"Tanrı'ya tüm kiliselerimizde sabahlara kadar, onları bir daha topraklarımıza sokmaması için yalvaralım, dua edelim" ?Papa 5. Puis, tarihler 24 Ağustos 1569'u gösterirken düzenlediği ayin-i na-şerifte tüm Hıristiyanlara böyle sesleniyordu. Ne için: Türklerin bir daha Avrupa topraklarına ayak basmamaları için.
Bugün değişen ne?
Yapılan Göç Antlaşması'na rağmen Avrupa Birliği (AB) ipe un sermekte, Haziran 2016'da başlaması öngörülen vizesiz seyahat, önce Temmuz'a, şimdi de Eylül'e ertelenmişken yılsonu, hatta 2017 ile avunma hayalleri dayatılmaktadır.
Adamların ayak sürümesine biz de çanak tutmuyor değiliz hani. Örnek mi, sürüsüne bereket; eşinin sanık olması nedeniyle pasaportuna el konulan mı ararsın, temel hak ve özgürlüklerin örselenmesinin ve muhalefetin susturulmasının OHAL kılıfına uydurulmasını mı ararsın? Nihayetinde G20 Zirvesi'nde bile demokrasi uyarılarına maruz kaldık.
Ancak, demokrasi yanlışlarımızı düzeltsek bile, Batı'nın bize karşı her zaman bir bahanesi olacaktır. Bahanesinin asıl nedeni 1480'li yıllara uzanıyor; Osmanlı döneminde 11 Ağustos 1480 tarihinde Gedik Ahmet Paşa İtalya'nın Otranto şehrini fethetmiştir. Vatikan'ın iddiasına göre, o tarihlerde Türkler 12 bin 800 kişiyi öldürmüştür. Tarih tekerrür eder ya, Ermeni Soykırımı yalanı günümüzde ne ise, o zaman da nüfusu 7 bin 500 olan kentte Türklerin 12 bin 800 kişiyi katlettiği palavrası da aynıdır.
Türk vatandaşlarına karşı vizesiz seyahate kapı açacak Göç Antlaşması'na karşı yürütülen kampanyanın nedeni, derinlerde yatan hilâl-haç çatışmasının yansıması ve Avrupa insanının kafasındaki kemikleşmiş öngörülerdir.
Tabii bu peşin hükümlerin yerleşmesinde Batı'da kamuoyunu etkileyen şair, yazar ve düşünürlerin de payı büyük olmuştur.
Avrupa insanını ve yöneticilerini çıkmaz sokaklara iten mülteci sorunu olmasaydı, "Türk istilası" korkusundan krizlere giren Avrupa'yı hizaya getiremezdi.
Türklere vizesiz seyahati yasaklayanlar, göçmen zoruyla, neredeyse 70 yıldır süren yasağı kaldırma konusunu gündeme getirmişlerdir. Müslüman Türk düşmanlığının kökeninde ve arkasında Vatikan oldukça ve de Papa'nın kucağından kurtulmadıkça uluslararası hukukta da haklarımızı savunmamız savunmasız kalacaktır.
Mademki mülteci sorununa da değiniyoruz;
"Dinime küfreden bari Müslüman olsa!" diye bir özlü söz vardır. İnsan hakları hukukunda mangalda kül bırakmayan, onu bunu suçlayan, aba altından sopa gösteren Batılı arkadaşlar, bizzat kendilerinin de imzaladığı belge ve sözleşmelerin tanıdığı temel bir insan hakkı olan sığınma hakkını kabul etmemekte, mülteciler için nice hakları askıya almakta, dahası sığınmacılara eşya ve köleymiş gibi davranmakta; sonra da demokrasi dersleri vermeye kalkışmaktadırlar. Oysa kendileri hukuka saygılı olmadıkça, "hukuksuz demokrasi olmaz" gerçeği suratlarında patlayan bir şamar olacaktır.
