Bir an için bulutların üzerinden, şöyle tam tepeden güzel ülkemizi seyre daldığımızı hayal edelim.
Bulunduğumuz yüksekliğin, memleketin dört bir yanını, her ucunu ve her bucağını görmemize imkân sağladığını farz edelim.
Hemen herkesin bakışını, bakış açısını, görmesini ve görmek istediklerini, o ana kadarki bilgileri, bilgi ve haber kaynakları etkileyecek ve yönlendirecektir elbette.
Memleketin bir köşesinde, kadını ile, erkeği ile ve çoluk-çocuğu ile köylülerin toplandığını ve kendilerine ait olan arazilerini, zeytinliklerini ve orman alanlarını, 'Ankara'da dayısı olan' büyük büyük firmaların tasallutundan kurtarmaya çalıştıklarına şahit olacağız.
Ülkenin bir başka köşesinde, yine o civarda meskun olan halkın, akar sularını, derelerini, çaylarını ve sahil şeritlerini, yine malum şirketlerin çökme gayretlerine karşı savunmalarına şahit olacağız.
Güzel ülkemizin bazı köşelerinde de, tam da verimli tarım arazilerinin, tam da temiz su kaynaklarının orta yerinde, açılmak istenen taş ocaklarına karşı, genellikle kadınların başını çektiği çetin mücadelelere şahit olacağız.
Sadece bir kaç örneğini sunduğumuz bu kavga, bu çatışma alanlarından birçoğunu tahmin edileceği üzere, 'Ankara'da dayısı olan' şirketler tasarrufları altına aldı ve çoktan işletmeye başladılar bile.
Ülkenin birçok köşesinde de kendi hayat alanlarını, hayvanlarının otlak alanlarını ve su kaynaklarını, söz konusu tahribatlardan korumak için gece-gündüz nöbet tutan, eli nasırlı köylülerin görüntüleri zaman zaman basına yansıyor.
Hep düşünmüşümdür; bu işin başka bir yolu yok mu, başka bir çözüm yolu bulunamaz mı?
Köylülerle jandarmayı, polisi karşı karşıya getirmeden, o çilekeş insanları hırpalamadan, incitmeden ve kırmadan bir orta yolu yok mudur bu işin?
Hem o diyarın sakinleri, o topraklarda doğmuş büyümüş, çocuklar büyütmüş ve torunlar yetiştirmeye devam eden insanların zarar görmeyeceği, hem de, yer altında bulunan o maden çıkarılarak, herkesin kazanacağı bir metot geliştirilemez mi?
Hep büyük şirketlerin, hep 'Ankara'da dayısı olan' firmaların kazandığı, ama köylülerin sürekli kaybettiği, zarara-ziyana uğradığı uygulamalara şahit olmak zorunda mıyız?
Birazcık tefekkür molası, lütfen.
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025