Her şeyden önce sizlere teşekkür ederim, Yunus ve Ömer kardeşim. Bir hayra vesile oldunuz. Sayın Prof. Dr. Haydar Baş beyin, o mektubundan, kendi ifadesiyle bir ikaz niyetiyle yazdığı ve reklam hedeflemediği için, bir çok kimsenin fazla haberi yoktu. Haberi olanlar da içeriğini unutmuşlardı.
Sizin sayenizde, baştan sona İslamî ölçülerle dolu o tarihi mektubu bir daha okuma imkanı buldu insanımız. Bana gelen telefon ve e-mailler bunun ilk ispatı olmuştur.
Şu birkaç gündür değindiğim konular, sizde nasıl bir kanaat oluşturduğunu bilemem. Daha önce bazı "bilinmez" sebeplerden bu "değişimin" içinde olan arkadaşlar az da olsa bir kısmı, "var bir hikmeti" deyip işin ucuzluğuna kaçmışlardı. İnşallah siz onlar gibi düşünmüyorsunuz.
Düşünseniz de, ben üzerime düşeni yaptığıma inanıyorum, gerisi Allah katında çözülür.
İki şeyin daha altını çizerek devam edelim. Başkası adına konuşmak, başkasının söyleyeceğini üstlenmek, akait konusunda başkasını savunmak, beni cidden hayrete düşürüyor.
Ehl-i Kitap/Yahudi ve Hıristiyan arkadaşlar dururken, başkaları kalkıp; bunlar cennetliktir, bunların inandığı şeyler haktır demesi, onların her fırsatta (en son ATV'de bir programa katılan bir Pastör) ne Hz. Muhammet (as), ne de getirdiği din haktır, demelerine rağmen, Müslüman olduğunu iddia eden birinin onların avukatlığını üstlenmesi bana cidden çok tuhaf geliyor.
İkinci husus ise şudur.
Ehl-i Kitabın Hz. İbrahim etrafında oluşturmaya çalıştığı gündem, yeni değildir. Özellikle Bakara Suresi, ehl-i kitabın Hz. İbrahim (as)'a sahip çıkmak, ya da onun isminin etrafında oluşturmaya çalıştıkları ve tamamen İslam'ın önünü kesmeyi hedefleyen gayretlerini yalanlayan, onlarca ayetle doludur.
Ne ilginç ama, İslam'ın ilk yıllarında dönemim Yahudi ve Hiristiyanlarının iddialarını şimdi bazı Müslüman kardeşlerimiz üstlenmiş. İzah etmek mümkün değil.
Mesela; "İbrahimî dinler", "Üç dinin babası olan Hz. İbrahim", "Hz. İbrahim'de buluşmak" bütün bunlar 14 asır önce yapılan iddialardır. Ve Kur'an bu iddialar toptan ret ediyor.
İbrahimi dinler kavramının bazılarının iddia ettiğinin aksine "Asr-i Saadette" kullanıldığını defalarca yazdım ve yazdık. Bu iddianın o dönemin Yahudileri ve Hıristiyanları tarafından ortaya atıldığını de yazdım ve yazdık. Al-i İmran suresinin 83. Ayetinin iniş sebebinin (sebe-i nüzul) de bu mesnetsiz iddiaya cevap olduğunu da yazdım ve yazdık.
Okumamış olan için yeniden aktarayım:
"Medine'deki Yahudi ve Hıristiyanlar Hz. İbrahim'in dini hakkında münakaşaya tutuştular. Şöyle ki; her gurup en iyi 'İbrahimî Din'in kendi dinleri olduğu iddia ediyordu. Durumu Hz. Peygambere götürdüler". O da cevaben: "hiç birinizin dini İbrahimi değildir" cevabını verdi.
