Birileri sayesinde dilimize bir kavram yerleşti; "dini siyasete alet etmek".
Daha sonra bu gelişti, olgunlaştı şu şekli aldı; "İslam'ın siyasallaşması".
Bir adım da öteye gitti ve kalıp oldu; "Siyasal İslam".
Bütün bu kavramların oluşmasında hayli emeği geçen bir siyasî hareket, bir onurlu karşı duruş ortaya koyamadı.
"Ne yani siyasete girmek için dinsiz mi olmak lazım?" demedi, diyemedi. Çünkü gayretleri, İslam'ın yücelmesi için değildi, aksine, İslam'ı yücelmek için malzeme yapmaktı.
Nereden mi anlıyoruz? Dün "şeriatı getirmek" ve "dinsiz devleti yıkmak" için cansiperane çalışanlar(!) bugün içler acısı-dışlar tatlısı bir hal ortaya koymuyorlar mı? "Siyasal İslam" öyle bir hal aldı ki, Fransız bir yazar Olivier Roy kendini bu konuya adadı. Sonra da sıra bizim köşe yazarlarına ve TV programcılarına geldi.
Onlar da bu işin ne kadar sakıncalı olduğunu yazıp çizdi.
Peki bizde bu iş bu kadar tehlikeliyken Batı'da işler nasıl?
Batı'da Hıristiyanlık tamamen siyasallaşmış bir halde.
Adı Hıristiyanlıkla anılan partiler bile var.
Ve iş öyle bir noktaya, vaziyet öyle bir virgüle geldi ki, içine girmek bir yana g?na sokulmaya can attığımız AB bile meğer bir koyu -moda tabirle radikal- Hıristiyan kuruluşuymuş.
Bunu biz söylemiyoruz. AB'yi oluşturan ülkelerin devlet başkanları söylüyor.
AB'nin yetkili elemanları söylüyor.
"Bu kulübe girecekseniz, Hıristiyan olacaksınız" diyerek bunu açıkça söylüyor adamlar ve madamlar.
En son beyanat bütün gizli niyetleri açıklıyordu aslında, tabi anlayana.
"AB'ye girmeyi düşünüyorsanız Papa'dan izin almanız lazım." İyi de Papa kim? AB ne?
AB bir birliktelik, Papa bir ruhanî.
Peki Avrupa'dan ithal ettiğimiz laiklik, Papa'nın ruhaniliğine tepki olarak ortaya çıkan bir kavram değil mi? Yani laiklik kiliseye tepki olarak ortaya çıkmadı mı tarihte? Ve biz bu bir türlü doğru tarif edemediğimiz laikliği bu ülkelerden ithal etmedik mi? Peki baştan sona siyasallaşan Hıristiyanlık yanında, İslam için aman siyasallaşmasın temennaları neyin nesi, kimin fesi, kimin kesesi? Hele "İslamcı" ankutların bu sürece katkı sağlamaları yok mu, ister öl ister yaşa.
Aman siz siyasal İslam'dan uzak durun. Siyasal Hıristiyanlık mı? Ona bulaşabilirsiniz, hiçbir sakıncası yok.
Bizanyum veya Bizansyum
Nevzat Bakırcı dostumun "Bizanyum" isimli elementle ilgili olarak gönderdiği e-maili yayınlamıştım. Özetle şunları yazmıştı Nevzat bey: "Bizanyum 8 milyar yıllık yarılanma ömrü ile muazzam bir nükleer enerji yakıtı. Uranyumla arasındaki karşılaştırmaya göre 1 gram Bizanyum 8 gram Uranyum'a denk nükleer enerji verebiliyor. Bu da onu, aynı zamanda çok güçlü bir nükleer silah hammaddesi yapıyor.
MTA'nın 21.03.2003 tarihli raporuna göre, ülkemizin rezervi 31,6 ton. Bu rezervin yaklaşık olarak yarısı Kardak Kayalığı'nın 2 mil doğusunda deniz tabanının 55 cm. altında Bz3O5 ve BzCl2 formunda yatıyor. Bu olay Kardak Krizi'nin bir diğer yönüdür. Rezervin diğer kısmı da Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde Irak sınırına yakın bölgelerde?"
Bu yazı üzerine Hazma Yanık isimli bir kardeşimiz aşağıdaki e-maili gönderdi.
"Merhabalar Müslim Bey
Ben Hamza YANIK. Ortadoğu Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi öğrencisiyim. Gazetede yazdığınız bizanyumla ilgili yazınız çok ilgimi çekti. Bilmiyorum okudunuz mu ama CLİVE CUSSLER'in TİTANİC adlı kitabında, olaylar birebir geçiyor. Yani anlattıklarınızın nerdeyse aynısı. Bunu sizinle paylaşmak istedim. Saygılarımla...
Daha sonra bu gelişti, olgunlaştı şu şekli aldı; "İslam'ın siyasallaşması".
Bir adım da öteye gitti ve kalıp oldu; "Siyasal İslam".
Bütün bu kavramların oluşmasında hayli emeği geçen bir siyasî hareket, bir onurlu karşı duruş ortaya koyamadı.
