Osmanlı Devleti Kırım Savaşı (1854) sırasında ilk borçlanmayı İngiltere'ye karşı yaptı. Yazının başlığındaki ifade burada yaşanarak çok net görülecektir. Savaşta Osmanlı galip gelmiş olmasına rağmen Avrupalı devletler Osmanlı'nın hasmı olan Rusya'ya değil baskıyı Osmanlı'ya kurdular. Bunun tek nedeni Osmanlı'nın İngiltere'den borç dilenmesiydi. Yapılan Paris Anlaşmasına göre konumuzla bağlantılı yerleri burada vereceğim.
"Avrupa devletleri Osmanlı Devleti'nin Avrupa devletler hukukundan ve hakkından yararlanmasını kabul ediyordu. (AB üyesi oluyordu). Ayrıca her biri ayrı ayrı Osmanlı Devleti'nin toprak bütünlüğünü kabul ediyordu. Garanti ediyor ve garantinin tamamen uygunlamasına ortaklaşa kefil oluyorlardı." (Dr. Raif Uçarol, Siyasi Tarih, s. 204).
Fakat uygulama anlaşma maddelerindeki gibi olmadı. Çünkü Avrupa'nın kapitalist felsefesi "Büyük balık küçük balığı yutar" düsturunca önce balığı küçültmenin yollarını aradılar.
Bu noktada Cidde ve Suriye'de, Süveyş ve Mısır'da Eflak, Boğdan, Sırbistan, Karadağ ve Girit'te isyanlar çıkartarak bu coğrafyaları küçük balık haline getirdiler. Bundan maksat kutsal haçlı ittifakı (Büyük balık) bu mazlum milleti yutup yok edecekti.
Avrupalı büyük balıklar borç vermenin dayanılmaz gururuyla ve elindeki maşaları göstererek bu anlaşma metnine bir de Islahat Fermanı diye başka bir metin eklettirdiler. Islahat deyince sakın yanlış anlamayın Osmanlı'nın ya da müslüman Türk'ün faydasına olacak bir uygulama değildir.
Bu fermana göre: (Bize lazım olan yerleri alıyorum)
1. Müslümanlarla müslüman olmayanlar kanun önünde eşit sayılacak. Açıklama: Gavura gavur bile denilmeyecek.
2. Patrikler ömür boyunca bu makamda kalacak. (Bölücülük faaliyetleri kesintiye uğramasın diye. Bütün herkesin bildiği gibi devlet hizmetlerinde devamlılık esastır. Her ne kadar bizde olmasa bile.)
3. Şehir ve kasabalarda bulunan kilise, manastır, mezarlık, okul ve hastane gibi yerlerin tamir ve yeniden yapılanmasına izin verilecek (herhalde iki kilise taşını yanyana gördüklerinde burada kilise kurulsun da ola ki 150 yıl sonra inanç turizmini başlatırız düşüncesinde olanlar vardı.)
4. Hiç kimse din değiştirmeye zorlanmayacak (Bunda kasıt hristiyanlar müslümanlaştırılmayacak. Sanki Osmanlı bundan önce hristiyanları zorla müslümanlaştırmış gibi bilakis o dönem yabancı okullar ve değişik senaryolarla müslümanların inançları üzerinde oynanıyordu. Günümüz tv, gazete, vs. araçlarının yaptıkları gibi. Keşke o madde günümüz Türkiye'sinde de geçerli olsa.)
5. Bütün toplumlar okul açabilecek (bundan sonra ABD'li misyoner ve batılı devletlerin misyoner gruplarının açtığı okullarda yetişen öğrenciler Bulgar, Sırp, ve Ermeni ayaklanmalarında ön saflarda yer aldılar. Ülkenin küçük balık olması için azami derecede gayret gösterdiler. Bunların en meşhuru Hisarüstündeki Robert adlı Amerikan okuludur.)
Avrupalı batılı devletler Osmanlı istedikçe borç verdiler ve nihayet 1881 yılında Osmanlı borcunu ödeyemeyeceğini ilan etti. Batılı devletler de bugünkü sayın Mesut Yılmaz'ın mezun olduğu İstanbul Erkek Lisesi'nin bulunduğu binayı yaptılar. Bu binada bir hükümet gibi çalışıp Osmanlı'nın sabit gelirlerine el koydu. Zannımca sayın Mesut Yılmaz, lise yıllarında okuduğu bu binanın tarihçesini biliyordur.
"Düyun-u Umumiye daha sonra İstanbul dışında da birçok yerde teşkilatlandı. Hatta ülkede anlaşma ile saptanan gelirleri bizzat atayacağı kendi memurları vasıtasıyla toplamak hakkına sahipti. Bunun güvenlikle yapılabilmesi için resmi devlet örgütünün yanında gizli görevliler kullanması da kabul edilmişti." (a.g.e, s. 397).