Resulüllah'ın bu cevabını beğenmeyen dönemin Ehl-i Kitap mensupları Resulüllah'a şunu dedi: "verdiğin bu hükmü kabul etmiyoruz ve dinine de inanmıyoruz." Ve bu konuşma üzerine şu ayet-i kerime iniyor; "Allah'ın dininden başka bir din mi arıyorlar." (Al-i İmran, 3/83) (Her hangi bir tefsirde ilgili ayet)
Daha sonra yaptığım araştırmalarda şunu gördüm ki, Kuran'da Hz. İbrahim (as)'ın mensubiyeti hakkında, hani "o Hıristiyan ve Yahudi değildir" manasına gelen bütün ayetlerin iniş sebebi de Al-i İmran'ın 83. ayetinin iniş sebebiyle aynı. Yani Cenabı Hak o ayetlerin tamamını ehl-i kitabın İbrahimî din iddialarını yalanlamak için indirmiş. Yoksa durup dururken bu kadar ayet niye indirilsin ki? Böyle bir iddia yok idiyse bu kadar ayet niye bu iddiayı yalanlasın? Olmayan bir husus için ayet ve ayetlerin inmesi Kuran'a ve yüce Allah'ın şanına yakışmaz ki? Bazılarının iddia ettiği gibi bu, son zamanlarda ortaya çıkan ve dünya barışı için şart görülen bir şey değil. Bu düşünce İslam'ın ilk zamanlarında vardı ve tamamen İslam'ın önünü kesmek içindi
Şimdi Allah'ın "başka bir din aramak" olarak kabul ettiği, resulüllah'ın tereddütsüz ret ettiği bir iddiayı bugün Müslümanlık adına kabul etmek "iman hakikatler"ine nasıl sığabiliyor. Asr-i saadette dönemin Yahudi ve Hıristiyanlarının savunduğu fikri bugün Müslüman olduğunu söyleyenlerin savunmasını ne ile izah edeceğiz?
Sayın Yunus ve Ömer kardeşim, bugünlük şu olayı da aktararak bitirelim.
Ola ki, attığı her adımda yanında bir başka din mensubu bulundurmayı bir vecibe gibi görenlere ders olur.
Ebu Musa el Eş'ari'nin şöyle dedi rivayet edildi: Hz. Ömer'e, Hıristiyan bir sekreter çalıştırdığımı söyledim. Hz. Ömer bana: "Allah canını alsın", bir Müslüman bulamadın mı? dedi ve ekledi: Allah'ın; "Yahudileri ve Hıristiyanları dost edinmeyin onlar birbirinin dostudur ayetini işitmedin mi"? Ben de ona: "Onun dininden bana ne, bana sekreterliği lazım" dedim. Bunun üzerine Hz. Ömer şöyle dedi: "Allah küçümseyince sen ikram etme. Allah aşağılayınca sen yüceltme, Allah uzaklaştırınca sen yaklaştırma." Fakat dedim onsuz Basra'nın işleri yürümüyor, deyince de şöyle dedi: Kabul et ki Hıristiyan sekreterin öldü. O zaman ne yapacaksın? O zaman neyi yapmaya mecbur kalacaksan onu şimdi yap. (Mecmuatü'm mine't Tefasir, Hazin Tefsiri, c2 s.301)
Hz. Ömer'in bir memuruna müsaade etmediği insanları bugün baş tacı edenlere belki bir ders olur diye düşündüm. Kaldı ki, ö dönem Müslümanların en şaşaalı, en ihtişamlı dönemi. Bugün olduğu gibi Müslümanlar zillet ve sefalet içinde de yaşamıyorlar.
Bizim hep söylediğimiz şudur; kim neye inanırsa inansın, bizi ilgilendirmez, ama bir Müslüman olarak İslam'ın ölçülerini de ortaya koymak zorundayız biz. İnana inanır, inanmayan; "La ikrahe fiddin".
Ve şunu da söyledik, kendi ülkelerindeki mabetleri örümceklere emanet etmiş olanların, bu ülkede ha bire kilise inşa etmeleri dini değil, millidir.
Yani bu ülkenin bölünmez bütünlüğü hedef alınıyor.
Bu bir vehim, ya da hayal değil, misyonerler, bu niyetlerini fırsat buldukça alenen söylemekten çekinmiyorlar ki.
Devam edeceğiz...
Sizin sayenizde, baştan sona İslamî ölçülerle dolu o tarihi mektubu bir daha okuma imkanı buldu insanımız. Bana gelen telefon ve e-mailler bunun ilk ispatı olmuştur.