"Ne yani siyasete girmek için dinsiz mi olmak lazım?" demedi, diyemedi. Çünkü gayretleri, İslam'ın yücelmesi için değildi, aksine, İslam'ı yücelmek için malzeme yapmaktı.
Nereden mi anlıyoruz? Dün "şeriatı getirmek" ve "dinsiz devleti yıkmak" için cansiperane çalışanlar(!) bugün içler acısı-dışlar tatlısı bir hal ortaya koymuyorlar mı? "Siyasal İslam" öyle bir hal aldı ki, Fransız bir yazar Olivier Roy kendini bu konuya adadı. Sonra da sıra bizim köşe yazarlarına ve TV programcılarına geldi.
Onlar da bu işin ne kadar sakıncalı olduğunu yazıp çizdi.
Peki bizde bu iş bu kadar tehlikeliyken Batı'da işler nasıl?
Batı'da Hıristiyanlık tamamen siyasallaşmış bir halde.
Adı Hıristiyanlıkla anılan partiler bile var.
Ve iş öyle bir noktaya, vaziyet öyle bir virgüle geldi ki, içine girmek bir yana g?na sokulmaya can attığımız AB bile meğer bir koyu -moda tabirle radikal- Hıristiyan kuruluşuymuş.
Bunu biz söylemiyoruz. AB'yi oluşturan ülkelerin devlet başkanları söylüyor.
AB'nin yetkili elemanları söylüyor.
"Bu kulübe girecekseniz, Hıristiyan olacaksınız" diyerek bunu açıkça söylüyor adamlar ve madamlar.
En son beyanat bütün gizli niyetleri açıklıyordu aslında, tabi anlayana.
"AB'ye girmeyi düşünüyorsanız Papa'dan izin almanız lazım." İyi de Papa kim? AB ne?
AB bir birliktelik, Papa bir ruhanî.
Peki Avrupa'dan ithal ettiğimiz laiklik, Papa'nın ruhaniliğine tepki olarak ortaya çıkan bir kavram değil mi? Yani laiklik kiliseye tepki olarak ortaya çıkmadı mı tarihte? Ve biz bu bir türlü doğru tarif edemediğimiz laikliği bu ülkelerden ithal etmedik mi? Peki baştan sona siyasallaşan Hıristiyanlık yanında, İslam için aman siyasallaşmasın temennaları neyin nesi, kimin fesi, kimin kesesi? Hele "İslamcı" ankutların bu sürece katkı sağlamaları yok mu, ister öl ister yaşa.
Aman siz siyasal İslam'dan uzak durun. Siyasal Hıristiyanlık mı? Ona bulaşabilirsiniz, hiçbir sakıncası yok.
Bizanyum veya Bizansyum
Nevzat Bakırcı dostumun "Bizanyum" isimli elementle ilgili olarak gönderdiği e-maili yayınlamıştım. Özetle şunları yazmıştı Nevzat bey: "Bizanyum 8 milyar yıllık yarılanma ömrü ile muazzam bir nükleer enerji yakıtı. Uranyumla arasındaki karşılaştırmaya göre 1 gram Bizanyum 8 gram Uranyum'a denk nükleer enerji verebiliyor. Bu da onu, aynı zamanda çok güçlü bir nükleer silah hammaddesi yapıyor.
MTA'nın 21.03.2003 tarihli raporuna göre, ülkemizin rezervi 31,6 ton. Bu rezervin yaklaşık olarak yarısı Kardak Kayalığı'nın 2 mil doğusunda deniz tabanının 55 cm. altında Bz3O5 ve BzCl2 formunda yatıyor. Bu olay Kardak Krizi'nin bir diğer yönüdür. Rezervin diğer kısmı da Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde Irak sınırına yakın bölgelerde?"
Bu yazı üzerine Hazma Yanık isimli bir kardeşimiz aşağıdaki e-maili gönderdi.
"Merhabalar Müslim Bey
Ben Hamza YANIK. Ortadoğu Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi öğrencisiyim. Gazetede yazdığınız bizanyumla ilgili yazınız çok ilgimi çekti. Bilmiyorum okudunuz mu ama CLİVE CUSSLER'in TİTANİC adlı kitabında, olaylar birebir geçiyor. Yani anlattıklarınızın nerdeyse aynısı. Bunu sizinle paylaşmak istedim. Saygılarımla...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Müslim Karabacak / diğer yazıları
- Ana-baba hakları-2 / 30.04.2024
- Ana-baba hakları -1 / 25.04.2024
- Müşriklerle hicv / 21.04.2024
- Kıyas önemlidir.... / 14.04.2024
- Kur'anı doğru anlamak / 13.04.2024
- Şimdi sırada "Dinsel Dönüşüm" var / 07.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -5 / 03.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -4 / 27.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -3 / 26.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -2 / 21.03.2024
- Ana-baba hakları -1 / 25.04.2024
- Müşriklerle hicv / 21.04.2024
- Kıyas önemlidir.... / 14.04.2024
- Kur'anı doğru anlamak / 13.04.2024
- Şimdi sırada "Dinsel Dönüşüm" var / 07.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -5 / 03.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -4 / 27.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -3 / 26.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -2 / 21.03.2024