Doksanlı yıllarda devleti yıkmak, milleti paramparça etmek için atılan siyasi nifak tohumlarından bir tanesi de, "Yunanistan'da bile mecliste yemin edilirken İncil'e el basılıyor. Bizde niçin yemin edilirken Kuran'a el basılmıyor. Bu devlet laik ve dinsiz olduğu için insanlar Kuran-ı Kerim'e el basamıyor" iddiasıdır. Bu saçma sapan asılsız, cahilce iddiayı gündeme getirerek, yüce Meclis'e hakaret etmişlerdir.
Bizim Meclis'imizde asla böyle bir uygulama olmamıştır ve olmayacaktır. Çünkü bizim kutsal kitabımız Kur'an-ı Azîmü'ş-Şan orta malı değildir. Yani İslamiyet'te böyle bir uygulama asla yoktur. Bizler kutsal Kitabımızı ortalık yerde bırakamayız. İçinde yazanlar Allah kelamı olduğu için yüksek bir yerde, tertemiz bir şekilde, mümkünse bir koruyucunun içerisinde onun kutsallığını koruyacak şekilde saklıyoruz.
Yine Kuran-ı Kerim'e asla abdestsiz dokunamazsınız. Bu bir Müslüman'ın yapması gereken en büyük vecibelerden birisidir. Bu şekilde kişi Allah kelamının en büyük olduğunu kabul eder. Kuran-ı Kerim alçakta, kirli yerlerde tutulmaz. Kuran-ı Kerim'e el basarak yemin etme İslam büyükleri tarafından asla kabul görmez. Böyle bir uygulama maalesef İslam'ın ruhuna tümden aykırıdır.
Bugün Meclis'te 600 milletvekili var. Bunların el basma töreninde abdestli olduklarını nasıl bileceksiniz. İslami değerlere saygılı olduğunu nereden bileceksiniz. Takva ehli olan, Allah korkusunu kalplerinde en yüce şekilde yaşayanlar Yüce Kitap üzerine ant içme gibi bir olayı asla yapmazlar. Buradaki amaç Kuran'ın yüceliğini korumak içindir.
İslam'ın özeti Anadolu'da, eline, beline, diline sahip çıkmaktır. Yani yanlışlık yapmamak, mal çalmamak, haram yememek, zina yapmamak, başkasının namusuna bakmamak, başkasının namusuna laf etmemek, yalan söylememek ve komşularının arkasından gıybet yapmamaktır.
Bugün Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne dinsiz diyerek kendilerine oy kapma yarışında olanlar ve bu ülkeyi ve devleti yıkmak isteyenler maalesef bu iddiaları ortaya atmışlardır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nde kurulduğu günden bu yana İslamiyet'i aykırı tek bir kanun çıkarılmamıştır. Ne giyinme ile alakalı ne de başka bir konuyla alakalı herhangi bir negatif kanun çıkarılmamıştır.
1924 yılında yüce Meclis'in çıkardığı ilk kanunlardan bir tanesi domuz etinin yenmesinin yasaklanmasıdır. Diğeri de toplumun ahlak kriterlerinin en yücelerinden olan namusun korunması için çıkarılan zina kanunudur. Her iki kanun da 2000 yılından sonra yasalardan çıkarılmış domuz eti kasaplık et ilan edilmiş, yine zina da serbest bırakılmıştır. Atatürk döneminde bunları yapmak kesinlikle yasaktı. Bugün maalesef zinanın serbest olması toplumda büyük bir ahlak çöküntüsüne sebep olmuştur. Yine domuz etinin yaygın bir şekilde yenilenmesi sebebiyle ülkemizde cinsi sapmalar malumunuzdur.
İmam Âli "Devletin dini adalettir" der. 600 yıl süren Osmanlı döneminde maalesef anayasa yapılmamıştır. Her padişahın kendi istek ve arzusuna göre buyruklar yani halka emirler verilmiştir. Halk bu şekilde yönetilmiştir. Aynı zamanda halkın, yönetimde hiçbir yetkisi ve itiraz makamı olmamıştır. Halbuki İslam'a göre devletin dini adalettir. Yani gerçekte halk, padişah buyruklarına değil, yasalara uyması gerekiyordu. Osmanlı her bölgeye kadılar atamıştı. Bu kadıların hiçbir hukuk eğitimi yoktu. Maalesef bu uygulamaların sonucunda yüzlerce insan adaletten mahrum edilmişti.
Atatürk, Cumhuriyeti kurduktan sonra ilk yaptığı iş 1924 Anayasası denilen, ilk anayasayı yapmıştı. Bu, Atatürk'ün yaptığı çok fazla anlatmadığımız en büyük devrimlerden birisi idi. Anayasaya göre adaletin önünde herkes eşittir. 600 yıllık padişahlık döneminin bittiğinin en büyük kanıtı budur. Bu şekilde halk, padişah fermanlarına değil, herkesin eşit şekilde uyuyacağı yasalara bağlı olacaktı. 1924 Anayasasının, yani ilk Anayasamızın kanunlarından bir tanesi de, "Türkiye Devletinin dini, Dini İslam'dır" ibaresidir. Bugün bu Cumhuriyet'e din üzerinden kötüleme siyaseti üretenlerin amacı çok nettir. Ülkenin yaşama organı MECLİS'TİR. Meclis'in olmadığı veya Meclis'in devreden çıkarıldığı durumlarda maalesef İslam'da olmayan bir yönetim şekli olan sözde padişahlık veya Haydar Baş Bey'in söylediği gibi "demokratik krallık" olur. Bu da İslam'da yoktur. Bugün İngiltere gibi pek çok Avrupa ülkesinin dahi bir anayasası yoktur. Bizim Anayasamız bizim yönetim şeklimizin temelidir. Avrupa bizi ne kadar kıskanıyor bilmem ama Atatürk'ümüzü kıskandığı kesindir.
Son olarak Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in dediği gibi yazımızı noktalayalım: "Atatürk vatandır. Atatürk bayraktır. Atatürk birleştirici harçtır."
Diğer bölümlerde görüşmek üzere Cumhuriyet'imize atılan cahil ve alçak iddiaları gündeme getirmeye, maskeleri düşürmeye devam edeceğiz.
- Atatürk’e atılan iftiralara cevaplar-3 / 26.02.2023
- Atatürk’e atılan iftiralara cevaplar – 2 / 19.02.2023
- Atatürk’e atılan iftiralara cevaplar-1 / 12.02.2023
- Bayrak ve Haydar Baş (2) / 30.10.2021
- Bayrak ve Haydar Baş (1) / 29.10.2021
- FETÖ ve Cübbeli’nin hezeyanları / 05.05.2020
- Ozon tedavisi / 30.12.2013
- Bağışıklık sistemi / 21.12.2013
- Alternatif tıp yasalaştı / 18.12.2013