Şu birkaç gündür değindiğim konular, sizde nasıl bir kanaat oluşturduğunu bilemem. Daha önce bazı "bilinmez" sebeplerden bu "değişimin" içinde olan arkadaşlar az da olsa bir kısmı, "var bir hikmeti" deyip işin ucuzluğuna kaçmışlardı. İnşallah siz onlar gibi düşünmüyorsunuz.
Düşünseniz de, ben üzerime düşeni yaptığıma inanıyorum, gerisi Allah katında çözülür.
İki şeyin daha altını çizerek devam edelim. Başkası adına konuşmak, başkasının söyleyeceğini üstlenmek, akait konusunda başkasını savunmak, beni cidden hayrete düşürüyor.
Ehl-i Kitap/Yahudi ve Hıristiyan arkadaşlar dururken, başkaları kalkıp; bunlar cennetliktir, bunların inandığı şeyler haktır demesi, onların her fırsatta (en son ATV'de bir programa katılan bir Pastör) ne Hz. Muhammet (as), ne de getirdiği din haktır, demelerine rağmen, Müslüman olduğunu iddia eden birinin onların avukatlığını üstlenmesi bana cidden çok tuhaf geliyor.
İkinci husus ise şudur.
Ehl-i Kitabın Hz. İbrahim etrafında oluşturmaya çalıştığı gündem, yeni değildir. Özellikle Bakara Suresi, ehl-i kitabın Hz. İbrahim (as)'a sahip çıkmak, ya da onun isminin etrafında oluşturmaya çalıştıkları ve tamamen İslam'ın önünü kesmeyi hedefleyen gayretlerini yalanlayan, onlarca ayetle doludur.
Ne ilginç ama, İslam'ın ilk yıllarında dönemim Yahudi ve Hiristiyanlarının iddialarını şimdi bazı Müslüman kardeşlerimiz üstlenmiş. İzah etmek mümkün değil.
Mesela; "İbrahimî dinler", "Üç dinin babası olan Hz. İbrahim", "Hz. İbrahim'de buluşmak" bütün bunlar 14 asır önce yapılan iddialardır. Ve Kur'an bu iddialar toptan ret ediyor.
İbrahimi dinler kavramının bazılarının iddia ettiğinin aksine "Asr-i Saadette" kullanıldığını defalarca yazdım ve yazdık. Bu iddianın o dönemin Yahudileri ve Hıristiyanları tarafından ortaya atıldığını de yazdım ve yazdık. Al-i İmran suresinin 83. Ayetinin iniş sebebinin (sebe-i nüzul) de bu mesnetsiz iddiaya cevap olduğunu da yazdım ve yazdık.
Okumamış olan için yeniden aktarayım:
"Medine'deki Yahudi ve Hıristiyanlar Hz. İbrahim'in dini hakkında münakaşaya tutuştular. Şöyle ki; her gurup en iyi 'İbrahimî Din'in kendi dinleri olduğu iddia ediyordu. Durumu Hz. Peygambere götürdüler". O da cevaben: "hiç birinizin dini İbrahimi değildir" cevabını verdi.
Resulüllah'ın bu cevabını beğenmeyen dönemin Ehl-i Kitap mensupları Resulüllah'a şunu dedi: "verdiğin bu hükmü kabul etmiyoruz ve dinine de inanmıyoruz." Ve bu konuşma üzerine şu ayet-i kerime iniyor; "Allah'ın dininden başka bir din mi arıyorlar." (Al-i İmran, 3/83) (Her hangi bir tefsirde ilgili ayet)
Daha sonra yaptığım araştırmalarda şunu gördüm ki, Kuran'da Hz. İbrahim (as)'ın mensubiyeti hakkında, hani "o Hıristiyan ve Yahudi değildir" manasına gelen bütün ayetlerin iniş sebebi de Al-i İmran'ın 83. ayetinin iniş sebebiyle aynı. Yani Cenabı Hak o ayetlerin tamamını ehl-i kitabın İbrahimî din iddialarını yalanlamak için indirmiş. Yoksa durup dururken bu kadar ayet niye indirilsin ki? Böyle bir iddia yok idiyse bu kadar ayet niye bu iddiayı yalanlasın? Olmayan bir husus için ayet ve ayetlerin inmesi Kuran'a ve yüce Allah'ın şanına yakışmaz ki? Bazılarının iddia ettiği gibi bu, son zamanlarda ortaya çıkan ve dünya barışı için şart görülen bir şey değil. Bu düşünce İslam'ın ilk zamanlarında vardı ve tamamen İslam'ın önünü kesmek içindi
Şimdi Allah'ın "başka bir din aramak" olarak kabul ettiği, resulüllah'ın tereddütsüz ret ettiği bir iddiayı bugün Müslümanlık adına kabul etmek "iman hakikatler"ine nasıl sığabiliyor. Asr-i saadette dönemin Yahudi ve Hıristiyanlarının savunduğu fikri bugün Müslüman olduğunu söyleyenlerin savunmasını ne ile izah edeceğiz?
