Tarım dendiğinde akla hiç şüphesiz köy gelmektedir. Tarımın temelini köyler ve aile çiftlikleri oluşturmaktadır. Ekonomik, sosyal ve siyasal buhranlar için en büyük güvence, emniyet sübabı mesabesinde olan köylerimiz ve aile çiftliklerimizdir. Aile çiftlikleri, ekonomik oluşumdan öte, bir sosyal yapının da adıdır.
Özgün değerleri bünyesinde barındıran köyler, tarihi ve geleneksel kültür değerlerinin, gelin sandığı gibidirler. Her köyün kitaplara sığmayan bir yerleşim tarihi ve yıllara yayılan kültür değerleri vardır. Yüzyıllardan beri kültürümüzün ilmek ilmek işlendiği köylerimizdeki aile yapı ve dokusu çok sağlam temellerle kaidesine oturmuştur.
Şimdi sarsılmak istenen ve bozulmak istenen bu aile çiftlikleri, doku ve yapısıdır sevgili okurlar. Kapitalist küresel sömürü düzeni köylünün elindeki ürünlere göz dikerek, üretmemesi, kazanmaması ve köyünü terk etmesi adına elinden geleni ardına koymamaktadır. Bugün yapılması gereken köylüyü şehirden tekrar toprağına çekmek ve üretmesi adına her türlü imkanı önüne koymak olmalıdır. Çünkü kalkınma köyden başlar. Bırakın aile çiftliklerini dönüştürmek; tam aksine geliştirerek, destekleyerek, sosyal yapıyı bir o kadar da sağlamlaştırmalıyız.
Devlet büyük tarım şirketlerinden ziyade küçük aile çiftliklerini korumalı ve kollamalıdır. Köylümüz için üretim bir yaşam biçimidir ve köylü zarar etse de -ettirilse de- üretmek zorundadır. Köylünün toprağını satıp gidecek bir yeri yoktur. Köylü biterse esnaf biter, tarım biter, insanlık biter, her şey biter. Köylüyü köyünde tutmak, istihdam etmek ve ürettiği için ödüllendirmeliyiz. Aile işletmeleri ülke için bir güvence ve emniyet sübabıdır.
Kalkınma köyden başlamalı, Anadolu'nun yapısı bozulmamalıdır. Köyü, köylüyü kalkındırmadan huzura erdirmeden ülkede yaşayana hayat hakkı tanıyamazsınız.
Bundan 15-20 yıl öncesine kadar şehirde ne varsa köylerde de bunu bulmak mümkündü. Öyle ki köylerimizde berberinden terzisine, bakkalından tuhafiyecisine, okulundan sağlık evine kadar her ihtiyacı karşılayabiliyorduk. Peki, köylerimiz niçin boşaldı ya da boşaltıldı? Sadece yaşlı, emekli insanların yaşadığı yer haline geldi. Önce sağlık evleri kapatıldı. Ardından okullar kapatılarak taşımalı eğitime döndürüldü. Bu ve bunun gibi birçok sebepten ötürü kırsalda artık yaşam yok gibi.
TÜİK'in açıkladığı son verilere göre köylerde yaşayan nüfus oranı yüzde 7'lere kadar düştü. Genç nüfus kente göçtü, köyler hızla boşaldı. Belde ve köylerde yaşayan nüfus, 1935'te yüzde 76.5, 1980'de yüzde 56.1 iken bu rakam 2016'da yüzde 7'lere kadar düştü.
Kırsaldaki nüfusun hızla azalması ve göç tarımsal üretimi düşürdüğü gibi şehirlerde de önemli sorunların ortaya çıkmasına da neden oldu. Bugün insanları büyük şehirlere tıkmanın anlamı, modern hapishane değil midir? Büyük şehirlerde yaşananlar ortadadır. Sorun bakalım o şehirlere göç edenlere, o şehirlerde hayata tutunmaya çalışanlara köylerine dönmek istemiyorlar mı? Köy ve köylülük; temizlik, saflık, üretim, imece, tarım ve hayvancılık kısaca huzur demektir.
Maalesef bugün uygulanan yanlış politikalar ve işbilmezlik sonucu en iddialı olduğumuz tarım sahasında da dışa bağımlı bir hale geldik. AB yalanı uğruna yabancıların sözlerine kanarak köylerimizi boşalttık ve kendi öz ellerimizle ayağımıza sıkarak kendimize yazık ettik.
Artık köylü ve çiftçi bilmelidir ki; kendisini güvence altına alacak plan -program- proje sadece ve sadece; Prof. Dr. Haydar Baş Beyin ortaya koyduğu 'Milli Ekonomi Modeli'nde vardır.
Özelde köylümüz genelde halkımız kendisini zengin kılacak, dünyada lider edecek olan 'Milli Ekonomi Modeli'ni iktidar etmekten başka bir çıkar yolu yoktur ve dahi kalmamıştır?
Özgün değerleri bünyesinde barındıran köyler, tarihi ve geleneksel kültür değerlerinin, gelin sandığı gibidirler. Her köyün kitaplara sığmayan bir yerleşim tarihi ve yıllara yayılan kültür değerleri vardır. Yüzyıllardan beri kültürümüzün ilmek ilmek işlendiği köylerimizdeki aile yapı ve dokusu çok sağlam temellerle kaidesine oturmuştur.
