1 Eylül Dünya Barış Günü. Savaşlarla şekillenen bir dünyada barış içinde yaşama arzusu, geçmişten günümüze tüm insanlığın ortak gayesi olagelmiştir.
Devletler arasında tarih boyunca süren çekişmeler, 20. yüzyılda devasa boyutlara ulaşıp dünya savaşlarına sebebiyet vermişti. Yüzyılın ilk çeyreğinde yaşanan ve yaklaşık 10 milyon insanın hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan 1. Dünya Savaşı, devletlerin dünya barışı ideallerini yeniden düşünmelerine yol açmıştı.
Savaşın başlangıcında "tarafsızlığını" açıklayan Amerika, Almanya'nın tehdit oluşturmaya başlaması üzerine, savaşa müdahil olmuştu. Daha sonra savaştan galip çıkan İngiltere ve Fransa ile beraber, dünya barışını kalıcı hale getirme adına uluslararası bir yapı oluşturulması fikrini ortaya atmıştı.
Wilson, bu "hayır" işinde başı çeken isimdi. Avrupa'ya geziler düzenliyor ve "Wilson İlkeleri" olarak tarihe geçen prensiplerine meşruiyet kazandırma girişimlerinde bulunuyordu. Bu ilkeler kapsamında kalıcı dünya barışını sağlayacak ve devletler arası işbirliğini güçlendirecek bir cemiyetin kurulması da öngörülüyordu. Paris Barış Antlaşması ile kurulan bu barış cemiyeti, Cemiyet-i Akvam olarak tarihe geçecekti. Ancak bu "hayır" işine öncülük eden ABD, Senato'dan onay çıkmadığı için Cemiyet'e katılamayacaktı.
Savaştan galip çıkan devletlerin dünya barışının kalıcı tesisini sağlamak amacıyla kurdukları Milletler Cemiyeti (Cemiyet-i Akvam), başlangıçtan itibaren sorunluydu. İlk düğme yanlış iliklenmişti. Zira bu cemiyetin asli üyeleri, savaşın "en" mağlubu Almanya'yı adeta köleleştiren Versay Antlaşması'na imza atan devletlerdi. Dünya barışı gibi bir 'hayır işi'nde neden savaşı tetikleyen Versay esas alınmıştı?
Daha sonra Versay takıntısından vazgeçilmiş, ancak "büyük devlet-küçük devlet" şeklinde bir gölge sistem, bu Cemiyet'in kılcallarına işlemişti. Nitekim "Biz bu cemiyetin asli unsuruyuz; buradan bizim istemediğimiz karar çıkmaz" zihniyeti, daimi üyelik statüsü öngörmüştü. Güçlü devletler, yeni dünya düzenindeki yerlerini sağlamlaştırmak için bir örgüt oluşturmuştu.
Milletler Cemiyeti'nin asli unsurlarının tutumları ve diplomatik pozisyonları, birincisinin üzerinden henüz çeyrek asır bile geçmeden 2. Dünya Savaşı'na sebep olmuştu. Dünya barışı diyerek çıktıkları yol, ne hikmetse yeni bir savaşa uzanmıştı. 50 milyonun üzerinde insanın ölümü ve dünya haritasının değişmesiyle sonuçlanan 2. Dünya Savaşı, dünya barışı söyleminin yeniden gündeme gelmesine neden olmuştu. Cemiyet-i Akvam'da olduğu gibi, galip devletler bir araya gelmiş ve tekrar, tesis ettikleri yeni dünya düzenini korumak üzere "dünya barışı" şemsiyesinin altına konuşlanmışlardı. Bu sefer Amerika, Cemiyet-i Akvam'daki gibi Senato vetosuna takılmamış; masada yerini almıştı. Beş daimi üye kararlaştırılmış ve Milletler Cemiyeti'nden farklı olarak bu üyelere bir de "veto" hakkı verilmişti. Artık, dünya bu beş daimi üyenin (ABD-Sovyet Rusya-İngiltere-Fransa-Çin) insafına teslim edilmişti. "Dünya barışının tesisi ve uluslararası işbirliğinin geliştirilmesi" gibi retoriklerle yola çıkılmış ve dünya yeni bir orta oyununa mahkûm edilmişti: Birleşmiş Milletler… Küçük ülkelerin büyük umutlar bağladığı, büyük ülkelerin ise küçük oyunlarına alet ettiği bu kurum da tıpkı selefi gibi pasif kalacaktı. Ve sadece ve sadece barışı değil ama "günü" nü kutlayacaktı. Yarın 1 Eylül Dünya Barış Günü kutlu(!) olsun.
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023