Sayın Yunus ve Ömer kardeşim, bugünlük şu olayı da aktararak bitirelim.
Ola ki, attığı her adımda yanında bir başka din mensubu bulundurmayı bir vecibe gibi görenlere ders olur.
Ebu Musa el Eş'ari'nin şöyle dedi rivayet edildi: Hz. Ömer'e, Hıristiyan bir sekreter çalıştırdığımı söyledim. Hz. Ömer bana: "Allah canını alsın", bir Müslüman bulamadın mı? dedi ve ekledi: Allah'ın; "Yahudileri ve Hıristiyanları dost edinmeyin onlar birbirinin dostudur ayetini işitmedin mi"? Ben de ona: "Onun dininden bana ne, bana sekreterliği lazım" dedim. Bunun üzerine Hz. Ömer şöyle dedi: "Allah küçümseyince sen ikram etme. Allah aşağılayınca sen yüceltme, Allah uzaklaştırınca sen yaklaştırma." Fakat dedim onsuz Basra'nın işleri yürümüyor, deyince de şöyle dedi: Kabul et ki Hıristiyan sekreterin öldü. O zaman ne yapacaksın? O zaman neyi yapmaya mecbur kalacaksan onu şimdi yap. (Mecmuatü'm mine't Tefasir, Hazin Tefsiri, c2 s.301)
Hz. Ömer'in bir memuruna müsaade etmediği insanları bugün baş tacı edenlere belki bir ders olur diye düşündüm. Kaldı ki, ö dönem Müslümanların en şaşaalı, en ihtişamlı dönemi. Bugün olduğu gibi Müslümanlar zillet ve sefalet içinde de yaşamıyorlar.
Bizim hep söylediğimiz şudur; kim neye inanırsa inansın, bizi ilgilendirmez, ama bir Müslüman olarak İslam'ın ölçülerini de ortaya koymak zorundayız biz. İnana inanır, inanmayan; "La ikrahe fiddin".
Ve şunu da söyledik, kendi ülkelerindeki mabetleri örümceklere emanet etmiş olanların, bu ülkede ha bire kilise inşa etmeleri dini değil, millidir.
Yani bu ülkenin bölünmez bütünlüğü hedef alınıyor.
Bu bir vehim, ya da hayal değil, misyonerler, bu niyetlerini fırsat buldukça alenen söylemekten çekinmiyorlar ki.
Devam edeceğiz...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Müslim Karabacak / diğer yazıları
- Ana-baba hakları-2 / 30.04.2024
- Ana-baba hakları -1 / 25.04.2024
- Müşriklerle hicv / 21.04.2024
- Kıyas önemlidir.... / 14.04.2024
- Kur'anı doğru anlamak / 13.04.2024
- Şimdi sırada "Dinsel Dönüşüm" var / 07.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -5 / 03.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -4 / 27.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -3 / 26.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -2 / 21.03.2024
- Ana-baba hakları -1 / 25.04.2024
- Müşriklerle hicv / 21.04.2024
- Kıyas önemlidir.... / 14.04.2024
- Kur'anı doğru anlamak / 13.04.2024
- Şimdi sırada "Dinsel Dönüşüm" var / 07.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -5 / 03.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -4 / 27.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -3 / 26.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -2 / 21.03.2024