Şamar oğlanlarına asıl bizim ders verebilmemiz, güçlü olmamıza bağlıdır. Ve işin olmazsa olmaz şartıdır bu.
Bugün değişen ne?
Yapılan Göç Antlaşması'na rağmen Avrupa Birliği (AB) ipe un sermekte, Haziran 2016'da başlaması öngörülen vizesiz seyahat, önce Temmuz'a, şimdi de Eylül'e ertelenmişken yılsonu, hatta 2017 ile avunma hayalleri dayatılmaktadır.
Adamların ayak sürümesine biz de çanak tutmuyor değiliz hani. Örnek mi, sürüsüne bereket; eşinin sanık olması nedeniyle pasaportuna el konulan mı ararsın, temel hak ve özgürlüklerin örselenmesinin ve muhalefetin susturulmasının OHAL kılıfına uydurulmasını mı ararsın? Nihayetinde G20 Zirvesi'nde bile demokrasi uyarılarına maruz kaldık.
Ancak, demokrasi yanlışlarımızı düzeltsek bile, Batı'nın bize karşı her zaman bir bahanesi olacaktır. Bahanesinin asıl nedeni 1480'li yıllara uzanıyor; Osmanlı döneminde 11 Ağustos 1480 tarihinde Gedik Ahmet Paşa İtalya'nın Otranto şehrini fethetmiştir. Vatikan'ın iddiasına göre, o tarihlerde Türkler 12 bin 800 kişiyi öldürmüştür. Tarih tekerrür eder ya, Ermeni Soykırımı yalanı günümüzde ne ise, o zaman da nüfusu 7 bin 500 olan kentte Türklerin 12 bin 800 kişiyi katlettiği palavrası da aynıdır.
Türk vatandaşlarına karşı vizesiz seyahate kapı açacak Göç Antlaşması'na karşı yürütülen kampanyanın nedeni, derinlerde yatan hilâl-haç çatışmasının yansıması ve Avrupa insanının kafasındaki kemikleşmiş öngörülerdir.
Tabii bu peşin hükümlerin yerleşmesinde Batı'da kamuoyunu etkileyen şair, yazar ve düşünürlerin de payı büyük olmuştur.
Avrupa insanını ve yöneticilerini çıkmaz sokaklara iten mülteci sorunu olmasaydı, "Türk istilası" korkusundan krizlere giren Avrupa'yı hizaya getiremezdi.
Türklere vizesiz seyahati yasaklayanlar, göçmen zoruyla, neredeyse 70 yıldır süren yasağı kaldırma konusunu gündeme getirmişlerdir. Müslüman Türk düşmanlığının kökeninde ve arkasında Vatikan oldukça ve de Papa'nın kucağından kurtulmadıkça uluslararası hukukta da haklarımızı savunmamız savunmasız kalacaktır.
Mademki mülteci sorununa da değiniyoruz;
"Dinime küfreden bari Müslüman olsa!" diye bir özlü söz vardır. İnsan hakları hukukunda mangalda kül bırakmayan, onu bunu suçlayan, aba altından sopa gösteren Batılı arkadaşlar, bizzat kendilerinin de imzaladığı belge ve sözleşmelerin tanıdığı temel bir insan hakkı olan sığınma hakkını kabul etmemekte, mülteciler için nice hakları askıya almakta, dahası sığınmacılara eşya ve köleymiş gibi davranmakta; sonra da demokrasi dersleri vermeye kalkışmaktadırlar. Oysa kendileri hukuka saygılı olmadıkça, "hukuksuz demokrasi olmaz" gerçeği suratlarında patlayan bir şamar olacaktır.
Şamar oğlanlarına asıl bizim ders verebilmemiz, güçlü olmamıza bağlıdır. Ve işin olmazsa olmaz şartıdır bu.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Ali Ünal Emiroğlu / diğer yazıları
- Terör / 01.02.2024
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023