Bütün bilim insanlarımıza saygılarımı, hürmetlerimi sunuyorum. İyi ki varsınız. Var olmak ve bilim varislerinizi de yetiştirmek zorundasınız.
Maalesef bilim insanlarımız yaşadığımız afetlerden sonra Anadolu tabiri ile 'iş işten geçtikten sonra' aklımıza gelir.
Yine öyle oldu. Bütün televizyon, radyo, internet yayınlarında yüzlerce yer bilimci insanımıza ekranlarına çıkardılar.
Meğer ne kadar çok ve değerli bilim insanımız varmış da haberimiz yok. Neden haberimiz yok?
Çünkü medya siyasetçilere, mankenlere, sporculara verdiği önemi bilim insanımıza vermedi. Bizlerde merak etmedik.
Yer bilimcilerimiz ekranlarda, geçmişten bugüne yeraltı ve yerüstü üzerine yaptıkları çalışmaları, dikkat çektikleri noktaları ve uyarılarını tek tek anlatıyorlar.
Siyaset duymamış, millet habersiz.
Sadece yer bilimi mi? Hayır. Her alanda çok değerli bilim insanlarımız var. Ama farkında değiliz.
Örneğin eğitim ve öğretim yılı açılışlarında alanında uzman akademisyenleri hatırlarız. Televizyonlar lütfedip ekrana çıkarırlar.
Aynı şekilde gündem sağlık olur. Yine ekranlara kısa süreliğine bilim insanlarımız davet edilir.
Konu teknoloji, sanayi, toplum, adalet, tarih gibi ilim ve bilim olunca alanında uzman akademisyenlere mikrofonlar uzanır.
Sormak istiyorum! Sadece yer bilimi üzerine bu kadar çok değerli bilim insanlarımız olduğu halde yaşadığımız şu afet, ortaya çıkan yıkım ve can kayıplarının nedeni ne olabilir?
Bu kadar yetişmiş eğitimci akademisyen ve eğitmen kadrolarımız varken eğitimde sürekli geri gidişimizin sebebi ne olabilir?
Aynı şekilde teknolojide, sanayide, endüstride bizim 'beyin gücü' sorunumuz yok. 'İnsan gücü' sorunumuz ise hiç yok. Peki, neden ayağı kalkamıyoruz?
Suçlamak için söylemiyorum. Bütün bilim insanlarımız, alanlarında olması gerekeni söylüyorlar. Gözden kaçırdıkları o nokta yüzünden söyledikleri sadece arşivlerde ve kitaplarda kalıyor.
Nedir o nokta?
Örneğin yerbilimcilerimiz, Anadolu'nun yeraltı kimlik kartını çıkarmışlar. Olmuşları, olasılıkları ve olacakları anlatıyorlar.
Şehirlerin zemin yapısından, binanın temelinden, demir kalınlığına kadar neler yapılaması gerektiğini anlatıyorlar.
Hepsi çok doğru. Bilime ses verilseydi bu kadar yıkılmazdık. Eğitimde de, sağlıkta da diğer alanlarda da aynı şekilde.
Ama dediğim gibi bilim insanlarımızı gözden kaçırdığı nokta para, tam bağımsız ekonomi başlığıdır.
Para sorununu çözemediğimiz için ne sağlam konut, ne güvenli şehirler sorunun çözebiliriz!
Ne eğitim sorununu, ne sağlık, ne teknoloji, ne sanayi ve nede toplumsal sorunlarını çözebiliriz!
Kim, çürük binada oturmak ister?
Hangi anne-baba, evladının en iyi eğitimi almasını istemez?
Kim, sağlıklı yaşamdan kaçar? Kim, kendi ürettiği arabaya binmek, telefonunu, televizyonunu kullanmak istemez? Hiç kimse?
Neden bunlara sahip olamıyoruz? Çünkü paramız yok. Çünkü seçtiklerimiz ekonomik işgali kabul etmiş zihniyetlerdir.
Her alandaki bilim insanlarımızdan istirhamım, o değerli tespitlerinin hayata geçmesinin ilk şartının para olduğunu, güçlü ekonomi olduğunu vurgulamalarıdır.
Çünkü bu millet, savaş meydanlarında yenilmedi ama açlığa yenildi. Depremlerde yıkıldı, sellerde sürüklendi, madenlerde canlı canlı gömüldü, okullarda cahil bırakıldı.
Bu vahim tablonun faili iktidarı ve muhalefetiyle siyasettir. Siyasetin arka bahçesi haline gelen devlet kurumlardır.
Ayağı kalkma için 'önce insan' diyen ve para sorununu çözen, kapitalizmin prangalarını kırıp, Atatürk gibi bağımsızlığımızı, ekonomik zaferlerle mühürleyecek bir siyasi iradeye ihtiyacımız acil ve mutlaktır.
Kendisine saygılarımı sunuyorum Prof. Dr. Naci Görür Hocamız biraz geç olsa da insanımıza, 'oy tercihlerine dikkat etmesi gerektiğini, deprem konusunda ciddi vaatlerde bulunan partilere oy verilmesi' tavsiyesinde bulundu.
Aynen katılıyorum. Ama sadece deprem başlığında değil her alanda milletimiz artık lafa değil planı, projesi ve ispatı olana bakmak zorundayız.
21 yıllık tek parti iktidarı, ülkemizin sorunlarını çözemediği gibi her alanda koskoca bir enkaz ortaya çıkardı. Haliyle bu enkazı, enkaz sahipleri tarafından kaldırılmasını beklemek akla aykırıdır.
CHP'si, MHP'si, İYİ Partisi ve diğerleri de bu sorunları çözemez. Çünkü yol haritaları aynı. Farklı oldukları nokta aynı yolda, farklı şeritlerde olmalarıdır.
BTP Lideri Hüseyin Baş, genel başkanlığı seçildiği ilk gün ülkemizdeki sorunlara dikkat çekerek, 'ne yaparsan yap, bu sistem içinde sonuç alamazsın. Çünkü sistem yanlış' tespitinde bulunmuştu.
Ve 'Einstein'in bir sözü var ya: 'Aynı şeyleri deneyerek, farklı sonuç elde etmeye çalışmak, sadece aptalların işidir.' Aynı şeyleri on yıllardır deneyip, duruyoruz. Tek yaptığımız, aynı şeyleri farklı insanlara denettirmek oluyor' demişti. Sonuç ortada.
Bu ülkede serbest piyasa ekonomisine, kapitalizme hayır, diyen dünya ekonomi literatürüne Milli Ekonomi Modeli'ni koyan, devletimize tam bağımsızlığı, insanımıza ise ekonomik özgürlüğünü sağlayacak, alın terinin karşılığını vaat eden tek parti Bağımsız Türkiye Partisi'dir. Tek lider Hüseyin Baş'tır.
Siyasi propaganda yapmıyorum. Çünkü sebep belli, sonuç ortadadır.
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -1- / 05.04.2025
- Boykotun babasını yaptılar, yapıyorlar / 04.04.2025
- Erdoğan’ın ‘Filistin’ nöbeti / 03.04.2025
- İktidar sanki hiç sandık gelmeyecekmiş gibi hareket ediyor / 01.04.2025