Galiba millette bir anormallik var! Anlama ve idrak sıkıntısı içindeyim...
Önce çok bilinen bir Nasreddin Hoca fıkrasını hatırlatacağım:
Mevsim kış, aylardan Zemheri, dışarıda kar-tipi...
Hoca, tipiden kaçarak hızla bir kıraathaneye dalar. Aynı anda kılık-kıyafetinden sıradan biri olmadığı belli olan biri de çıkmak üzeredir..
Hoca hızla girerken bu zâta çarpar. Üzülür, özür dilemeye hazırlanırken adam höykürür:
- Dikkat etsene be adam! Benim kim olduğumu biliyor musun; sen kimsin, nesin, necisin?
Hoca, zaten utanmıştır. İyice ezilerek süklüm-püklüm:
- Ben hiç kimseyim Efendi, hiçim, hiç bir şeyciyim... Bağışlayın Beğim, siz kimsiniz?
Adam, kostaklanarak kabara kabara;
- Ben mutasarrıfım...
Hoca iyice sıkılır ama Hoca Nasreddinliği de tutar:
- Maşaallah. Tekrar özür dilerim. Bundan sonra ne olacaksınız Efendi?
Adam, yine kabara kabara:
- Vali olurum her halde... Diye kostaklanmış yine...
- Daha sonra? Diye devam etmiş Hoca sorgulamaya:
- Vezir olurum..
- Daha sonra?
- Büyük bir ihtimalle sadrazam olurum...
- Oooo! Maşallah. Peki daha sonra?
Sadrazamlıktan sonraki makam; sultanlık, padişahlık, o da terfiyle olmaz. Adam çaresiz;
- Hiiiç! Derken kostaklanması da yok oluverir...
Hoca ise aksine öfke ile kabarır ve:
- Bre adam! Ben senin yıllar sonra olmayı hayal ettiğin şeyim Hiç'im, hiç kimseyim!.. Yıllar sonra olup olamayacağın meçhûl makamlar için ne diye kabarıp kostaklanıyorsun?
Adamdan, ses yok!...
Mevcut, değiştirilmek ve Partili Cumhurbaşkanına uyarlanmak istenilen Anayasa'ya göre, ülkemizin zirve makamı Cumhurbaşkanlığı...
Recep Tayyip Erdoğan da, Seçilmiş Cumhurbaşkanı ve Anayasa uyarlanmasından sonra da "Seçilmiş Partili Cumhurbaşkanı" olacak..
Ondan sonraki tek makam, hiçlik, hiç!...
Birilerinin İleri Demokratça karşısına çıkıp; "Gözünüzü toprak doyursun!" demesi lazım galiba!
Seçilmiş Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Yargıda Birlik Derneği üyelerini konuk etti.
15 Temmuz Kahpe Kalkışmasına vurgu yaparak darbe girişimi sonrası HSYK'ya, Emniyet genel Müdürlüğüne ve Türk Silahlı Kuvvetlerine yerleşmiş FETÖ'cülerin temizlendiğini söylediler. Reina katliamı sanığının 17 günde yakalanmış olmasını da başarı olarak nitelediler!
Başarı sayılabilir mi?
Bir adam, elini kolunu sallaya sallaya oraya nasıl gelmiş, 49 kişiyi nasıl katletmiş, sonra elini kolunu sallaya sallaya nasıl çıkıp gitmiş diye sorgulamazsak ve İstanbul'da hele de o güzergâhta 20 metrede bir mobese kameraların varlığı da hatırlanınca, 17 gün ölenlerin yakınları ve bütün ülkenin ne çektiğinin hatırlanmaması veya önemsenmemesi normal midir, diyesim geliyor!
Söylenecek, itiraz edilecek o kadar çok mevzu var ki ama bugün konu bu değil!
Şu anda seçilmiş, bir kaç gün sonra da Partili Cumhurbaşkanlığına hazırlanan Sayın Erdoğan'dan, mini-minnacık bir empati rica edeceğim.
