‘Baykar’ devlet işletmesi olmalı

Türkiye'de iktidarın en çok propaganda malzemesi olarak sarıldığı alan, milli savunma sanayisidir.

Sanırsınız ki, İHA-SİHA'ları Erdoğan yaptı. Son sürüm olan, Kızıl Elma'yı da AK Parti tasarladı!

Hep derim ve diyorum, Türkiye'de asla olgular üzerinde durulmaz. Varsa yoksa algı!

Sayın Cumhurbaşkanı da gerçekten bu konuda Nobel'lik maşallah.

Son dönemlerde milli savunma sanayi konusunda çok şahane gelişmelerin olduğu herkesin bildiği bir gerçek.

Bu konuda elini taşın altına koyan ve 5 kişilik ekiple işe başlayıp, şimdilerde 3.500 kişilik dev bir istihdama ulaşan Baykar şirketler gurubunu tebrik etmek ve her türlü devlet desteğini esirgememek lazımdır.

Konu yerli ve milli olunca, bu işin partisi purtusu olmaz, olmamalı.

Ama gelin görün ki, Sayın Babacan başta olmak üzere birçok muhalif isim bu konuda çok vahim hata yapmışlardır.

Baykar Gurubu'nun devletten bir tek kuruş kredi ve hibe almadığı gibi, bürokratik olarak da çok büyük engellemelere takılmışlardır.

Hal böyle iken muhalefetin yapması gereken, bu insanlara sonuna kadar destek çıkıp, milli savunma alanında ortaya koydukları araç gereçlerden ötürü tebrik ve takdir etmektir.

Aslında bu konuda Baykar Gurubu'na en büyük darbe, bu iktidar döneminde vurulmuştur.

Lakin bir musibet bin nasihatten evladır sözünden hareketle, 15 Temmuz sonrası bu konuda hükümet destek olmasa bile köstek olmamıştır.

Yani ortada çok büyük bir başarı öyküsü varsa da, bu başarıda AK Parti hükümetinin bir katkısı olmamıştır.

Gurup adına açıklamalarda bulunan Haluk Bayraktar'ın neler neler anlattığını hepiniz görmüşsünüzdür.

Türkiye bu konuda daha Cumhuriyet kurulduğu yılların hemen sonrasında, 1926'da uçak fabrikasının temellerini atmıştı.

Kayseri'de kurulan bu fabrikanın hangi zor koşullarda kurulup, 2. Dünya Savaşı sonlarına kadar 200'e yakın uçak ürettiğini hatırlatmak gerekir.

Aziz Atatürk bu konuda daha o dönemde çok hızlı hamleler yaparak, Türk ordusuna büyük katkı sağlayacak olan bu uçakları üretmiş, ihraç etmiş ve bir tanesini de İran'a hediye etmişti.

1952 yılında Adnan Menderes'in, çok büyük hatalı kararı ile girilen NATO yüzünden tüm uçak fabrikaları ve entegreleri yer ile yeksan oldu.

1952'den 90'lı yıllara kadar bu alanda Türkiye'ye mantar tabancası bile ürettirmeyen NATO, halen daha en büyük engelimiz ve baş düşmanımızdır.

İşte böylesi bir cenderede 2000'li yıllardan sonra, Türk mühendislerin bir araya gelmeleri sonucu harika işler artarda gelmeye başladı.

Bu konudaki gelişmelere en büyük katkıyı, devletin kurumları olan işletmeler ve burada çalışan Türk gençleri sunmuştur.

Aslına bakılacak olursa, Baykar Gurubu'nun hisselerinin yüzde 51'i, bence mutlaka devletin elinde olması gerekir.

Bu husus kesinlikle antidemokratik bir yaklaşım tarzı şeklinde değerlendirilmemelidir.

Zira, Baykar Gurubu bu işletmenin teknolojik gelişimi ve AR-GE çalışmalarına yoğunlaşırken, devlet ise milli parasını devreye koyarak, ne kadar bütçe isteniyorsa, o kadar destek vermeyi sağlayan taraf olmalıdır.

Böyle olduğunda tam yerli ve milli olmuş olur.

Bugün ABD'nin 800 milyar dolar civarındaki savunma harcamasına karşılık bizim savunma bütçemiz, 25 milyar dolar seviyelerinde seyretmektedir.

Bu kadar büyük makas farkı ile Baykar'ın, devletin gücünü tam ve limitsiz olarak arkasına almaksızın yapacağı işler, çok yavaş ve yetersiz kalacaktır.

Türk ordusuna yapılacak yatırımların eleştirisi, asla kabul edilir değildir. İyi niyetli asla değildir.

Bu konuda CHP'nin de karnesi ve sicili, Atatürk'ten sonra daima bozuk olmuştur, hiç kusura bakmasınlar.

Yerli ve milli olma konusunda şu ana kadar en samimi açıklamaları BTP lideri Hüseyin Baş'tan duymuştum.

Zira, Hüseyin Baş'ın elinde bulunan "Milli Ekonomi Modeli" ile Türk ordusuna ve Türk milletine her türlü katkı ve sınırsız olanak sağlanabilir.

Ben Erdoğan'ın yerinde olsam, işler daha da kötüye gitmeden Hüseyin Baş'la temas kurardım.

Gerçekten yerli ve milli olduğunu iddia edenler, bence hiç çekinmeden ve gecikmeden bu hamleyi yaparlar.

Alın size samimiyet testi.