KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş kimilerince beklenen, kimilerince sürpriz görülen bir açıklamayla müzakere sürecinden çekildiğini açıkladı.
Türk hükümeti için bu karar sürpriz sayılıyordu.
Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün açıklamalarına bakılırsa öyle.
Çoğu diplomat bunun beklenen bir gelişme olduğunu, masadan kaçma anlamına getirilemeyeceğini, müzakerelerde negatif bir etkisinin olmayacağı temasını işlerken, Bakan Gül'ün Denktaş'ın bu hareketini hamasi bulması tuhaf.
Denktaş cidden hamaset mi yapıyordu?Denktaş ta başından beri ince bir ip üzerinde olduklarını vurgularken Ankara'nın bu ipin sağlamlığı üzerinde tezler üretmesi mevcut ikilemi ortaya koydu.
Tayyip Erdoğan ve Bush'un Washington görüşmesi sonrası aldığı karar bağlamında Türkler'e uzatılan Annan ipinin sağlamlığı konusundaki itirazlara hükümet kanadı ketum kaldı. Anti tez oluşturulamadıkça da müzakereler yara almasın diye karartmalar uygulandı.
Tam bu noktada Denktaş'ın itirazları yükseldi. Uçaktan basın kanalıyla Denktaş'a yüklenmeyi etik açıdan uygun bulan AKP hükümetinin Denktaş'ın aldığı çekilme kararını basına açıklamasına tepki duyması ne derece haklı?
19 Şubat'ta başlatılan ve Mayıs'ın 1'inde çözüme erdirilmesi planlanan Annan Planı çerçevesindeki barış turlarından beklenen sonucu alamadığını ve ülke olarak hassasiyetlerine kulak tıkandığını belirten Denktaş, başından beri görüşmelere sağduyuyla yaklaştığını ve belki bir umut anlaşabiliriz inancıyla hareket ettiğini; lakin hayal kırıklığı yaşadıklarını ve bu aşamadan sonra yola devam edemeyeceğine vurgu yaptı.
Denktaş, müzakere sürecinin başlamasından bu yana aynı görüşü savundu durdu. Masadan kalkmadı. İkili görüşmelerden sonuç çıkmadı ve Rumlar bu zaman zarfında yumuşama sinyali vermediler. Denktaş da haklı olarak "buraya kadar''demek zorunda kaldı. Masada kaldıkça ve değişik ülke merkezlerine turlar düzenlendikçe iyi yolda olduğumuz şeklinde bir izlenim vermek istemediklerini söyleyen Denktaş, nihai aşamada halkı bilgilendirmeye, icabında kulis faaliyetlerinde bulunacaklarını tekrarladı.
Adada Türkler'in olmazsa olmazları olduğunu ve buna sahip çıkılmadığı müddetçe Türk nüfusunun sindirileceği tehlikesini halkına anlatan Denktaş dolaylı olarak Ankara'ya da uyarılarda bulunmuş oldu. Kimi yorumcular Denktaş'ın masadan kalkmasını hata olarak görüyor ve basiretsizlikle niteliyor.Bizse çoğunca bu satırlarda Denktaş'ın basiret sahibi olduğunu, Kıbrıs'taki gerçekleri ve bu gerçekler üzerine oturtulmaya çalışılan Annan Planı'nı çok iyi okuduğunu dile getirdik.Alınan yeni kararı da bu eksende değerlendiriyoruz. Kıbrıs Türkü'nün egemen görülmediği ve topraklarının yavaş yavaş kaydırılmaya çalışıldığı bir esnada Denktaş'a iyi kulak vermek gerek.Gerçeklere kulak tıkandıkça ileride yeni tıkanıklıklarla karşılaşılacak.
Tarafsız ülke olarak ün yapan İsviçre'de taraflı oyunlar oynanacak, New york'ta ve Lekoşe'de olduğu gibi.
Tek marş ve tek bayrak konusunda anlaşmak belli bir kazanım sağlamaz.
Aslolan bir milletin geleceğinin sağlam temellere oturtulmasıdır.