Toplantı da; "İçerde olanlardan çok iyi tanıdıklarım var. İtirafçı namıyla ortaya çıkıyorlar. Bunlar doğru konuşmuyorlar. İtirafçı diye aldatmacayı oynuyorlar. En tehlikeli olan bu. Bunların bir kısmıyla başa baş görüşmelerim oldu. Başbakan olarak bana söylediklerine baktığım zaman tamamen aykırı ifadeler" dediler ya!
Tam da bu cümlelerinden hareketle, empati yapmalarını istediğim olayı arz edeyim:
İzmir'in bir ilçesinde, bir öğretmen vatandaşımızın çocukları "Geri Dönüşüm" için kağıt, gazete, dergi, kitap toplamaktadır. Küçük bir ilçe ve herkes birbirini tanır. Dolayısıyla komşulardan birisi bu arkadaşları çağırarak evindeki eski kitapları veriyor. Kitapların bir kısmı "Hizmet Grubu A.Ş: Ceosu"nun... Çocuklar bu kitapları satmaktan korkup belediyenin dönüşüm kutusuna atarken bir tanesini düşürüyorlar! Kitabı ve kutuya atanları gören bir başkası da ihbar ediyor ve çocuklarla Öğretmen babaları, FETÖ'cü diye gözaltına alınıyor!
Sayın Seçilmiş Cumhurbaşkanı! Başbakanlığınızda siz kandırdıklarını sözlerinizden anladığımız bu müthiş kandırıkçıların, bir öğretmen ve çocuklarını da kandırabilecekleri hiç aklınıza gelmez mi? Ki öğretmen ve çocuklarının kitaplarla alakaları da yok!
Mes'eleye müdahil olan Avukatlar, kitabı veren aileni; "Evet biz verdik" demesine rağmen Öğretmen ve çocuklarını kurtarıncaya kadar akla-karayı seçtiler!
Yeri gelmişken şu; "Akla karayı seçmek" sözüne de bilmeyenler için bir dokunalım. Ma'lûmları olduğu üzre; inancımıza göre, Sabah namazının vakti, güneş doğuncaya kadardır. Ortalık ağarıp ak iplik ile kara iplik birbirinden ayırt edilinceye kadarki süre Sabah namazı vaktidir. Hastalar ve yaşlılar bu akla karayı seçmekte zorlanırlar ya...
Bizim Avukatlar da geceyi hasta geçiren yaşlılar kadar uğraştılar!
Benzer ve hatta daha trajikomik olayları, ülkenin dört-bir yanından duyuyoruz!
Hizmet Grubu A.Ş. ve Ceosu'nu savunduğumu rüyamda görsem, hayra yormam ama Seçilmiş Cumhurbaşkanının son günlerde sıklıkla kullandığı; "At izi ile it izini" birbirine kesinlikle karıştırtmaması gerek...
Sayın Seçilmiş Cumhurbaşkanından, bu ve benzer konularda hassasiyet rica etmek hakkımız vardır sanırım.
Partili Cumhurbaşkanı olduklarında -şahsen- bu hakkımı kaybedeceğimi bildiğim için şimdiden arz etmek istedim!..
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, 45 dakika süreli, baş-başa görüştükleri ve içeriği bilinmeyen Bahçeli ziyaretinden bahsedecektim, yerim kalmadı!
Tam da bu sırada; Anayasa değişiklik teklifinin 2. Turunda 6. Madde'nin oylamasının iptal edildiği düştü sitelere.
CHP ve HDP'li dokunulmazlar, AKP'li vekillerin oylarını gizli kullanmadıklarına itiraz edince sert münakaşalar ve birbirlerinin üzerine yürümeler üzerine Ayşe Nur Bahçekapılı'nın birleşime ara verdiği; Genel Kurulda görevli Kavasların ara verilince kupaların içindeki kullanılan oyları topladıkları ve birleşimi yeniden açan Ayşe Nur Bahçekapılı tarafından; 6. madde oylamasının iptal edildiği ve yeniden gizli oylamaya geçildiği haberi düştü sitelere...
Ya Rabbi! Aklımıza mukayyet ol!
Ya Rabbi! Millete feraset açıklığı ver...
"OLAMAZ TÜRK'E BAŞ, TÜRK'ÜM DEMEYEN" Vesselâm...Selâm, sevgi, duâ...
