Demokratik ülkelerde, partilerin milletin birliğini bozmaması ve zedelememesi için bazı tedbirler alınmaktadır. Özellikle bu tedbirler, seçim kampanyalarında had safhaya çıkarılır. Çünkü seçimler rekabete, rekabet de ölçü kaçırılırsa kin, nefret ve ayrılığa neden olur. Bu konuda alınan en temel tedbirlerden biri, milleti millet yapan değerler üzerinden politika yapmamaktır. Söz konusu değerleri korumak ve yüceltmek siyasi partilerin öncelikli görevidir. İhtilâf ve rekabet, bu değerlerin dışındaki alanlarda yapılır, öyle yapıldığı için de genelde birliği bozucu olmaz. Buna rağmen yine birçok demokratik ülkede, seçim biter bitmez siyasi partiler, birlik mesajları verir. Seçimi kaybedenler kazananı, milletin gözünün önünde tebrik eder. Böylece seçim kampanyası boyunca, ortaya çıkması muhtemel olan kırgınlıklar, dargınlıklar ve birliğe zarar verici unsurlar giderilir.Ülkemizde ise -istisnalar hariç- sözünü ettiğimiz uygulamaların tam tersi geçerlidir. Şöyle ki, siyasi partiler politikalarını milli değerler üzerinden yürütür. Belli bir seçmen kitlesini sabit tutmak için muhalif partilere ihanete varan suçlamalar yöneltilir. Parti değiştirenlere kötü gözle bakılır, oyları bile "yüzergezer oy" diye aşağılanır. Hâlbuki o oylar, demokratik sistemi çalıştıran oylardır. Onlar olmazsa, bir parti sürekli iktidarda, diğerleri de sürekli muhalefette kalırdı. Siyasi partilerimizin, seçim bittiğinde bile seçim kampanyasından çıkamaması, muhalefeti düşmanlığa dönüştürmesi, birliğimizi bozmak için uğraşanlara büyük fırsatlar sunmaktadır. Bu fırsatları sunduktan sonra, "ülkemizi bölmeye çalışıyorlar" diye feryat etmek abesle iştigaldir. Sorumluluk sahibi kişilerin, böylesi davranışlardan kaçınması gerekir. Gelişmeler gösteriyor ki, Cumhurbaşkanlığı seçiminde de durum değişmeyecek, aynen sürdürülecektir. Bir başka deyişle Cumhurbaşkanı da, kamplaşma ve zıtlaşma sonucu seçilecektir. Bu şekilde seçilen bir Cumhurbaşkanı, gerçekten cumhurun başı olabilecek mi? Merak ediyoruz.'Tarihçilerin şeyhi' lâkaplı Prof. Dr. Halil İnalcık, 'Atatürk ve Demokratik Türkiye' adlı eserinde, ülkemizdeki kamplaşmaya dikkat çekiyor ve şöyle diyor: "Açıkça görülüyor ki, Cumhuriyet dönemini bunalıma götüren ana problem, Türk halkının birbirleriyle uzlaşmaz görünen iki kampa ayrılmış olmasıdır. Abartısız görünen gerçek şudur ki, Türk milleti birbirini anlamayan, anlamak istemeyen, zihniyeti, değer sistemi, yaşam tarzı, dili, giyim-kuşamı, selâmlaşması bile farklı iki ayrı toplum haline gelmiştir. Tehlikeli olan şey, bu iki toplumun birbirini anlamak istememesi ve siyasi iktidarı ele geçirip ötekini baskı altına almaya çalışmasıdır." (s. 236-237).Bunun yıkılması için bu iki kampın dışında olanların öne çıkarılması ve etkinliklerinin artırılması gerekir. Ne yazık ki, yüzde 10'luk seçim barajı milletimizi iki kampa ayrılmaya daha çok zorlamaktadır. Antidemokratik olan bu baraj kaldırılır ve her parti aldığı oy oranında TBMM'de temsil edilirse, millet iki kampın dışındakileri tanıma imkânına kavuşur. İki kampın yaptığı tahribatı ve birliğimize verdiği zararı giderme yönünde BTP'nin oynadığı rol takdire şayandır. TBMM dışında bir partinin böylesine önemli görevler yapması, güç ve destek verilirse, daha büyük görevler yapacağının en bariz göstergesidir. BTP'nin önemini ve farkını, milletimizin bir an önce idrak etmesi ve gereğini yerine getirmesi, artık zaruret halini almıştır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018