Dini özgürlükler kapsamında olan hususlar siyasete malzeme yapılırsa, yaşanan siyasi rant kavgaları sebebiyle vatandaşların var olan anayasal hakları da ellerinden alınır gider. Özellikle ülkemizde yapılan siyasette biri "artı" diyorsa, dediği ne kadar doğru olursa olsun diğeri mutlaka "eksi" deme ihtiyacı hissetmektedir.Ülkemizde yaşanan siyasi tartışmalar "bu doğrudur" ya da "yanlıştır" şeklinde değil de, "bunu şu parti söylediyse mutlaka yanlıştır" mantığı üzerine kuruludur.Dilerseniz sözü fazla uzatmadan asıl mevzuya gelelim. Başörtüsü inancın gereği olmasına rağmen sırf bir iki siyasi parti "özellikle" siyaset malzemesi yaptığı için büyük bir sorun haline getirildi ve maalesef mesele çıkmaza sürüklendi, kısırdöngü tartışmalara kurban edildi.Başörtüsüne karşı olanlar bunu siyasi bir simge olarak tanımladı bu sebeple engelledi, taraf olarak gözükenler ise ellerine çözüm için defalarca imkan geçmesine rağmen "kasten" problemi çözmedi.Çünkü din üzerinden siyaset yapanlar bu mağduriyeti kullanarak defalarca iktidar koltuğuna oturmayı başardılar. Neticede Türk milletinin yüzde 99'u Müslüman ve başörtüsü konusunda oldukça hassas?Şu noktanın altını önemle çizmek istiyorum, hadi başörtüsünü savunduğunu iddia ederek olayı kavga zeminine çekenleri az çok anlıyorum, bu sayede oldukça oy kazandılar ama karşı olanlar bu gerçeği bile bile neden bu oyunun bir parçası oldular?Oynanan tiyatronun boyutlarını anlamanız açısından burayı biraz düşünün.Başörtüsü İslam dininin olmazsa olmazlarındandır. Siyasi bir simge değildir. Bizzat ayet ve hadislerle emredilmiştir.Laiklik ilkesinin gereği olarak, ferdi özgürlükler kapsamında bir Müslüman kadının serbestçe başörtüsü bağlaması ve bununla dilediği yere girmesi onun anayasal bir hakkıdır.Durum bu olmasına rağmen başörtüsü siyasi kavga konusu haline getirildiği için bugüne kadar çözüme kavuşamadı.Bu konuda doğru tespitleri Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş yapmaktadır.Prof. Dr. Baş, Konya'da halka hitaben yaptığı konuşmada, "Askerden bürokratlara herkes, ailesinde mutlaka başörtülü olduğunu söylemektedir. Ancak meseleyi öyle bir noktaya getirdiler ki, bu siyasi ranta dönüştü" dedi.Eğer bir siyasetçi kalkıp da önce "Kadayıfın altı kızardı" tarzında tehdit içerikli bazı açıklamalar yapar ardından da başörtüsünü siyasi arenada savunan cümleler sarfederse, doğal olarak bazı kesimlerin başörtüsüne karşı olmasının zeminini hazırlamış olur. Türkiye'de maalesef bu yapıldı.Bugünkü tartışmalar ve kısıtlamalar hala o gün atılan bu fitne tohumlarının devamı niteliğindedir.Prof. Dr. Baş, çözümü de söylemeyi ihmal etmiyor: "Bu mesele barış ortamı zemininde 24 saatte halledilebilecek bir konudur. Kavga ile bu işler halledilemez. Güç ile değil, gönül diliyle halledilir."Şu bir gerçek ki, bugün barış ortamında bu mesele halledilme aşamasına gelse, buna en çok karşı gelecek olanlar maalesef bugün başörtüsünü siyaset malzemesi olarak kullanan sözde dindar siyasiler olacaktır. Çünkü onlar barıştan yana değil, kavgadan yanadır; çözümden yana değil, sorunun devamından yanadır. Menfaatleri bunu gerektirir.Gerçek niyetlerin açığa çıkacağı o günü şahsen merakla bekliyorum.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (A) / diğer yazıları
- RESUL BALCI: Karlar düşerken / 22.02.2025
- Niçin organik cilt ürünlerini tercih etmeliyiz? / 01.06.2014
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012
- Niçin organik cilt ürünlerini tercih etmeliyiz? / 01.06.2014
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012