Şimdi sarsılmak istenen ve bozulmak istenen bu aile çiftlikleri, doku ve yapısıdır sevgili okurlar. Kapitalist küresel sömürü düzeni köylünün elindeki ürünlere göz dikerek, üretmemesi, kazanmaması ve köyünü terk etmesi adına elinden geleni ardına koymamaktadır. Bugün yapılması gereken köylüyü şehirden tekrar toprağına çekmek ve üretmesi adına her türlü imkanı önüne koymak olmalıdır. Çünkü kalkınma köyden başlar. Bırakın aile çiftliklerini dönüştürmek; tam aksine geliştirerek, destekleyerek, sosyal yapıyı bir o kadar da sağlamlaştırmalıyız.
Devlet büyük tarım şirketlerinden ziyade küçük aile çiftliklerini korumalı ve kollamalıdır. Köylümüz için üretim bir yaşam biçimidir ve köylü zarar etse de -ettirilse de- üretmek zorundadır. Köylünün toprağını satıp gidecek bir yeri yoktur. Köylü biterse esnaf biter, tarım biter, insanlık biter, her şey biter. Köylüyü köyünde tutmak, istihdam etmek ve ürettiği için ödüllendirmeliyiz. Aile işletmeleri ülke için bir güvence ve emniyet sübabıdır.
Kalkınma köyden başlamalı, Anadolu'nun yapısı bozulmamalıdır. Köyü, köylüyü kalkındırmadan huzura erdirmeden ülkede yaşayana hayat hakkı tanıyamazsınız.
Bundan 15-20 yıl öncesine kadar şehirde ne varsa köylerde de bunu bulmak mümkündü. Öyle ki köylerimizde berberinden terzisine, bakkalından tuhafiyecisine, okulundan sağlık evine kadar her ihtiyacı karşılayabiliyorduk. Peki, köylerimiz niçin boşaldı ya da boşaltıldı? Sadece yaşlı, emekli insanların yaşadığı yer haline geldi. Önce sağlık evleri kapatıldı. Ardından okullar kapatılarak taşımalı eğitime döndürüldü. Bu ve bunun gibi birçok sebepten ötürü kırsalda artık yaşam yok gibi.
TÜİK'in açıkladığı son verilere göre köylerde yaşayan nüfus oranı yüzde 7'lere kadar düştü. Genç nüfus kente göçtü, köyler hızla boşaldı. Belde ve köylerde yaşayan nüfus, 1935'te yüzde 76.5, 1980'de yüzde 56.1 iken bu rakam 2016'da yüzde 7'lere kadar düştü.
Kırsaldaki nüfusun hızla azalması ve göç tarımsal üretimi düşürdüğü gibi şehirlerde de önemli sorunların ortaya çıkmasına da neden oldu. Bugün insanları büyük şehirlere tıkmanın anlamı, modern hapishane değil midir? Büyük şehirlerde yaşananlar ortadadır. Sorun bakalım o şehirlere göç edenlere, o şehirlerde hayata tutunmaya çalışanlara köylerine dönmek istemiyorlar mı? Köy ve köylülük; temizlik, saflık, üretim, imece, tarım ve hayvancılık kısaca huzur demektir.
Maalesef bugün uygulanan yanlış politikalar ve işbilmezlik sonucu en iddialı olduğumuz tarım sahasında da dışa bağımlı bir hale geldik. AB yalanı uğruna yabancıların sözlerine kanarak köylerimizi boşalttık ve kendi öz ellerimizle ayağımıza sıkarak kendimize yazık ettik.
Artık köylü ve çiftçi bilmelidir ki; kendisini güvence altına alacak plan -program- proje sadece ve sadece; Prof. Dr. Haydar Baş Beyin ortaya koyduğu 'Milli Ekonomi Modeli'nde vardır.
Özelde köylümüz genelde halkımız kendisini zengin kılacak, dünyada lider edecek olan 'Milli Ekonomi Modeli'ni iktidar etmekten başka bir çıkar yolu yoktur ve dahi kalmamıştır?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Adem Birinci / diğer yazıları
- ‘Ben ve Ali bir nurdan yaratıldık’ / 09.04.2025
- Hz. Fatıma'yı incitmek / 27.03.2025
- Kâbe'nin Rabbine and olsun ki kurtuldum / 23.03.2025
- Kadir gecesi / 21.03.2025
- “Bana sorun” / 18.03.2025
- İmam Ali’nin dilinden Hz. Peygamber / 15.03.2025
- Gayretullah’a dokunmak… / 13.03.2025
- Ben vermekle emrolundum / 06.03.2025
- Her hususta zirve şahsiyet İmam Ali / 28.02.2025
- Allah’ın selam yolladığı Hz. Hatice / 26.02.2025
- Hz. Fatıma'yı incitmek / 27.03.2025
- Kâbe'nin Rabbine and olsun ki kurtuldum / 23.03.2025
- Kadir gecesi / 21.03.2025
- “Bana sorun” / 18.03.2025
- İmam Ali’nin dilinden Hz. Peygamber / 15.03.2025
- Gayretullah’a dokunmak… / 13.03.2025
- Ben vermekle emrolundum / 06.03.2025
- Her hususta zirve şahsiyet İmam Ali / 28.02.2025
- Allah’ın selam yolladığı Hz. Hatice / 26.02.2025