Bilenler bilir, bu tür argo kelimeleri hak eden sayısız yazar-çizer olmasına rağmen bu güne kadar kullanmadık, kullanmaktan kaçınmaya da devam edeceğiz. Fakat bu günkü yazımıza konu olan yazarın kendisi, bu ifadeyi kullandığı için bir çeşit ödünç aldık ve başlık yaptık.Prof. Eser Karakaş, Zaman gazetesinde yayınlanan bir yazısında, hemen hemen her yazısında olduğu gibi bütün dertlerin dermanı, bütün ilerlemelerin fermanı olarak Avrupa Birliğini işaret ediyor. Her nedense, AB'nin dayatmaları sonucu çıkarılan yasalarla uğradığımız milli, iktisadi, kültürel kayıplarımızı hiç görmüyor. Hadi diyelim ki diğerleri ilgi alanını dışında, bir iktisatçı olarak ekonomik kayıpları nasıl görmez, nasıl göremez ve nasıl söylemez anlamak mümkün değil.Dikkatimizi çeken yazısının son bölümü şöyle:"Bu satırların yazarı ülkemizde azımsanmayacak bir süredir AB tam üyelik hedefinin kavgasını vermektedir; bu kavga ve hedefin sıradan bir Avrupacılık züppeliği olduğunu kimse zannetmesin. Sağduyulu ve aklı iktisat bilimine biraz eren birisinin on yedi sene içinde yani 2006-2023 yılları arasında ülkemizin 92. sıradan kırklı bir sıraya AB kaldıracı olmaksızın erişebileceğine inanması kolay değildir. Zaten AB karşıtlarının da böyle bir somut hedefi ve projesi yoktur ve bu projesizlik nedeni ile ülkemizin geleceğine ilişkin söyleyecek pek sözleri de yoktur. AB karşıtlarının söyledikleri ve yapmaya çalıştıkları hamasi bir ulusalcılıktan başka bir şey değildir. "AB'ye karşı çıkalım, ve bu tavrımızın sonucunda ülkemiz insani kalkınmışlık sıralamasında ister ise doksanlı sıralarda daha uzun seneler kalabilir" görüşü AB karşıtlarının kaçınılmaz söylemidir. Bizler ise hamaset ve insanı dışlayan milli söylemler ve hedefler uğruna 2023 senesine bu endekste doksanlı sıralarda girmek istemiyoruz. İşin özeti kanımca budur." (Eser Karakaş,22 Kasım 2006, Zaman)Sayın Karakaş'ın, adeta ömrünü vakfetmişçesine AB ısrarını; "sıradan Avrupacılık züppeliği" zannedenler olur mu olmaz mı onu bilemeyiz ama hocanın yazılarından anladığımız bir şey var ki, gözleri AB'den başka bir şey görmüyor. Ona göre bir ilerleme olacaksa AB kaldıracı ile olacak, AB kaldıracı Türkiye'nin altından çekilirse tepe-taklak yuvarlanıp gidecek uçuruma aşağı.Bilindiği gibi bu cinsten ilim adamları sadece bizde var. Yaşadığı ülkeyi tanımayan, aralarında yaşadığı insanları tanımayan, ders verdiği gençlerden hiçbir enerji alamayan, bütün aygıtlarını mandacılığa ayarlamış bir tip. Bundan dolayıdır ki, uzun bir 17 yıl içinde bile, AB kaldıracı olmadan gelişmişlikte doksanıncı sıralardan kırklı sıralara yükselmenin mümkün olmadığına inanıyor.Daha birkaç gün evvel kendisinin de yaşadığı şehirde, İstanbul'da, Çağlayan meydanında bir profesör konuştu. BTP lideri sayın Haydar Baş, sadece bir dönemliğine milletten yetki istedi ve sadece beş yıl içinde, her bakımdan Türkiye Cumhuriyeti Devletini kainat devleti yapacağına söz verdi. AB karşıtı olduğu halde alternatif bir projesi olmayan milliyetçiler olabilir ama "ırkçı değil milliyetçiğim, fundemantalist değil dindarım ve mandacı değil tam bağımsızlıktan yanayım" diyen Prof. Dr. Haydar Baş'ın, uluslararası kongrelerde tartışılan, en meşhur iktisatçılar tarafından Nobel ödülüne aday gösterilen modelini sayın Karakaş duymamış olabilir mi? Hemen kulağının dibinde, kulağının zarını patlatacak kadar gür bir sesle; bir dönemde, beş yılda Türkiye'yi düze çıkaracak model geliştirdim diyen bir ilim adamı, bir siyasetçi var, siz de güya ilim adamı sıfatı ile AB kaldıracına sarılmışsınız, gözünüz başka bir şey görmüyor.Adama sormazlar mı, sayın profesör, ille de AB demenin dışında sizin bir projeniz var mı? Kafa yormadan, emek sarfetmeden, tek çıkar yol AB demek kolay.AB kara sevdalılarını çatısı altında toplamış olan Zaman gazetesindeki köşesinde bir de şu AB sevdalılarının projelerinden söz ederlerse memnun olacağız.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025