmeden "Bu son IMF anlaşması" demek, pek de inandırıcı gelmiyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025
- Din Allah’ın Kur’an’da anlattığı, Ehl-i Beyt’in yaşadığıdır / 27.03.2025
- Hakaret ve küfür, siyasetin dili olamaz / 26.03.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025
- Din Allah’ın Kur’an’da anlattığı, Ehl-i Beyt’in yaşadığıdır / 27.03.2025
- Hakaret ve küfür, siyasetin dili olamaz / 26.03.2025