"Nitekim bu kararname ile kurulan Düyun-u Umumiye idaresi, başlangıçta sadece kendisine bırakılan vergileri ve diğer gelirleri toplayan bir örgüt niteliğindeyken zamanla ülkede çeşitli sanayi ve ticaret girişimlerinde de bulunarak faaliyet alanını genişletmiş dolayısıyla ülkede etkili rol oynayan mali, bir bakıma siyasi bir kuruluş haline gelmiştir." (Prof. Dr. Enver Ziya Karal, Islahat Devri, s. 424 ).
Herhalde IMF, AB ve ABD gibi kurum ve ülkeler yakında Atatürk'ün kabrinin yanına yeni bir Düyun-u Umumiye (Genel borçlar idaresi) kurarsa şaşırmayın. Bu yazdıklarım milleti karamsarlığa itmek için değildir. Tek bir amacım vardır. O da geçmişten dersler çıkartacak günümüzdeki politikalarımıza yön verebilmektir. Bağımsız kalmanın yolu buradan geçiyor. Atatürk'ün İzmir İktisat Kongresindeki ifadesiyle "Siyasi bağımsızlık ekonomik bağımsızlıkla taçlandırılmazsa uzun sürmeyecektir" mealindeki sözleri günümüz Atatürkçü devlet büyüklerimize ve politikacılarımıza bir ışık olur. Bunun için ne Robert mezunu olmaya, ne Düyun-u Umumiye binasında (İstanbul Erkek Lisesi) okumaya, ne sözüm ona milliyetçi olmaya, ne masum ve mazlum politikacçı rolüne bürünmeye, ne de kökü dışarıda, rolü içeride bir aktör olmaya gerek yoktur zannındayım.
Ekonomik, siyasi, kültürel, içtimai olarak tam bağımsız bir Türkiye'de yaşamak dileklerimle.
"Avrupa devletleri Osmanlı Devleti'nin Avrupa devletler hukukundan ve hakkından yararlanmasını kabul ediyordu. (AB üyesi oluyordu). Ayrıca her biri ayrı ayrı Osmanlı Devleti'nin toprak bütünlüğünü kabul ediyordu. Garanti ediyor ve garantinin tamamen uygunlamasına ortaklaşa kefil oluyorlardı." (Dr. Raif Uçarol, Siyasi Tarih, s. 204).
Fakat uygulama anlaşma maddelerindeki gibi olmadı. Çünkü Avrupa'nın kapitalist felsefesi "Büyük balık küçük balığı yutar" düsturunca önce balığı küçültmenin yollarını aradılar.
Bu noktada Cidde ve Suriye'de, Süveyş ve Mısır'da Eflak, Boğdan, Sırbistan, Karadağ ve Girit'te isyanlar çıkartarak bu coğrafyaları küçük balık haline getirdiler. Bundan maksat kutsal haçlı ittifakı (Büyük balık) bu mazlum milleti yutup yok edecekti.
Avrupalı büyük balıklar borç vermenin dayanılmaz gururuyla ve elindeki maşaları göstererek bu anlaşma metnine bir de Islahat Fermanı diye başka bir metin eklettirdiler. Islahat deyince sakın yanlış anlamayın Osmanlı'nın ya da müslüman Türk'ün faydasına olacak bir uygulama değildir.
Bu fermana göre: (Bize lazım olan yerleri alıyorum)
1. Müslümanlarla müslüman olmayanlar kanun önünde eşit sayılacak. Açıklama: Gavura gavur bile denilmeyecek.
2. Patrikler ömür boyunca bu makamda kalacak. (Bölücülük faaliyetleri kesintiye uğramasın diye. Bütün herkesin bildiği gibi devlet hizmetlerinde devamlılık esastır. Her ne kadar bizde olmasa bile.)
3. Şehir ve kasabalarda bulunan kilise, manastır, mezarlık, okul ve hastane gibi yerlerin tamir ve yeniden yapılanmasına izin verilecek (herhalde iki kilise taşını yanyana gördüklerinde burada kilise kurulsun da ola ki 150 yıl sonra inanç turizmini başlatırız düşüncesinde olanlar vardı.)
4. Hiç kimse din değiştirmeye zorlanmayacak (Bunda kasıt hristiyanlar müslümanlaştırılmayacak. Sanki Osmanlı bundan önce hristiyanları zorla müslümanlaştırmış gibi bilakis o dönem yabancı okullar ve değişik senaryolarla müslümanların inançları üzerinde oynanıyordu. Günümüz tv, gazete, vs. araçlarının yaptıkları gibi. Keşke o madde günümüz Türkiye'sinde de geçerli olsa.)
