Bardağı taşıran son damla: Korona

Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, "AB 15 yıl içinde dağılacak" demişti ve gerçekten de dağıldı.

AB'nin son 15 yıllık süreci Sayın Baş'ın, gerekçelerini de bir bir sayarak ortaya koyduğu bu tarihi tespitini ispatlar mahiyetteydi.

İngiltere'nin bu yılın başında sonlandırdığı Brexit süreci bunun en önemli göstergelerindendi.

Buna rağmen AB, birlik ülkelerini suni teneffüsle bir arada tutmaya çalışıyordu. 

Çok gergin geçen 2020 yılı bütçe toplantılarında ortak bir noktada buluşamadılar.

Çöken kapitalizmin üstündeki örtüyü kaldıran Korona, AB için de bardağı taşıran son damla oldu.

Bildiğiniz gibi, Korona salgınının ikinci merkezi Avrupa olmuştu.

Vaka sayısına göre lider 450 bin vakayla ABD olmasına rağmen, ölüm sayısında hala 18 bin ölümle İtalya birinci sırada...

AB ülkeleri içinde özellikle İtalya, İspanya ve Fransa Korona'dan büyük darbe yediler.

Ve bu yıkıcı süreçte yapayalnız kaldılar, AB'nin hiçbir faydasını görmediler, hatta yaşanan maske savaşlarıyla da birbirlerine düştüler.

Ciddi borç batağında olan bu üç ülke son bir umutla AB'den bir talepte bulundu.

Korona'nın ortaya çıkardığı ekonomik yıkım sebebiyle AB'den ortak borçlanma (koronabono) talep ettiler. 

Geçtiğimiz Salı günü Brüksel'de AB ülkeleri maliye bakanları nezdinde sabaha kadar 16 saat süren gergin bir toplantı gerçekleşti.

Hollanda'nın reddetmesi sebebiyle hiçbir karar alınamadı ve toplantı askıya alındı.

Böylece Korona ile mücadele etmek için talep edilen yarım trilyon dolarlık paket bloke edilmiş oldu.

Paketin hem hükümetler hem şirketler hem de tek tek bireylere pandeminin ekonomik darbesinin altından kalkmakta yardımcı olması hedefleniyordu.

Yaşanan bu hadise, zaten bütçe oluşturamayan, Brexit süreciyle lokomotif bir ülkesini kaybeden AB'nin ciddi bir şekilde bir kez daha sorgulanmasına neden oldu.

Birliği ayakta tutmak için büyük çabalar sarf eden Almanya, tartışmalı toplantıda tarafları bir şekilde uzlaştırmak istedi ama bunu başaramadı.

Toplantıya, bundan sonra AB'nin bir arada kalmasının asla mümkün olmayacağını açıkça gösteren sert açıklamalar damgasını vurdu.

İstediğini alamayan Fransa'nın Maliye Bakanı Bruno Le Maire şu çarpıcı sözleri söyledi:

"Yazıklar olsun size, yazıklar olsun Avrupa'ya, utanın da bu şaklabanlık gösterisini durdurun."

Toplantının ardından İspanya hükümet sözcüsü Maria Jesus Montero, AB'nin koronavirüs krizine birlik beraberlik içinde karşılık verememesinin Avrupalıların birliğe güvenlerini kaybetmelerine neden olacağı uyarısında bulundu.

Bu ortak borçlanma konusu AB'nin yıllardır çözemediği, kısırdöngü bir konu...

2008 küresel krizinden beri İtalya, İspanya, Yunanistan gibi AB'nin güney ülkeleri ile Almanya ve Hollanda gibi kuzey ülkeleri arasında bu konudaki anlaşmazlık sürüyor.

Şimdi de aynı tartışmalar Korona için yaşandı ama yine bir netice yok.

Korona'dan en çok darbe yiyen güney ülkeleri, elbette Korona süreci ve sonrasında bu durumu masaya yatıracaklardır. 

Bu, çok kısa bir zaman içinde yeni Brexitlerin yaşanacağı anlamına geliyor.

AB, şimdilik sadece devletin kamuyu sübvanse etmesine yönelik kısıtlamaları kaldırarak üyelerin daha fazla harcama yapması için borçlanmayı artırmalarına izin vermekle yetindi.

Yani AB, üyelerine açıkça şunu söylüyor: "Korona ile mücadelede benden bir şey beklemeyin, yalnızsınız, borçlanmak istiyorsanız borçlanın, bizi bu kirli işlerinize bulaştırmayın."

Zor zamanda üyelerinin elinden tutmayan, onları yalnız bırakan bir birliğe zaten birlik denilebilir mi?

AB sadece kağıt üstünde bir birliktir, yaşanan bu gelişmelere bakılırsa kağıt üstünde de kalmayacak.

Bir kez daha altını çizelim; Korona, bardağı taşıran son damla olacak.

Bu yaşananlardan Türkiye olarak da ders çıkartmamız lazım.

Prof. Dr. Baş bu gerçekleri 15 yıl öncesinden gördü ve "AB dağılacak" dedi.

Bu sebeple "Ne AB ne ABD tek çözüm bağımsız Türkiye" duruşuyla tam bağımsızlığın yol haritaları olan Milli Ekonomi Modeli'ni ve Sosyal Devlet Milli Devlet tezini ortaya koydu.

Bugün Korona, "kral çıplak" deyip, AB'nin ve ABD'nin foyasını ortaya çıkarınca, bazı siyasiler Prof. Dr. Baş'ın yıllardır ifade ettiği görüş ve çözümleri yine kopya çekmeye ve kendilerine mal etmeye başladılar. 

Halbuki bu siyasiler, yıllardır "AB'siz olmaz", "ABD'siz olmaz" diyorlardı.

Ve AB ve ABD'ye sayısız tavizler verdiler.

Maalesef Türk milleti de her konuda haklı çıkan Prof. Dr. Baş'ın değil, sürekli aldanan, hep haksız çıkan siyasilerin peşinden gitti.

Şimdi açıkça görüyor ki, bunca yıl boşa gitmiş, bunca taviz boşuna verilmiş.

Bu süreçte asıl kaybeden,  tercihlerini hep yanlış kullanan milletimiz olmuştur.

Artık ayıkmalıyız, her zaman ve her konuda haklı olan Prof. Dr. Baş ile birlikte olmalıyız.