Temelsiz bir toplum ayakta kalamaz.
Türk hükümeti için bu karar sürpriz sayılıyordu.
Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün açıklamalarına bakılırsa öyle.
Çoğu diplomat bunun beklenen bir gelişme olduğunu, masadan kaçma anlamına getirilemeyeceğini, müzakerelerde negatif bir etkisinin olmayacağı temasını işlerken, Bakan Gül'ün Denktaş'ın bu hareketini hamasi bulması tuhaf.
Denktaş cidden hamaset mi yapıyordu?Denktaş ta başından beri ince bir ip üzerinde olduklarını vurgularken Ankara'nın bu ipin sağlamlığı üzerinde tezler üretmesi mevcut ikilemi ortaya koydu.
Tayyip Erdoğan ve Bush'un Washington görüşmesi sonrası aldığı karar bağlamında Türkler'e uzatılan Annan ipinin sağlamlığı konusundaki itirazlara hükümet kanadı ketum kaldı. Anti tez oluşturulamadıkça da müzakereler yara almasın diye karartmalar uygulandı.
Tam bu noktada Denktaş'ın itirazları yükseldi. Uçaktan basın kanalıyla Denktaş'a yüklenmeyi etik açıdan uygun bulan AKP hükümetinin Denktaş'ın aldığı çekilme kararını basına açıklamasına tepki duyması ne derece haklı?
19 Şubat'ta başlatılan ve Mayıs'ın 1'inde çözüme erdirilmesi planlanan Annan Planı çerçevesindeki barış turlarından beklenen sonucu alamadığını ve ülke olarak hassasiyetlerine kulak tıkandığını belirten Denktaş, başından beri görüşmelere sağduyuyla yaklaştığını ve belki bir umut anlaşabiliriz inancıyla hareket ettiğini; lakin hayal kırıklığı yaşadıklarını ve bu aşamadan sonra yola devam edemeyeceğine vurgu yaptı.
Denktaş, müzakere sürecinin başlamasından bu yana aynı görüşü savundu durdu. Masadan kalkmadı. İkili görüşmelerden sonuç çıkmadı ve Rumlar bu zaman zarfında yumuşama sinyali vermediler. Denktaş da haklı olarak "buraya kadar''demek zorunda kaldı. Masada kaldıkça ve değişik ülke merkezlerine turlar düzenlendikçe iyi yolda olduğumuz şeklinde bir izlenim vermek istemediklerini söyleyen Denktaş, nihai aşamada halkı bilgilendirmeye, icabında kulis faaliyetlerinde bulunacaklarını tekrarladı.
Adada Türkler'in olmazsa olmazları olduğunu ve buna sahip çıkılmadığı müddetçe Türk nüfusunun sindirileceği tehlikesini halkına anlatan Denktaş dolaylı olarak Ankara'ya da uyarılarda bulunmuş oldu. Kimi yorumcular Denktaş'ın masadan kalkmasını hata olarak görüyor ve basiretsizlikle niteliyor.Bizse çoğunca bu satırlarda Denktaş'ın basiret sahibi olduğunu, Kıbrıs'taki gerçekleri ve bu gerçekler üzerine oturtulmaya çalışılan Annan Planı'nı çok iyi okuduğunu dile getirdik.Alınan yeni kararı da bu eksende değerlendiriyoruz. Kıbrıs Türkü'nün egemen görülmediği ve topraklarının yavaş yavaş kaydırılmaya çalışıldığı bir esnada Denktaş'a iyi kulak vermek gerek.Gerçeklere kulak tıkandıkça ileride yeni tıkanıklıklarla karşılaşılacak.
Tarafsız ülke olarak ün yapan İsviçre'de taraflı oyunlar oynanacak, New york'ta ve Lekoşe'de olduğu gibi.
Tek marş ve tek bayrak konusunda anlaşmak belli bir kazanım sağlamaz.
Aslolan bir milletin geleceğinin sağlam temellere oturtulmasıdır.
Temelsiz bir toplum ayakta kalamaz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005