5. Bütün toplumlar okul açabilecek (bundan sonra ABD'li misyoner ve batılı devletlerin misyoner gruplarının açtığı okullarda yetişen öğrenciler Bulgar, Sırp, ve Ermeni ayaklanmalarında ön saflarda yer aldılar. Ülkenin küçük balık olması için azami derecede gayret gösterdiler. Bunların en meşhuru Hisarüstündeki Robert adlı Amerikan okuludur.)
Avrupalı batılı devletler Osmanlı istedikçe borç verdiler ve nihayet 1881 yılında Osmanlı borcunu ödeyemeyeceğini ilan etti. Batılı devletler de bugünkü sayın Mesut Yılmaz'ın mezun olduğu İstanbul Erkek Lisesi'nin bulunduğu binayı yaptılar. Bu binada bir hükümet gibi çalışıp Osmanlı'nın sabit gelirlerine el koydu. Zannımca sayın Mesut Yılmaz, lise yıllarında okuduğu bu binanın tarihçesini biliyordur.
"Düyun-u Umumiye daha sonra İstanbul dışında da birçok yerde teşkilatlandı. Hatta ülkede anlaşma ile saptanan gelirleri bizzat atayacağı kendi memurları vasıtasıyla toplamak hakkına sahipti. Bunun güvenlikle yapılabilmesi için resmi devlet örgütünün yanında gizli görevliler kullanması da kabul edilmişti." (a.g.e, s. 397).
"Nitekim bu kararname ile kurulan Düyun-u Umumiye idaresi, başlangıçta sadece kendisine bırakılan vergileri ve diğer gelirleri toplayan bir örgüt niteliğindeyken zamanla ülkede çeşitli sanayi ve ticaret girişimlerinde de bulunarak faaliyet alanını genişletmiş dolayısıyla ülkede etkili rol oynayan mali, bir bakıma siyasi bir kuruluş haline gelmiştir." (Prof. Dr. Enver Ziya Karal, Islahat Devri, s. 424 ).
Herhalde IMF, AB ve ABD gibi kurum ve ülkeler yakında Atatürk'ün kabrinin yanına yeni bir Düyun-u Umumiye (Genel borçlar idaresi) kurarsa şaşırmayın. Bu yazdıklarım milleti karamsarlığa itmek için değildir. Tek bir amacım vardır. O da geçmişten dersler çıkartacak günümüzdeki politikalarımıza yön verebilmektir. Bağımsız kalmanın yolu buradan geçiyor. Atatürk'ün İzmir İktisat Kongresindeki ifadesiyle "Siyasi bağımsızlık ekonomik bağımsızlıkla taçlandırılmazsa uzun sürmeyecektir" mealindeki sözleri günümüz Atatürkçü devlet büyüklerimize ve politikacılarımıza bir ışık olur. Bunun için ne Robert mezunu olmaya, ne Düyun-u Umumiye binasında (İstanbul Erkek Lisesi) okumaya, ne sözüm ona milliyetçi olmaya, ne masum ve mazlum politikacçı rolüne bürünmeye, ne de kökü dışarıda, rolü içeride bir aktör olmaya gerek yoktur zannındayım.
Ekonomik, siyasi, kültürel, içtimai olarak tam bağımsız bir Türkiye'de yaşamak dileklerimle.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Recep Sarıhan / diğer yazıları
- Millet zengin olursa, devlet de zengin olur / 07.01.2011
- ABD ile ilişkilerde hazan dönemi / 14.07.2003
- Dünden bugüne Avrupa'ya uydurulma yasaları-III / 12.07.2003
- Dünden bugüne Avrupa'ya uydurulma yasaları-II / 11.07.2003
- Dünden bugüne Avrupa'ya uydurulma yasaları / 10.07.2003
- Beyaz goncaların kızıla boyandığı mukaddes topraklar-II / 06.04.2003
- Beyaz goncaların kızıla boyandığı mukaddes topraklar-I / 05.04.2003
- AB Uyum Yasaları ve Filistin manzarası / 27.09.2002
- Mukayeseli tarım politikaları / 25.09.2002
- Emir Karatekin diyarından selamlar / 21.09.2002
- ABD ile ilişkilerde hazan dönemi / 14.07.2003
- Dünden bugüne Avrupa'ya uydurulma yasaları-III / 12.07.2003
- Dünden bugüne Avrupa'ya uydurulma yasaları-II / 11.07.2003
- Dünden bugüne Avrupa'ya uydurulma yasaları / 10.07.2003
- Beyaz goncaların kızıla boyandığı mukaddes topraklar-II / 06.04.2003
- Beyaz goncaların kızıla boyandığı mukaddes topraklar-I / 05.04.2003
- AB Uyum Yasaları ve Filistin manzarası / 27.09.2002
- Mukayeseli tarım politikaları / 25.09.2002
- Emir Karatekin diyarından selamlar / 21.09.2002