Hepinizin bildiği üzere Türkiye'de derin devlet üzerine binlerce yazı, yüzlerce kitap yazılmıştır.
Bu konu üzerinde sayısız kere tartışmalar olmuş, ancak işin tam olarak gerçeğine ışık tutulamamıştır.
Türkiye'de ve dünyada varlığı tartışılan derin devlet yapılanmasının temelleri, Süper NATO gizli kararları ve anlaşmaları ile atılmıştır.
NATO'ya dahil olan ülkelerin tamamında bu gizli teşkilat yapılanması söz konusudur.
Bu gizli teşkilatın temel amacı, ABD çıkarları ve emperyalist arzularına kesintisiz olarak hizmet edilmesidir.
Bu teşkilat, 1952 yılında hiç gereği yokken NATO'ya giren Türkiye için de söz konusu olmuştur.
Türkiye'de bu tarihte kurulan ve adına 'derin devlet' yapılanması denilen bu yapı, aslında Süper NATO'nun gizli kararları gereği ABD çıkarlarına hizmet eden emperyalist bir maşadır.
Bu arada, Ergenekon ismiyle ortaya çıkan yapıyı ABD ve Pentagon talimatıyla Alparslan Türkeş'in kurduğunu da not düşelim.
Buraya kadar günümüzde mevcut olan derin devlet yapılanması ve tartışmalarından neyin anlaşılması gerektiğine dair çok kısa bir özeti izaha çalıştık.
Başlıkta sunulan Atatürk'ün derin devlet yapılanmasının bu emperyalist yapılanmayla uzaktan ve yakından ilişkisi olmadığı gibi, aslında bu tür yapılara karşı mücadele verilmek için kurulduğu rahatlıkla söylenebilir.
Atatürk bu derin ve elzem olan yapıyı neden kurmuştur?
Atatürk'ün kurduğu derin devlet yapılanması derken sizden ricam, bugünkü tartışmaların odağındaki saçma yapılarla bu teşkilatın asla yan yana getirilmemesidir.
Ata'mızın kurduğu bu teşkilat, Oğuz Türk devlet geleneklerine tam bağlı bir anlayışla kurulmuştur.
Kurulan bu yapı, Türk Oğuz geleneği ve Türkiye Cumhuriyeti'nin gelecek vizyonuna hizmet etmek gayesi ile ikame edilmiştir.
Atatürk, Türk'ün yeni vizyonu çerçevesinde kendisine bağlı on altı kişiden oluşan bir ekip oluşturmuştu.
Türk geleneklerini çok iyi benimsemiş bu isimler, Türkiye Cumhuriyeti'ni bir cihan devleti yapma parolası ile işe koyulmuşlardı.
Geçmişten günümüze Türk'ler tarafından kurulan bu teşkilatlar, çoğunlukla on altı kişi olmuştur.
Bu teşkilatı Atatürk Sivas Kongresi'nin hemen ardından on beş kişilik bir ekip olarak kurmuştur.
Kurulan bu teşkilatın on altıncısı Atatürk'tür.
Kurulan bu teşkilat aynı zamanda, tüm Kongre üyelerinin onayı ve bilgisi dahilinde oluşmuştur.
Yani Atatürk'ün kurduğu bu teşkilatın deruni bir yapı içermesi, günümüzdeki derin devlet algı ve olguları ile taban tabana zıttır.
Atatürk'ün gizli vasiyetinde de yer alan ilk harekât planı, Balkan ülkelerinin bir araya getirilmesi ve nihayetinde Türkiye'ye bağlanması ile ilgili olacaktı.
Bu plana göre seçilen isimler üzerinden Balkan ülkeleri ile çok sıcak ilişkiler kurulmuştur.
Nihai plana gidecek olan yolun kilometre taşları ise, kurulacak 'Balkan Birliği Cemiyeti' ile döşenecekti.
Sonraları ise bu yapı 1927 yılında resmi hüviyetine kavuşacak ve daha etkin olacaktı.
Atatürk'ün bu deruni yapısının halkla iç içe olması ve onların sorunlarını en yakından takip etmesi ayrı bir faaliyettir.
Atatürk'ün bu deruni yapısının halktan gizli hiç bir faaliyeti olmamıştır.
Öyle ki Mustafa Kemal Atatürk, Milli Mücadele yıllarında kurulan 'Karakol Teşkilatı' adında gizli bir yapıya muhalefet etmiş ve bu yapının faaliyetlerine son verilmesi için talimat vermişti.
Atatürk milletinden gizli yapılacak tüm faaliyetleri men etmişti.
Yıllar sonra ise Atatürk, bu gizli yapıyı Nutuk'ta sert sözlerle eleştirecekti.
Mustafa Kemal Atatürk, İttihat ve Terakki Cemiyeti'nde gördüğü Masonik tarzı yapılanmaya bile daha 1909'da tepki göstermişti.
Mustafa Kemal Atatürk tarihinden ilk kez özel mührünü kullanması için bir teşkilata yetki vermişti.
Bu teşkilat, onun kurduğu bu özel deruni yapı idi.
Bu teşkilatın Atatürk adına kullandığı imza, onun kendi özel mührüdür. Mührünün ortasında, iç içe geçmiş, GMK yazısı vardır.
Bu yönü ile bu mühür, çok az kişi tarafından bilinir.
Kurulan ekip, Balkan ve Arap ülkelerinde faaliyetlere çoktan başlamış ve elde etikleri bilgileri sürekli olarak Atatürk'e iletmekteydiler.
Atatürk, kadrosunun titizlikle uyguladığı bu faaliyetlerden kesin sonuç alınacağına inanmıştı.
Bu sayede Balkan ülkeleri ve İslam dünyası, Türkiye'nin himayesinde olacak ancak bağımsızlıklarına dokunulmayacaktı.
Atatürk bu ülkelerin tam bağımsız olmalarına en çok katkı sunan isimdi.
Türk milletini dünyanın en önde gelen milleti ve ülkesi yapma yüksek idealine dayalı bu muhteşem proje, zaman zaman düşman devletlerin suikastlarıyla sekteye uğrasa da, bu faaliyetler 1938'e kadar hiç aksamadan devam etmiştir.
Maalesef bu yapı ve beraberindeki tüm faaliyetler, Atatürk'ün ölümü üzerine son bulmuştur.
Daha sonra bu teşkilatın çalışmaları durdurulmuş ve yapı tümüyle dağıtılmıştır.
İşte o bakımdan her zaman diyoruz ki, 1938'den beri Türkler bu coğrafyada esir gibidir!
Ne Mutlu Türküm Diyene...
- İstanbul’un nüfusu beka sorunu olmuştur! / 27.04.2025
- Türk olduğumuzu hatırlayalım! / 24.04.2025
- Mevzu Türk milletidir / 23.04.2025
- Çok pis kokular geliyor! / 21.04.2025
- Cumhurbaşkanı Erdoğan’a açık çağrı / 20.04.2025
- “Kürt sorunu vardır” diyen ajandır! / 17.04.2025
- Türkiye devleti değil, TÜRK devleti! / 16.04.2025
- İslam düşmanı Muaviye, ABD’ye ilham oldu! / 15.04.2025
- Haydar Baş’ı anmak ve anlamak / 14.04.2025