Bu asgari ücretle hepimiz kaybediyoruz

Uzun uzun pazarlıklar sonucu 2021 yılı için geçerli olacak asgari ücret 28 Aralık'ta belirlenmiş oldu.

Yeni yılda asgari ücret bekâr bir işçi için brüt 3 bin 577 TL 50 kuruş, net 2 bin 825 lira 90 kuruş olarak uygulanacak.

Malumunuz 5'er işçi, işveren ve hükümet temsilcisi olmak üzere 15 üyeden oluşan Asgari Ücret Tespit Komisyonu'nda işveren tarafını Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK), işçi tarafını ise Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Türk-İş) temsil ediyor.

Dolayısıyla da bu sistemde işveren ile hükümet üyelerinin uzlaştıkları rakam işçi tarafı çıngar dahi çıkarsa kabul ediliyor. Çıkan karara itiraz edilemiyor.   

Yine öyle oldu ve Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay, son toplantıdan önce yaptığı "işveren ve hükümet, asgari ücretle ilgili 3 bin liranın altında bir teklif getirmemelidir" açıklamasına rağmen asgari ücret 2 bin 825 TL 90 kuruş olarak işveren ve hükümet temsilcilerinin oy birliğiyle kabul edilmiş oldu.

Bu rakamın kabulünden sonra ben beklerdim ki Türk-İş Başkanı Atalay, çıksın ve en azından tepkisini işçilerin temsilcisi olarak bizzat dile getirsin. Ancak Ergün Atalay yerine Türk-İş adına Eğitim Sekreteri Nazmi Irgat konuştu. Irgat, 'karara katılmıyor ve muhalif kalıyoruz' ifadelerini kullandı.

İşveren tarafı ise sanırım 'ucuz atlattık' diye düşünerek rakamdan memnun görünüyordu. 

Zira TİSK Yönetim Kurulu Başkanı Özgür Burak Akkol, "Enflasyonun 7 puan üzerinde bir refah payıyla asgari ücret belirlenmiş oldu" ifadelerini kullandı.

Basit bir hesap yapalım.

2020 yılındaki asgari ücretin işverene maliyeti 3 bin 458 TL iken, 2021 yılı için belirlenen asgari ücretin işverene maliyeti 750 TL artarak 4 bin 203 TL'ye yükseldi. 

Asgari ücretlinin cebine ise 2021 yılında 2020 yılana göre 501 TL daha fazla para girecek.

Dikkat ederseniz işverenin cebinden çıkan 750 TL asgari ücretlinin cebine eksilerek giriyor. Aradaki 249 TL ise elbette hükümetin cebine giriyor.

Avrupa ülkeleri arasında bir tek Arnavutluk'u geride bırakabildiğimiz bu asgari ücrette çalışan da işveren de kazanan tarafta değil maalesef.

Asgari ücretli istisnasız tüm zamanların kesin kaybedeni olurken, işveren tarafının da bu pandemi koşullarında kazanan tarafta olması çok zor görünüyor.

Dolayısıyla da Aralık ayında 4 defa toplanarak belirlenen asgari ücrette yalnızca hükümet kendini kazanan tarafta görüyor.  

Ancak şüphe götürmez bir şekilde ifade edebiliriz ki burada kazanan taraf yok. İster işçi, ister işveren, isterseniz de hükümet tarafında olun herkes kaybediyor. 

Zira Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Hüseyin Baş'ın bugün Yeni Mesaj'da yer alan açıklamasında ifade ettiği gibi yoksulluğu tarihe gömecek kadar büyük zenginliklere sahip bir Türkiye'de milyonlarca insanı yoksulluğa ve açlığa mahkûm ediliyor olması herkesiz kaybetmesi değil midir?

Hazine üstünde oturan dilenciler haline getirilmiş insanların yaşadığı bir ülkede işveren olmak kaybetmek değil midir?

Yoksul ve fakirliğe mahkûm 7'den 70'e insanların mutsuz olduğu bir ülkede 18 yıldır hükümet olmak kaybetmek değil midir?

Sözün özü şu; iktidara geldiği ilk yıllarda 3Y diye ifade ettikleri hedeflerini, "yoksulluk, yolsuzluk ve yasakların kaldırılması" şeklinde ifade eden Ak Parti hükümeti ülkemizi fakirler, yoksullar ve ümitsizler ülkesi haline getirmiştir.