Kamuoyu Sedat Peker'in milyonlarca defa izlenerek rating rekorları kıran itiraf ve ifşaatlarına dikkat kesilmişken, Ayasofya'da bir hafızlık töreni sırasında İmam Mustafa Demirkan, Atatürk'e ağır hakaretlerde bulundu.
Demirkan, "Bu ve bu gibi mabedlerin mabed olarak kalması için inşa edilmiştir. Öyle bir zaman geldi ki bir asır gibi bir zaman içinde ezan ve namaz yasaklandı ve müze haline çevrildi. Bunlardan daha zalim ve kâfir kim olabilir... Yarabbi bir daha bu zihniyetin bu ümmetin başına gelmesini mukadder buyurma... " şeklinde Atatürk'e olan kinini kustu.
En üst düzey siyasilerin de bulunduğu bir ortamda, üstelik de camide bu yakışıksız üslubun benimsenmesi, Türkiye cumhuriyeti devletinin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'e hakaret ve iftiranın yanında o camide bulunan insanlara da hakarettir aynı zamanda.
Zira insanların itiraz etmekte çekinceli davranacakları bir yerde milletimizin büyük çoğunluğunun gönlünde apayrı bir yere sahip olan Atatürk'e böyle 'zalim ve kafir' gibi galiz ifadeler kullanılması bir din adamına, bu ifadeleri duyduğu halde tepkisiz kalan siyasilere yakışmamıştır.
Atatürk'ü eleştirmek istiyorsanız, çıkarırsınız imam cübbesini, giyersiniz siyasi cübbenizi caminin dışında tartışırsınız/konuşursunuz. Olması gereken budur.
Ancak toplumun büyük çoğunluğuna göre çarpık olan bu siyasi düşünceyi camiye taşımak, İslam'a ve inancımıza vurulmuş büyük bir darbe değil midir?
Bu üslupla bir bakıma Atatürk'ü sevenleri o camilerden uzaklaştırmak amacı güdülmekte midir?
Hakaretçi imamın 'bir daha bu zihniyet bu ümmetin başına gelmesin' şeklindeki sözleri ise cemaate kime oy verip, vermeyeceklerinin mesajını vermektedir. Bu ifade açıkça, 'Atatürk'ü seven ve onun yolundan yürüyenlere oy vermeyin' demek değil midir?
Böyle siyasi mesajların da iftira ve hakaretlerin de yeri cami değildir. Camileri böyle şer niyetlere alet etmek Emevi zihniyetinin âdetidir.
Emeviler camilerde bir asra yakın bir süre Peygamber Efendimizin Ehl-i Beyt'ine, özellikle Hz. Ali'ye lanet okutuldu. Bu lanet okumayı savsaklayanlar takibe alınıp ya öldürüldü ya da işkenceler altında hayatları karartıldı.
Artık camilerde daha sık rastlamaya başladığımız ibadet adı altında siyasi şovlarda Atatürk'e hakaret adeta bir gelenek halini almaya başladı. İnsan ister istemez düşünüyor, yoksa Emeviler'in Hz. Ali'ye yaptıkları gibi Atatürk'e böyle iftira ve hakaretler bütün hutbelerde gelenek haline mi getirilecek?
'Atatürk, Ehl-i Beyt'in doğan bir güneşidir'
29 Mayıs'ta twitter hesabından konuyla ilgili bir mesaj paylaşan Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş, "Ayasofya Cami imamları üzerinden denenen şeyin farkındayız! Bu ucuz oyunlarla Türk milleti ile üzerinde özgürce ibadetimizi yaptığımız bu toprakları bize bırakan Atatürk'ümüzün arasını açamayacaksınız. O oyuncağı Prof. Dr. Haydar Baş elinizden aldı" ifadelerini kullanmıştı.
Gerçekten de Atatürk'le milletimizin arasını açma planlarını çalışmalarıyla boşa çıkaran merhum Prof. Dr. Haydar Baş Hocamız, 2017 yılındaki bir konuşmasında bakın neler söylemiş: "Atatürk ve ailesine atılan iftiralar tamamen asılsızdır. Mustafa Kemal ülkemizi kurtarmak yeni ufuklara açılması için Ehli Beyt soyunun doğan bir güneşidir. Bize düşen görev bu güneşi gerçek manada Türk milletine anlatmak için Anadolu'da basılmadık toprak bırakmadan halkımıza tek tek anlatmaktır. Atatürk'ü istemeyen Yunan ve İngiliz ajanları bu iftiraları atan kişilerdir. Atatürk'e Allah rahmet eylesin."
Bugün Atatürk'e kinlerini içlerinde tutamayarak cami kürsülerinde bile dile getirenler, milli mücadele yıllarıyla ilgili olarak 'Keşke Yunan galip gelseydi' diyen zihniyetin günümüzdeki temsilcileridir. Yani Kuvayımilliye karşıtı, İskilipli Atıf ve Sait Nursi gibilerinin temsil ettiği zihniyet, bugün de diridir ve zehrini akıtmaya devam etmektedir.
Ancak nasıl bu şer zihniyetler diriyse, Atatürk'ün temsil ettiği milli mücadele ve Kuvayımilliye ruhu da merhum Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın kilometre taşlarını özenle döşediği Bağımsız Türkiye kulvarında, BTP'nin lideri Hüseyin Baş ve yetişmiş kadrolarıyla dipdiri mücadelesine devam etmektedir.
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024
- Bu Numan helak olur! / 14.10.2024
- Lübnan iç savaşa doğru itiliyor / 12.10.2024