Önce çok bilinen bir Nasreddin Hoca fıkrasını hatırlatacağım:
Mevsim kış, aylardan Zemheri, dışarıda kar-tipi...
Hoca, tipiden kaçarak hızla bir kıraathaneye dalar. Aynı anda kılık-kıyafetinden sıradan biri olmadığı belli olan biri de çıkmak üzeredir..
Hoca hızla girerken bu zâta çarpar. Üzülür, özür dilemeye hazırlanırken adam höykürür:
- Dikkat etsene be adam! Benim kim olduğumu biliyor musun; sen kimsin, nesin, necisin?
Hoca, zaten utanmıştır. İyice ezilerek süklüm-püklüm:
- Ben hiç kimseyim Efendi, hiçim, hiç bir şeyciyim... Bağışlayın Beğim, siz kimsiniz?
Adam, kostaklanarak kabara kabara;
- Ben mutasarrıfım...
Hoca iyice sıkılır ama Hoca Nasreddinliği de tutar:
- Maşaallah. Tekrar özür dilerim. Bundan sonra ne olacaksınız Efendi?
Adam, yine kabara kabara:
- Vali olurum her halde... Diye kostaklanmış yine...
- Daha sonra? Diye devam etmiş Hoca sorgulamaya:
- Vezir olurum..
- Daha sonra?
- Büyük bir ihtimalle sadrazam olurum...
- Oooo! Maşallah. Peki daha sonra?
Sadrazamlıktan sonraki makam; sultanlık, padişahlık, o da terfiyle olmaz. Adam çaresiz;
- Hiiiç! Derken kostaklanması da yok oluverir...
Hoca ise aksine öfke ile kabarır ve:
- Bre adam! Ben senin yıllar sonra olmayı hayal ettiğin şeyim Hiç'im, hiç kimseyim!.. Yıllar sonra olup olamayacağın meçhûl makamlar için ne diye kabarıp kostaklanıyorsun?
Adamdan, ses yok!...
Mevcut, değiştirilmek ve Partili Cumhurbaşkanına uyarlanmak istenilen Anayasa'ya göre, ülkemizin zirve makamı Cumhurbaşkanlığı...
Recep Tayyip Erdoğan da, Seçilmiş Cumhurbaşkanı ve Anayasa uyarlanmasından sonra da "Seçilmiş Partili Cumhurbaşkanı" olacak..
Ondan sonraki tek makam, hiçlik, hiç!...
Birilerinin İleri Demokratça karşısına çıkıp; "Gözünüzü toprak doyursun!" demesi lazım galiba!
Seçilmiş Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Yargıda Birlik Derneği üyelerini konuk etti.
15 Temmuz Kahpe Kalkışmasına vurgu yaparak darbe girişimi sonrası HSYK'ya, Emniyet genel Müdürlüğüne ve Türk Silahlı Kuvvetlerine yerleşmiş FETÖ'cülerin temizlendiğini söylediler. Reina katliamı sanığının 17 günde yakalanmış olmasını da başarı olarak nitelediler!
Başarı sayılabilir mi?
Bir adam, elini kolunu sallaya sallaya oraya nasıl gelmiş, 49 kişiyi nasıl katletmiş, sonra elini kolunu sallaya sallaya nasıl çıkıp gitmiş diye sorgulamazsak ve İstanbul'da hele de o güzergâhta 20 metrede bir mobese kameraların varlığı da hatırlanınca, 17 gün ölenlerin yakınları ve bütün ülkenin ne çektiğinin hatırlanmaması veya önemsenmemesi normal midir, diyesim geliyor!
Söylenecek, itiraz edilecek o kadar çok mevzu var ki ama bugün konu bu değil!
Şu anda seçilmiş, bir kaç gün sonra da Partili Cumhurbaşkanlığına hazırlanan Sayın Erdoğan'dan, mini-minnacık bir empati rica edeceğim.
Toplantı da; "İçerde olanlardan çok iyi tanıdıklarım var. İtirafçı namıyla ortaya çıkıyorlar. Bunlar doğru konuşmuyorlar. İtirafçı diye aldatmacayı oynuyorlar. En tehlikeli olan bu. Bunların bir kısmıyla başa baş görüşmelerim oldu. Başbakan olarak bana söylediklerine baktığım zaman tamamen aykırı ifadeler" dediler ya!
