Neden Trump, dedim? Çünkü geç anlayan, kafasının dikine giden, istişare kabiliyeti olmayan, hayatı sadece menfaat, şehvet, ihtiras ve paranın gücü olarak gören bir tip Trump.
Özelde milyarlarca dolarlık şirketlerin sahibi, genelde ise dünyanın kanını emen ABD'nin başkanı olan Trump, bugünlerde insan daha doğrusu kendi vatandaşının derdine düştü.
Sadece Trump mı? Macron da, Kanada Başbakanı Justin Trudeau da, Merkel de ve diğer devlet yöneticileri de vatandaşlarının derdine düştüler.
Ne yapıyorlar? Cevabı sosyal medyadan vereyim; "Söylemeye dilim varmıyor ama bu (plan, proje ve açıklamalar) Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli değil mi ya!"
Onlar bu gerçeği anladılar ve uygulamaya başladılar. Şu zor günlerde vatandaşlarına sağlık garantisi veremeseler de, aşının, işinin, ekmeğinin, faturasının, maaşının garantisini veriyorlar.
Kimse batmayacak, işinden olmayacak, biz devlet olarak bütün maliyeti karşılayacağız, diyorlar.
Diğer yandan her bireye değişik oranlarda aylık para dağıtacaklarını, tüketimi teşvik edeceklerini ilan ediyorlar.
Oysa Trump'ın, Merkel'in, Macron'nun bugün anladığı ve uygulamaya başladığı gerçekleri sana 20 yıldır anlatan Prof. Dr. Haydar Baş vardı. Neden kulak vermedin?
Sayın Baş, senin hakkını sana anlattı ve hakkın olanı sana vereceğini taahhüt etti. Bak! Sayın Baş, sana senin için ne demişti:
"Mademki her insan eşit doğar, öyleyse hayat içerisinde bu eşitliğin bireylere tanınması gerekir…
İnsanın doğuştan gelen hakları vardır. İnsan için asıl olan bu hakları elde etme şansına sahip olmak değildir. Asıl olan insanın, sahip olduğu hakları yaşama hakkının olmasıdır. Yaşanamayan hak, insan hakkı değildir."
Başka?
"Milletin var olabilmesi dört ana kurumun güçlü olmasına bağlıdır; güçlü devlet, güçlü ordu, güçlü aile ve bağımsız ekonomi. Bu kurumlar, milletin varlıklarını devam ettirebilmeleri için olmazsa olmaz kurumlardır."
Başka?
"İşsiz bir insana işsizlik parası vermek devletin ona bir ikramı değildir. Çünkü devlet vatandaşlarına iş bulmak zorundadır. Yani yaşamak isteyen devlet, vatandaşlarını yaşatmak zorundadır."
Tam anlayamadıysan konuyu Prof. Dr. Haydar Baş'ın, Sosyal Devlet-Milli Devlet analizinden başlıklarla tekrar anlatayım;
1-Sosyal Devlet olmak devletin, vatandaşlarına karşı bir ikramı değil, onun varlığının gereği ve vazifesidir.
2- Yaşamak isteyen devlet, vatandaşlarını yaşatmak durumundadır.
3- Devlet, vatandaşlarına iş bulmak zorundadır.
4- Eğer bir birey iş bulamıyorsa, bunun sorumluluğu devlete aittir.
5- Devlet bu eksiğini telafi edinceye kadar vatandaşına işsizlik maaşı vermek zorundadır.
6- Devletin, gelirlerinin vatandaşına hizmet olarak geri döndürmesi ve milletinden topladığından daha fazlasını milletine vermek zorundadır.
7- Devlet, bireylerin haklarının önündeki engelleri kaldırmakla yükümlüdür. Bu sayede sosyal adaletin de oluşmasını sağlamaktadır.
8- Devletin bekası, bireylerin doğuştan gelen haklarının yaşanmasında saklıdır ve bu haklar kullandırılmalıdır.
9- Devlet, mutlu bir azınlığın çıkarları için değil milletin bütün fertlerinin menfaatlerini ve haklarını korumak için projeler hayata geçirilmeli, düzenlemelerini bu ölçü ile yapmalıdır.
10- Devlet, kapitalist anlayışlarda olduğu gibi başkalarının elindekileri sömürerek büyüyen değil, aksine vererek, hizmet ve ikram ederek büyüyen bir devlet olmalıdır.
Milletimiz tek bilek tek yürek olmalıdır.
Ülkemizin iç ve dış tehdit algılaması belirlenmelidir.
Milli paramız devreye konmalıdır.
Emperyalistlere "dur" denmeli, kapitalizmin sömürüsünden kurtulmalıdır.
Madenlerimiz ve diğer zenginliklerimiz devlet, millet eliyle işletilmelidir.
Tarım ve hayvancılık millileştirilmeli, gıda güvenliği sağlanmalıdır.
Sanayi atılımı bir an önce gerçekleştirilmelidir.
Devlet, "baba" vasfını kazanmalı ve bu vasfıyla vatandaşlık maaşı, ev hanımı maaşı, gençlere burs, bedava eğitim, bedava sağlık, bedava enerji, belli bir gelirin altında geliri olandan vergi almama gibi sosyal devlet projeleriyle, ülkenin her bir ferdine bir başkasına muhtaç olmadan güvende yaşama imkânı tanımalıdır. Anladın mı?
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -1- / 05.04.2025
- Boykotun babasını yaptılar, yapıyorlar / 04.04.2025