Bataklığı kurutmadan sineklerle savaşmak nafile. Hepimiz donkişotun yel değirmenine karşı nasıl kılıç salladığını biliyoruz. Günübirlik politize edilmiş çözüm gibi gösterilen sıradan ve bayağı aldatmacalarla ne ekonomi düzeltilebilir ne de insanlar refaha erer. Demokrasi eğer bir dayatma olarak bir topluma kabullendirilmeye çalışılırsa bunun adı dikta olur ki, gelişmemiş toplumların en çok sıkıntı çektiği sorunlardan biridir üstü kapalı, tanımı tam izah edilmemiş demokrasi anlayışı. Bir kere eşit paylaşımın olmadığı bir yerde, adaletin olmadığı bir yerde demokrasiden söz etmemiz mümkün değil. Milletin selamete ermesi diye gösterilen, demokrasi kisvesine büründürülerek hep bir alternatif olarak öne sürülen ve desteklenerek iktidara taşınan siyasi iktidarların en çok nemalandığı konu aslında halkın alım gücünün olmayışı, yani sefalet. Bu iktidarların var olma sebebi de eski derebeylik sistemlerinin ve derebeylerinin günümüzde isim değiştirerek hala varlıklarını devam ettirmesidir. İsimler ne olursa olsun, anlamlar ne kadar birbirine karışırsa karışsın ya da değiştirilsin sonuç her zaman aynı ve aynı olmaya da devam edecek. Köklü çözümler için köklü değişimler şart, önce bu köklü değişimleri gerçekleştirmemiz gerekir. Doğru analiz, doğru strateji, doğru zamanlama ve doğru çözümlerle ancak hedefimize ulaşabiliriz. Ekonomiyi çözme mülahazalarıyla ortaya çıkan iktidarlar işlerine geldiği gibi etraflarını kuşatan birkaç rantçıyı göstermelik olarak uzaklaştırsalar da bu boşluğu yenileriyle doldurmada gecikmediler. Al gülüm ver gülüm politikalarıyla halkın alım gücü günden güre tabana vururken üst tabakadaki kaymak gittikçe kalınlaşmaya devam etmekte. Ekonominin düzelmesinin diğer adı tüketimin sağlanması için insanlarının alım gücüne sahip olmasıdır. Yani halk yeterli paraya sahip olacak ve tüketime yönelecek, bu da piyasalara canlılık getirecek paranın el değiştirmesini hızlandıracak ve refah seviyesi yakalanacak demektir. Tüketimin arttığı bir yerde de üretime ağırlık verme zorunluluğu ortaya çıkar ki aradaki denge de ancak bu şekilde kurulur. Elimizde reçete hazır. Bunun adresi Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in Milli Ekonomi Modeli'dir. Tek yapmamız gereken bu reçetenin halk tarafından doğru okunması ve algılanması. Tabii bunlardan önce bu reçeteye sahip çıkılması, doğru analiz edilip doğru anlatılması.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (A) / diğer yazıları
- RESUL BALCI: Karlar düşerken / 22.02.2025
- Niçin organik cilt ürünlerini tercih etmeliyiz? / 01.06.2014
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012
- Niçin organik cilt ürünlerini tercih etmeliyiz? / 01.06.2014
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012