Tam da bu cümlelerinden hareketle, empati yapmalarını istediğim olayı arz edeyim:
İzmir'in bir ilçesinde, bir öğretmen vatandaşımızın çocukları "Geri Dönüşüm" için kağıt, gazete, dergi, kitap toplamaktadır. Küçük bir ilçe ve herkes birbirini tanır. Dolayısıyla komşulardan birisi bu arkadaşları çağırarak evindeki eski kitapları veriyor. Kitapların bir kısmı "Hizmet Grubu A.Ş: Ceosu"nun... Çocuklar bu kitapları satmaktan korkup belediyenin dönüşüm kutusuna atarken bir tanesini düşürüyorlar! Kitabı ve kutuya atanları gören bir başkası da ihbar ediyor ve çocuklarla Öğretmen babaları, FETÖ'cü diye gözaltına alınıyor!
Sayın Seçilmiş Cumhurbaşkanı! Başbakanlığınızda siz kandırdıklarını sözlerinizden anladığımız bu müthiş kandırıkçıların, bir öğretmen ve çocuklarını da kandırabilecekleri hiç aklınıza gelmez mi? Ki öğretmen ve çocuklarının kitaplarla alakaları da yok!
Mes'eleye müdahil olan Avukatlar, kitabı veren aileni; "Evet biz verdik" demesine rağmen Öğretmen ve çocuklarını kurtarıncaya kadar akla-karayı seçtiler!
Yeri gelmişken şu; "Akla karayı seçmek" sözüne de bilmeyenler için bir dokunalım. Ma'lûmları olduğu üzre; inancımıza göre, Sabah namazının vakti, güneş doğuncaya kadardır. Ortalık ağarıp ak iplik ile kara iplik birbirinden ayırt edilinceye kadarki süre Sabah namazı vaktidir. Hastalar ve yaşlılar bu akla karayı seçmekte zorlanırlar ya...
Bizim Avukatlar da geceyi hasta geçiren yaşlılar kadar uğraştılar!
Benzer ve hatta daha trajikomik olayları, ülkenin dört-bir yanından duyuyoruz!
Hizmet Grubu A.Ş. ve Ceosu'nu savunduğumu rüyamda görsem, hayra yormam ama Seçilmiş Cumhurbaşkanının son günlerde sıklıkla kullandığı; "At izi ile it izini" birbirine kesinlikle karıştırtmaması gerek...
Sayın Seçilmiş Cumhurbaşkanından, bu ve benzer konularda hassasiyet rica etmek hakkımız vardır sanırım.
Partili Cumhurbaşkanı olduklarında -şahsen- bu hakkımı kaybedeceğimi bildiğim için şimdiden arz etmek istedim!..
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, 45 dakika süreli, baş-başa görüştükleri ve içeriği bilinmeyen Bahçeli ziyaretinden bahsedecektim, yerim kalmadı!
Tam da bu sırada; Anayasa değişiklik teklifinin 2. Turunda 6. Madde'nin oylamasının iptal edildiği düştü sitelere.
CHP ve HDP'li dokunulmazlar, AKP'li vekillerin oylarını gizli kullanmadıklarına itiraz edince sert münakaşalar ve birbirlerinin üzerine yürümeler üzerine Ayşe Nur Bahçekapılı'nın birleşime ara verdiği; Genel Kurulda görevli Kavasların ara verilince kupaların içindeki kullanılan oyları topladıkları ve birleşimi yeniden açan Ayşe Nur Bahçekapılı tarafından; 6. madde oylamasının iptal edildiği ve yeniden gizli oylamaya geçildiği haberi düştü sitelere...
Ya Rabbi! Aklımıza mukayyet ol!
Ya Rabbi! Millete feraset açıklığı ver...
"OLAMAZ TÜRK'E BAŞ, TÜRK'ÜM DEMEYEN" Vesselâm...Selâm, sevgi, duâ...
Mustafa Aslan / diğer yazıları
- Atatürk'ün anlatımıyla Çanakkale savaşları / 20.03.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017